Adalar’ın önünde kelebek şenliği

Küçücük bir banyo küveti. İstemesen de içine sürekli su doluyor ve tıkacı yerinden çıkartamıyorsun, takılmış. Havuz problemi çözer gibi sürekli hesaplayıp duruyorsun küvet ne zaman dolup taşacak diye.

Elde bir hamam tası suyu boşaltmaya çalışırken, küvetin kontrolünü de yitirmemen gerekli. İşte Optimist’te debelenen bir çocuğun hali.

Optimist, dünyanın her yerinde çocukların yelkene adım attığı en küçük teknenin adı. Bir hesaba göre, şu anda dünyada 150 bin çocuk yelkeni Optimistler üzerinde öğreniyor. Sürekli su dolan küçücük teknelerin suyunu boşaltmaya çalışırken yelken öğrenmenin, öğrendikten sonra da yarışmanın keyifsiz olabileceğini, bu nedenle Optimist’in caydırıcı yönleri bulunduğunu söyleyenler de var. Ama Optimist yine de ucuzluğu nedeniyle tercih edilen bir yelken eğitim aracı.

*

Geçen pazar günü İstanbul’un 38 dereceyi bulan sıcağında sizler ter atarken, biz püfür püfür rüzgarda yelken basmış İstanbul açıklarındaydık. Adalar’ın önü Optimistler ile kelebek şenliği gibiydi. Herhalde 70-80 tekne vardı. Yani, denizi bakarak değil, yelken yaparak seven 70-80 çocuk.

İstanbul Yelken Kulübü’nden eğitmen dostumuz Serdar’ın liderliği ve cesaretlendirmesiyle Halki tam arma neredeyse uçuyordu. Sağanaklarda 28 knotu gördüğümüz sert yıldız-karayel (kuzey - kuzeybatı) rüzgarda ilk kez denize çıkıyorduk. Sona doğru cenovayı küçülttük biraz. Bu seyir, Halki’nin ve ondan önemlisi benim limitlerimi gösterdi.

Bir koşu Yassıada’ya gittik. Terk edilmiş adaya bakarken, ‘Hayalet binalar’ dediğimde, kızım Ütay, ‘İçlerinde hayalet mi var?’ diye sordu hemen. ‘Kimbilir?’ dedim. Tarihten bihaber ama doğru bir soruydu galiba.

Yassıada’nın arkasındaki küçük limana, balıkçı tekneleri yanaşmıştı. Marmara’nın temizlenmekte olduğuna tanıklık eden pırıl pırıl denizde yüzenleri, keselenilen İstanbul hamamından buraya taşımışlardı. Mayo mu, don mu giyiyorlardı göremedim ama çok keyif aldıkları kesindi. Sağanaklarla bindiren ve giderek sertleşen rüzgarı gözönüne alarak dönüşe başladık; niyetimiz orada kalmak değil, rüzgarın götürdüğü yere gitmekti zaten.

Deniz kabarmıştı. İnat ettiği için giymediği can yeleği yanımızda havuzlukta oturan Ütay’ı deniz tutmaya başladı. Önce aşağı, kabine indi, biraz huysuzluk yaptı, ardından da denizci oldu: Kustu. Sonra, çıkartmaları ile kişiselleştirdiği iskele kıç altındaki küçük kabinde derin bir uykuya daldı.

Kınalı - Burgaz arasından aşağıya inmek, sonra da Fenerbahçe Setur Marina’ya ulaşmak için kabaran denizde ilerliyorduk. Adalar’ın kuzeyine geçtiğimizde, Optimist filosu yine karşımıza çıktı. Sert hava nedeniyle zorlanıyorlardı sanırım ama eğitim sürüyordu. Deniz şehirlerinin kraliçesine yaraşan bir görüntü.

Çıkışta (acemilikten) düşürdüğümüz tonozun (marinalarda kullanılan sabit bağlantı noktaları) hálá denizde olduğunu görüp, başka bir yere bağlandık. Ütay uyandı; midesi bulanmıyordu artık.

Kusup denize küsmesinden kaygılanarak hemen güverteyi sulamasını istedim. Bayıldı, keyfi yerine geldi. Hortum elinde güverteyi tuzlarından arındırırken sırılsıklam oldu. Artık görevi belliydi: Tekneyi sulamak. ‘Tamam yaparım’ dedi.

