Ailesi bilmeden sürat motoru yaptırdığında 14 yaşındaydı

Oyuncaktan hoşlanan iki adam; biri Rahmi Koç, diğeri ben.

Koç Holding Merkezi’nde, İstanbul’u, Boğaz Köprüsü’nden Topkapı Sarayı’na neredeyse 270 derecelik bir açıyla gören, İngiliz erkek kulüplerini andıran bir ofisteyiz. Deri Chesterfield kanepe ve koltuklar; duvarlarda, raflarda, masa ve sehpalarda maketler; antika koleksiyonculuğu, deniz ve İstanbul ile ilgili kitaplar. Kocaman bir maket; Devlet Demiryolları’nın buharlı lokomotiflerinden birinin tıpkısı. Gerçekten çalışıyormuş. İstanbul Darphanesi’nin metal para kalıpçılarından biri yapmış. Bir Haliç sandalı, pencerenin eşiğinde camekan içinde duruyor. Garip ama gerçek; orada kendimi evimde hissettim./images/100/0x0/55ead074f018fbb8f89867f0

Koç Holding Onursal Başkanı Rahmi Koç farklı yüzleri ile çok kişinin tanıdığı, bildiği bir isim kuşkusuz. İşadamı, Beşiktaşlı, denizci, ani çıkışları ile oğlu ve başbakan dahil birçok kişiyi zaman zaman ters köşeye düşürebilen, üstelik bunlardan da pek etkilenmediğini gösteren, çok güçlü biri. Röportaj için Nakkaştepe’deki Koç Holding Merkezi’ne giderken, artık çok iyi bilinen Nazenin IV’ün dünya turu ya da Türkiye’de denizcilik sektörünün sorunlarının ötesine nasıl geçebilirim, Rahmi Koç’u "denizci" kimliği ile nasıl yansıtabilirim diye düşünüyordum. Bu geçiş sandığımdan kolay oldu ve Koç’un genç, hatta çocuk denizci kimliği ile karşı karşıya kaldım.

Türkiye’de denizciliğin durumu, ekonomik önemi, ülkenin avantajları ve dezavantajları konusunda, önceden hazırladığı notlara arada bir bakarak konuşan Rahmi Koç, deniz sevgisinden söz ederken iş ve hobi olarak denizi birbirinden çok net çizgilerle ayırdı. Türkiye’de en önemli sorunun, denizi temiz tutmak olduğunu söyledi ve denizin hayatındaki yerini konuşmaya başladığımızda canlanıp, gerçekten sohbet etmeye başladı.

YENİ NAZENİN’İN ÇİZİMLERİ HAZIR

Denizle ilgilenmeye ailesinden gizli kalkışıp kalkışmadığını sordum. Öyleymiş; çocukken kayığı ile onları Boğaz’da dolaştıran ve balığa çıkartan dazlak Pehlivan’dan söz ederken keyiflendi:

"Çok muhterem biriydi. Güreşçiymiş bir zamanlar. Herkes gibi biz de ona Pehlivan derdik. Bizi kürekle çok gezdirdi. Ziftli, uzun dalyan kayıklarına da çok bindim. Onlarla gidip balık tutardım. Yani denizle çok küçükken haşır neşir olmaya başladım. Büyükdere’de kiralık bir evimiz vardı. Annem, tek oğlu boğulacak diye korkar, benim denizle ilgilenmemi hiç istemezdi. Sonuçta Ankaralıydık. Sonra kendime Haliç’te süratli bir motor yaptırdım. Sandaldan sonra bu motora geçtim. Ailemin haberi yoktu. Bir gün getirip evin oraya demirledim."

Bu motoru yaptırdığında 14-15 yaşında olduğunu söyleyen Rahmi Koç’un sözlerinden, daha o yaşta istediğini yapma iradesine ve maddi güce sahip olduğu ortaya çıkıyor. Bir de o yaşta bir çocuğu ailesinin isteklerine boyun eğmemeye iten çekimin, denizin gücünü görüyoruz. O güç, sanırım, Rahmi Koç’u hálá önemli ölçüde etkiliyor.

Tabii ki Nazenin IV’ten söz etmeden olmaz. Koç’un 39 metrelik keç (iki direkli yelkenli) armalı teknesi şu sıralarda Hindistan’ın Bombay Limanı açıklarında bekliyor. Marina olmadığı için limana yanaşamıyor. Rahmi Koç yeniden tekneye dönüp, dünya turunun son ayağını tamamlayacak. İstanbul’a varmaları sonbaharı bulacak.

"Sırada başka Nazenin var mı?" diyorum. Biraz mütereddit, "Evet" diyor; çantasından çizimi çıkartıyor. Belli ki çizimleri hep yanında taşıyor.

