AKP yüzde 39 oy alır

Pire Üniversitesi’nin davetlisi olarak bir konferans için Atina’ya gelen Illinois-Chicago Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Ali T. Akarca’nın ihtisası Türkiye’de seçmen davranışlarını ekonometrik metodlarla incelemek. 1950’den beri genel ve yerel seçimleri enine boyuna araştırmış. Çalışmaları, hangisi olursa olsun iktidar partisinin iktisadi gelişmelerden nasıl etkilendiği odaklı. Tabii siyasi gelişmeleri de gözardı etmeden.

Haberin Devamı

Türk seçmenin profili nedir?
- Aynı Avrupalı ve Amerikalı seçmen gibi davranıyor. Büyük bir bölümü bir önceki seçimde oy verdiği siyasi partiye oy veriyor. Türk seçmen dünya görüşüne uyan ve ekonomik menfaatlerini koruduğuna inandıgı partiyi tutuyor. Ama hepsi öyle değil. İktidar partisi taraftarlarının yüzde 14 kadarı iktidarın gücünü dengelemek için “stratejik oy” kullanıyor. Yani oyunu başka bir partiye kaydırıyor. Yerel seçimlerde “stratejik oy” oranı yüzde 20’ye çıkıyor. Bir de “yeniden düzenleme” olan dönemler var. Bu Türk demokrasi tarihinde iki kez yaşandı. Biri 1946-1954 diğeri de 1999-2007 arasinda. Seçmen 1950 ve 2002 seçimlerinde “bir önceki seçimde oy verdiğim parti artık beni temsil etmiyor” dedi. Oy kaymaları bir sonraki genel seçimde de devam etti.
Ekonomi seçimleri ne kadar etkiliyor?
- Türk seçmeni hükümetin ekonomik performansını değerlendirirken sadece seçimden önceki bir yılı kaale alıyor. Bu süre esnasında kişi başına reel gelirde görülen 1 puanlık büyüme iktidar partisi oylarını 0.77 puan arttırıyor. Buna karşılık enflasyondaki 1 puanlık yükselme oylarını 0.12 puan düşürüyor. Seçmenlerin büyümeye enflasyondan daha fazla ağırlık vermeleri ve bir yıldan geriye bakmamaları hükümetlerin seçim ekonomisi uygulamarını teşvik ediyor. Tabii işin içine bir sürü başka faktör de giriyor. İktidarda olmanın yıpranma payı var. Buna karşılık, televizyonu kullanmak, kaynak transfer etmek gibi, iktidar olmanın avantajları da bulunuyor. İktidar olmanın avantajı o partinin oylarına 7.9 puanlık bir katkı sağlıyor.
2007 genel seçimleri ile ilgili tahminleriniz tutmuş muydu?
- Hayır. AK Parti için yüzde 40 civarında oy tahmin etmiştim. 2007 seçimlerinde az önce bahsettiğim yeniden düzenleme olayı yaşandı. Ancak tahminim pek çok anket çalişmasından daha yakındı.
Ya 2009 yerel seçimlerini?
- O seçimden önce İktisat İşletme ve Finans dergisinde yayınlanan bir makalemde AK Parti’nin yüzde 39.9 almasının beklenmesi gerektiğini belirtmiştim. Sayet seçimden iki gün sonra açıklanan milli gelir sayılarını kullanabilmiş olsaydım, tahminim daha da yakin çıkacaktı. Ayrica benim gayem tahminden çok açıklamak. O çalışmamda şayet 2007’deki ekonomik koşullar 2009’da da olsaydı AKP’nin yerel seçimlerde 4.2 puan daha fazla oy alacağını hesaplamıştım.
Peki 2011 seçimleri için tahmininiz?
- Eğer bugünkü ekonomik gelişmelerin devam edeceğini, gelecek seçim öncesi ekonomik durumun 2007 seçimleri öncesindeki gibi olacağını varsayarsak ve çok olağanüstü bir olay da yaşanmazsa, AK Parti yüzde 39 civarında oy alır sanıyorum.
Koalisyon hükümeti ihtimali?
- Türk seçmenin tercihi tek partili iktidardan yana. Dolayısıyla, Türkiye’de koalisyon ortamı oluşursa bu da AK Parti’ye yarar.

Haberin Devamı

Komşunun bilinmeyen beyaz devrimi

Haberin Devamı

Takvimler 1958 yılını gösterdiğinde 2. Dünya Savaşı’ndaki Nazi işgali akabinde de kardeşin kardeşi vurduğu iç savaşın izleri hala silinmemişti Yunanistan’da.
Herkesin herkesten şüphelendiği, herkesin herkesten korktuğu karanlık yıllar işte...
Üstelik ülke fakir. Ekmek aslanın ağzında ve işsizlik diz boyu. Her yıl en az 50 bin genç gurbetin yolunu alıyordu. Kimi Amerika, kimi Avusturya, kimi Alamanya’ya...
Ergenlik çağındaki ve delikanlılığa ilk adımlarını atmakta olan gençlerin düşünceleri, duyguları büyükler için lükstü. Hele hele damarda akan deli kan biraz abartmayaversin.
İşte öyle bir ortamda Yunanistan’da “beyaz devrim” yaşandı. Başka devrimlerle kıyaslamayın sakın. Sadece o döneme göre aşırıcı bazı gençlerin, kızdıkları öfkelendikleri büyüklere yoğurt kaseleri fırlatmalarından ibaretti beyaz devrim.
Öğrenci yol kenarında pusu kurup daha önce derste kendisini aşağılayan ya da döven öğretmene yoğurt kasesi fırlatarak gösteriyordu tepkisini. Ya da sevdiği kızın dışarı çıkmasına izin vermeyen anneye fırlatılıyordu kaseyi.
Beyaz devrim iyiden iyiye yayıldı ülkede. Atina’da sadece bu iş için ekşimiş yoğurt satan dükkanlar bile açılmıştı.
Dönemin kamu düzeni bakanı ve polis müdürü kötü gidişatı durdurabilmek için önce eylemcilere İngiltere’de ırkçı eylemlerde de bulunan sokak çeteleri üyelerinin adından esinlenerek bir ad buldu: Teddy boy..
Ancak Yunanlı Teddy boy’lar medyanın da katkısıyla toplumda oluşan antipatiye aldırmadan protestoya yani yoğurt kaselerini firlatmaya devam ettiler.
Cezalandırılmaları gerekti ama kanunda yoğurt kasesi için bir hüküm yok ki..
Yeni bir uygulama başlattı polis. Yakaladığı eylemcilerin önce karakolda saçını 0 numara kestiriyor, sonra da boynuna geçirdiği “Ben teddy boy’um. Yoğurt kasesi fırlattım” diye yazan bir levhayla Atina şehir merkezinde sokak sokak dolaştırıyordu. Rezil olsunlar, utansınlar, bir daha yapmasınlar, ha başkalarına da ibret olsunlar düşüncesiyle..
Yine yılmadılar. Ekşimiş yoğurt kaseleri satan dükkanların işleri hiç sekteye vurmadı.
Ve sonunda Yunanistan’da yıllarca tartışılan 4000 sayılı “teddy boy” yasası çıktı. Ceza 3 aydan başlıyor 12 aya kadar uzuyordu.
Beyaz devrim 3 yıl sürdü. Kendiliğinden eridi gitti. 4000 sayılı yasa ise ancak yıllar sonra kalktı. Nedeni de bu yasanın “her derde deva” olarak kullanılmasıydı.
Solcusu, sendikacısı, sarhoşu ”Teddy boy” yasasıyla yargılandı Yunanistan’da.

Yazarın Tüm Yazıları