Denize yine çıkma fikri de çok kötü gelmedi; onu da arada kibarca sorarak anladım. Diyeceğim, Ütay için kader ağlarını örüyor. Birkaç yıl daha Halki ile, biraz büyüyüp, yedi yaşına geldiğinde ise hem banyo küveti Optimistler, hem de Halki ile denize çı-ka-cak.

Umarım sever; peki ya sevmezse? Üzülmem. Verilen şansı değerlendirmiş olur. ‘Ah keşke’ demez çoğumuzun sık sık yaptığı gibi.

Yelken eğitimi yaygınlaşıyor

Denize ilginin arttığının en önemli işareti özellikle büyük şehirlerde ve Ege-Akdeniz kıyılarında yelken eğitimi veren merkezlerin çoğalması. Hele İstanbul’da talebin eğitim için kuyruk oluşturacak kadar yükseldiği söyleniyor. Bir eğitmen ‘İstanbul’da 15 teknem olsa hepsi eğitim için sürekli çalışır’ derken, asıl patlamanın önümüzdeki birkaç yıl içinde olacağını anlatıyor. Şirketlerin yelkeni, ekip ruhunu geliştirmek için önemli bir fırsat olarak görmeye başlamaları da talebi arttırıyor. Örneğin Microsoft, önemli yelken yarışlarına Genel Müdür’ün de içinde bulunduğu bir ekip ile katılıyor. Paketlenmiş ekmek üreten Uno da benzer şekilde yarışlara destek oluyor. Aşağıdaki web-adresinden yelken eğitimi veren kulüplere ulaşabilirsiniz: www.yelken.gen.tr/yelken/yerli.html#ORG

Ekvator geçişimizi şarap içerek kutladık

Temmuz’un 17’sinde Gili Air Adası’ndan yaklaşık 650 mil uzaklıktaki yine bir Endonezya Adası olan Serutu’ya ulaştık. Jawa Denizi’nin ortalarında bulunan bu adada sadece küçük bir balıkçı köyü var. Biz köyün ıssız bir koyunda demirledik.

Buraya gelirken, yoğun olan gemi trafiği ve gece avlanan balıkçılar çok dikkatli olmamızı gerektirdi. Gemilerin bizi görüp görmediğinden emin olamıyorduk. Telsizle anons etsek de genelde çağrımıza cevap alamadık. Rotalar çatıştığında yelkenli bir tekneye manevra yaptırmanız çok güç olduğu için seyir yorucu ve tedirgin geçti. Haftalar süren Büyük Okyanus geçişimiz ise böyle değildi; ikimizin aynı anda yatıp uyuduğu günler bile olurdu.

DENİZ SUYUYLA PİŞEN YEMEKLER

Yolda tanıştığımız Avustralyalı çift ile Serutu Adası’nda buluştuk. Onlar Tayland’a gidiyorlar. Biraz dinlenebilmek için üç gün burada kaldık. Karaya çıkınca bulduğumuz bir tatlı su kaynağı bize hem tatlı su ile yıkanma, hem de çamaşırlarımızı yıkama imkanı sağladı. Tatlı su bizim için çok değerli. Su harcamamak için yemeklerde bile kısmen deniz suyu kullanıyoruz.

Bu adadan ayrıldıktan bir gün sonra ekvatoru geçerek kuzey yarım küreye çıktık. Bu bizim ekvatoru ilk geçişimiz, Yosun’un ise dördüncü geçişi idi. Denizci geleneklerine uyarak su çekip yıkandık, maskeli balo düzenleyemesek de birer kadeh şarapla geçişimizi kutladık.

Ertesi gün Endonezya’nın Batam ve Bintan Adaları’nın arasındaki, Riau Geçidi’ne yaklaşırken Sumatra üzerinden gelen boralarından birine yakalandık. Gece yarısından sonra etrafımızda çakan şimşekler ve düşen yıldırımlar, sabah sağanak ile beraber gelen hızı 50 knota çıkan fırtına öğle saatlerine kadar sürdü. Ancak asıl tehlike gemi yolunda ve karaya da yakın bir yerde olmamızdı. Açıkta sadece denizle boğuşursunuz oysa.