Nazenin V, Amerika’nın dünyada ünlü tekne tasarım ofisi Sparkman & Stephens tasarımcılarının elinden çıkmış, 52 metrelik bir keç. Lacivert gövdeli, klasik ile moderni harmanlayan dev bir tekne. Nazenin IV’ün 13 metre büyüğü. "Ben bu formda keç seviyorum. Türkiye’de RMK’da yapacağız. Alüminyum gövde parçaları Hollanda’dan kutular içinde gelecek, tekneyi burada inşa edeceğiz." Alüminyum kaynağını iyi yapmak zor; belki savaş gemileri için büyük sorun değil ama değeri onmilyonlarca doları bulan yatlarda, ince işin başarısı çok önemli. Koç, "O yüzden de, işin uzmanları yurtdışından gelecek. Ama sonuçta tekne burada yapılacak. RMK’da da yelkenli ve kaliteli tekne yapılacağını göstereceğiz."

Yani, Nazenin V, Koç açısından hem keyif kaynağı olacak, hem de gemi inşa grubunun bilgi ve deneyim birikimine katkı sağlayacak.

"Kutuplara falan gitmeyi düşünüyor musunuz?" diye sorunca, bu da nereden çıktı der gibi bakıp, "Aynı soruyu, Sparkman & Stephens da tasarım açısından sordu, hayır dedim" diye yanıtladı. Koç, yeni teknede mi yaşayacak peki? "Çok iş var tabii ama herhalde yılın 4-5 ayını Nazenin V’te geçiririm..." Nazenin V’in sabah e-mail ile gelen yeni dış çizimlerini de istiyor görmemiz için. Nazenin V de yabancı bayraklı olacak. Rahmi Koç, "Üretimi burada yabancı malzeme ile yapacağız. Yabancı bayrak olmazsa ithalat zorlukları çıkıyor" diyor.

"Basabilir miyiz Nazenin V’in çizimlerini?" diye sorduğumda, yanıt çabuk geliyor: "Hayır." Sanırım nazar değmesin diye...

Teknenin yapımı henüz başlamamış. Nedeni, Sparkman & Stephens ile görüşmelerin sürmesi ve tasarımda sürekli yapılan değişiklikler. Koç, "Her şey bitsin. Hiç değişiklik yapılmaz hale gelsin, o zaman zamanlama, maliyet ve kalite denklemi göz önünde bulundurulup yapıma başlanacak" diyor.

Biraz tekne tasarımından, tasarımcılardan konuşuyoruz. Ben Halki’den söz edip, Kalamış’taki Setur Marina’da bağlı olduğunu anlatıyorum. "Hizmet nasıl?" diye soruyor. "Hizmet iyi, tesis eksik" deyip, bilinen sorunları anlatıyorum, dinliyor, "Yönetime söylemek gerek" diyor.

SIRADA İSTANBUL’DA YELKEN VAR/images/100/0x0/55ead074f018fbb8f89867f2

Rahmi Koç ile vedalaşırken, yeni bir bomba patlatıyor:

"Bir William Fife teknesini restore ettim. Nazenin IV’ü getirdikten sonra onunla İstanbul’da yelken yapacağım. Bu tekne bir klasik, 1907 ile 1987 arasında dünyada 170 tane yapılan 12 metre diye nitelenen sınıfın 1925 yılında yapılmış seçkin bir örneği." Fotoğrafını gösteriyor. Harika bir tekne. Şimdi Tuzla’da RMK tersanesinde paketlenmiş bekliyor. Türkiye’deki birkaç klasikten biri. "Onun ile yelken yapmak isterim" diyorum. "Kartınızı bırakın" diyor gülerek.

Şanslı adam. Tekneleri dünyanın en ünlü tasarımcılarının elinden çıkmış. John Alden, Sparkman & Stephens ve şimdi de William Fife...

Kartımı bırakıyorum ve beklemeye başlıyorum.

KAMP YATAĞI, TERLİKLER, PİJAMA İŞTE RAHMİ KOÇ’UN ÖZEL STÜDYOSU

Teknelerinin maketlerini görmek isteyip istemediğimi soruyor; ortak bir konudan konuşanların keyfi paylaşma arzusu ile. Öne düşüyor ve öğleden sonraları kestirdiğini söylediği küçük stüdyoya götürüyor beni ve fotoğrafçı arkadaşımız Sebati Karakurt’u.

Bir kamp yatağı, terlikler, pijama, havlu. Rahmi Koç’un sanırım en özel yerlerinden birindeyim. Duvarlarda ve raflarda maketler, modeller, resimler. Yatağın üzerinde şimdiye kadar yaptırdığı tüm Nazeninler’in yarım modelleri. Büyük bir keyif ile gösteriyor ve anlatıyor. Sebati izin istiyor fotoğraf çekmek için; vermez diye düşünürken, "Tabii" diyor. Ve Rahmi Koç’u ilk kez, bu özel odasında görüntüleyen fotoğraflar çekiliyor.

Koç ile konuşurken, aslında her erkeğin hep biraz çocuk kaldığını söyleyenleri ve aynı kategoriye giren kendimi düşünüyorum. Küçük bir erkek çocuk da, bu odada Türkiye’nin en güçlü insanlarından biri olan Rahmi Koç kadar rahat ve evinde hissedebilir kendini. Kuşkusuz ben de bu odada yaşayabilirim, büyük değişiklik yapmama gerek yok. Belki kamp yatağı gider, daha rahat bir yatak gelir; o kadar.
Yazarın Tüm Yazıları