Ahhhh... Demokrasi-4

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Çağdaş sosyal bilimlerin üzerinde kafa patlattığı ancak bir türlü çözemediği muamma, Türkiye’de sosyalizmin neden hiç kök salamadığıdır.

Bütün bilimsel veriler, gelir dağılımı bu kadar bozuk olan, haksızlık ve adaletsizliğin had safhada olduğu Türkiye’de Marksizmin bundan 20 yıl önce iktidara gelip, bugünlerde de yıkılma aşamasına geçmesi gerektiğine işaret etmektedir.

Oysa bizim halkımız bu bilimsel verilere katiyen uymamakta ve kendi bildiğinden şaşmamaktadır. Kendi bildiğinin de ne olduğu meçhuldür ama bu tamamen başka bir inceleme konusudur.

Bilim adamları bu meseleye şaşırıyorlar ama aslında bunun nedeni de çok basittir.

Türkler dünyada bugüne kadar icat edilmiş her türlü sistematik düşünceye karşıdırlar.

Sistematik düşünce ile Türk insanı arasındaki uzlaşmaz çelişki nedeniyle, millete düzgün siyasi mesajlar vererek başarılı olacaklarını zanneden nice siyasetçi hüsrana uğramıştır.

Sonuçta siyasi İslam da hüsrana uğrayacaktır, çünkü o da kendisine inananlardan tutarlı, kendi içinde istikrarlı ve sabırlı siyasi tavırlar beklemektedir.

Bunca yıllık deneyimden sonra bizim insanımızdan bunların beklenilmesi ise siyasetçilerin bu halkı katiyen tanımadıklarının bir başka delilidir.

***

Sistematik düşünce yoksunluğunu tespit etmek için tarihimizi incelemeye gerek yok. Zaten bunun için kitap okumak filan gerekir ki, biliyorsunuz bu da bizim kültür ve adabımıza aykırı bir olaydır.

Bunun yerine sokağa birkaç saatliğine çıkıp, Türkler'in yürüme adetlerini kısaca gözlemlemek yeter.

Sokaklarda tam ve hatta haddinden fazla demokrasi hâkimdir.

İstikrarlı ve rasyonel düşünce üretmeye alışık ülkelerde sokakta yürümenin yazılı olmayan kuralları vardır.

Gidiş geliş istikametleri yollarda kendiliğinden oluşur. Yürümenin kuralları kendiliğinden konulur ve herkes bunlara farkında olmasa da uyar.

Türkiye’de ise insanların sokakta yürüme adetleri, deniz analarının karaya alındıktan sonra yavaş yavaş etrafa yayılıp su bırakmasıyla benzer özellikler gösterir.

Avrupa Topluluğu'na girme iddiasında olan ülkeler arasında sadece ama sadece Türkiye sokaklarında diyagonal yürüme biçimini adet edinmiş insanlara rastlamak mümkündür.

80 yaşına gelmiş bir Alman'ın o yaşına kadar sokakta yürürken değdiği insan sayısının toplamına Türkiye’de sokakta sadece bir saatte değmek şansına sahipsinizdir.

İşte sadece bu kurallara düşkünlükleri nedeniyle Avrupa’nın bahtsız insanları sık sık Marksizm ve faşizm tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar.

Türkiye’de ise böyle bir tehlike katiyen olamamaktadır.

***

Gündelik yaşamımızda bize ters gelebilecek bazı olaylar da aslında Türk insanının had safhada demokrasi aşkının bir göstergesidir.

Örneğin 70 küsur yıllık cumhuriyet deneyiminden bile sonra Türkler'in sıraya girmeyi hâlâ daha öğrenememeleri birçok kişinin tepkisini çekmektedir.

Oysa bu, Türkler'in faşizme karşı aldıkları kökten demokrat tavrın gündelik hayattaki bir yansımasıdır.

Ve hatta sıraya girmelerini isteyen Batı taklitçilerini de gerektiğinde iyice bir dövecek kadar anti-faşisttir halkımız.

***

Belediye hizmetlerinde de Türkiye son derece demokrattır.

Örneğin bugün Batı ülkelerindeki bahtsız insanlar bir şelale görmek için binlerce kilometre yol katetmek zorundadırlar.

Bizde ise belediyeler gerekli tavrı koyarak şehirlerin hiç umulmadık yerlerinde, sürpriz şekilde neredeyse Niagara kadar büyük olan şelalerin anında oluşması için tedbirler almıştır.

Sayfiye zevkini tatma konusunda da Türkiye dünyanın en demokrat ülkesidir. Çünkü sadece bizim ülkemizde göller insanların evinin önüne kadar getirilmekte, belediyeler yerel yönetimciliğin gerektirdiği müthiş demokrat tavırla herkese yalı zevkini tattıracak önlemleri sürekli almaktadır.

***

Türkiye mesken edinme hürriyeti açısından da dünyanın bir numaralı ülkesidir.

Halkımız girişimci ruhunu sonuna kadar kullanmakta ve dünyadaki diğer insanların hayal bile etmesine imkân olmayacak yerlere ev kurmaktadır.

Hükümetler de halkın demokrat tavrının önünü açmakta ekonomideki ‘‘Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’’ ilkesini mutlak anlamda uygulamaktadır.

Bu muhteşem özgürlük ortamı nedeniyle bugün Türkiye’de rasyonel açıdan katiyen olmaması gereken yerlerde evler görmek mümkündür.

Baraj sulama sahaları, baraj duvarının üstü, nükleer santralların içi, milattan önce iki bin yılından kalan bir anıtın orta katı ve bunlara benzeyen nice yerler Türkler'in potansiyel ev yapma alanıdır.

Üstelik de diyelim nükleer santral patladı ve tepesine de kondurulmuş ev yıkıldı. Evin sahibi bu olayın ikinci saniyesinde ‘‘Yetkililer neden tedbir almıyor’’ diye ana avrat sövmekte gecikmeyecektir.

Şimdi sorarım size, bu had safhada demokrasi değildir de nedir yani?

Yazarın Tüm Yazıları