KORSANLARA KARŞI ARKADAŞ TEKNELER

Fırtınalı günün akşamı vardığımız Rempang Adası’nda bir gece demirleyerek biraz dinlenebildik. Sabah akıntıyı hesaplayarak ayrıldığımız Rempang Adası’ndan, şu an bulunduğumuz ve Endonezya’dan çıkış yapacağımız Batam Adası’ndaki marinaya akıntının yardımı ile tahmin ettiğimiz süreden daha çabuk vardık. Birkaç gün burada ikmallerimizi yaptıktan sonra Singapur üzerinden Malakka Boğazı’na girmeyi düşünüyoruz. 15 mil ötemizdeki dünyanın en işlek limanlarından biri olan Singapur’un gemi trafiği buradan rahatlıkla görülebiliyor.

Malakka Boğazı, Sumatra üzerinden gelen boralar, korsanlar ve yine yoğun gemi trafiği ile ünlü. Korsan tehlikesine karşı küçük tekneler bu sulara yalnız çıkmıyor. Avustralyalı arkadaşlarımız daha önceki Malakka geçişlerinde korsanlar tarafından takip edildiklerini fark edip bir gemiden yardım isteyerek kurtulmuşlar. Yola onlarla beraber devam etmeyi düşünüyoruz.

Yosun’dan son mesaj: Malezya’nın Port Klang şehrine vardık. Burası Kuala Lumpur’a iki saat mesafede. Batam Adası’ndan sonra Malakka geçişimizi geceleri demirleyerek salimen yaptık. Burada Yosun’un karaya çekilme hazırlıklarından ve internet olmamasından dolayı hemen mail atamadık. Batam’dan buraya kadar olan yolculuğumuz ve Port Klang’da karşılaştığımız Türk gemisi ile ilgili yazı ve fotoğraflarımızı hazırlıyoruz. En kısa sürede göndereceğiz. Şu sıralar oldukça yoğun ve yorucu bir çalışma temposu içindeyiz.

Ürün

Pompalı bidon atık yağa deva

Teknelerdeki motorlarda yağ değiştirilme zamanı geldiğinde sorun başlar. Döküp saçmadan yağ nasıl boşaltılacak ve çıkan yağ nereye dökülecek diye. Avrupa Birliği ülkelerinde kullanılmış makine yağının atılması konusunda çok ciddi kurallar var. Bu kurallar şirketlerin yeni çözümler, yeni ürünler geliştirmelerine yol açıyor. Jabsco tarafından üretilen yağ değiştirme sistemi bunlardan biri. Üzerindeki 12 voltluk küçük pompası ile dakikada 1.8 litre yağı çekip depolayabilen 13.25 litrelik bu plastik bidon sorunu çözecek gibi görünüyor. Bu bidon ile kullanılmış yağ hem teknenin içine dökülmüyor, hem de çevreye zarar vermeyecek şekilde atılacağı noktaya kadar saklanabiliyor. İngiltere fiyatı KDV dahil 115 sterlin. www.jabscoshop.com/

Teknoloji

Önünüzü aydınlatın

Giderek yaygınlaşan kafa lambalarına yenilerini ekleyen İsveç şirketi Silva, LED teknolojisinden yararlanıyor. L3 ve L4 serileri kırmızı da yanabilen LED ampulleri ile gece seyrinde gözü etkilemeden ve görüşü etkilemeden kullanılabiliyor. Işık gücü ayarlanabilen ve madenciler tarafından uzun yıllardır kullanılan lambalardan esinlenen bu kafa lambalarının yararı Ellen MacArthur’un teknesinde bozulan jeneratörü onarımı sırasında görülmüştü. 50 metre mesafeyi aydınlatabilen L3 İngiltere’de 30 sterline, 22 metreyi aydınlatan L4 ise 20 sterline satılıyor. L4’ün 82 gram gelmesi kullanım kolaylığına işaret ediyor. www.silva.se/outdoor/index.htm

Tekne

Kral Southampton’da

İstanbul Tuzla’da üretim yapan Kral Yat, Classic 700 tipi sürat motorunu Avrupa’nın önemli tekne fuarlarından biri olan Southampton Fuarı’nda sergileyecek. İtalya’nın ünlü Riva sürat motorlarını andıran tasarımı ile Kral Classic 700’ün saatte 44 knot üzeri bir hıza ulaşabileceği belirtiliyor. İngiltere satış fiyatı 49.950 sterlin. www.kralyat-tr.com/
Yazarın Tüm Yazıları