41 numara ayağımın izi 2 bin 600 litre çıktı

Ben utandım... Kocaman endamım, çok bilen ve her şeyi erkenden öğrenen havamla bana yapılan testin sonucunu gördüğümde gerçekten bütün havam söndü, “çevir kazı yanmasın”a bağladım.

Bazı alışkanlıklarımızın değişmesi kolay değil. Ama ben, yeni bilgileri sizinle tekrar tekrar paylaşma niyetindeyim. Gelecek için bir şeyler yapmamız gerektiğine inanıyorum. Hele ki, biz anneler için bu konuda hassas olmak çok daha önemli.

Televizyonda reklamları görüyorsunuzdur: OMO’nun WWF Türkiye ortaklığında başlattığı “Sudaki ayak izi” projesi var. Benim suda bıraktığım ayak izini hesaplayan testten bahsedeceğim size. Dünya ortalaması 1200, Türkiye ortalaması 1600 civarı iken benimki 2600 litre çıktı. Eh 41 numaralık ayağıma uygun!
Şimdi beni dinlemek de istemezsiniz siz! Ama dinleyin lütfen, sizinki de çok aşağı çıkmayabilir. Ama bunun ne demek olduğunu ve nasıl aşağı çekilebileceğini de anlatacağım size!

Sudaki ayak izi kavramı, tüm üretim ve tüketim süreçlerinde kullanılan toplam su miktarı anlamına geliyor. Yani kullandığımız suyun yanı sıra her türlü ürünün üretim sürecinde kullanılan su miktarı ile su kaynaklarında ayak izimizi bırakıyoruz. Örneğin; bir dilim ekmeğin 40 litre, 1 kg şekerin 1.500 litre su ayak izi var. Giydiğiniz tişört için de bu geçerli, yapımında su kullanılmasa bile, onu taşıyan kamyon şoförünün içtiği su var mesela! Bu da geleceğe bırakacağımız su miktarını çok etkiliyor, o açıdan önemli.

Bunları oğlum Sinan ve arkadaşı Derin’e de anlattım. Onlar da hemen sudaki ayak izlerini hesapladılar. 1300 civarı çıktılar. Pek gururlandılar!

Yapabilecek 1-2 şeyi söylüyorum hemen: Çamaşır yıkarken gerekmedikçe ön yıkama yapmayalım, çünkü bir kez ön yıkama yapmanın sudaki ayak izi ortalama 104 litre. Tüm Türkiye bir yıl boyunca ön yıkama yapmasa sudaki ayak izimiz yaklaşık 1 Uluabat Gölü kadar azalır. Düşük sıcaklıkta yıkama yapalım, çamaşır makinemizi tam dolu olarak çalıştıralım ve konsantre deterjan kullanalım. Çünkü konsantre deterjanlar, çamaşır yıkama sürecinin çevresel etkilerini, yıkama başına kullanılan ambalaj ve ham maddeleri azaltan, teknolojik bir ilerleme.

SİZ DE HESAPLAYIN

Evet, www.sudakiayakizim.org sitesine giriyor ve oradaki soruları samimiyetle cevaplıyorsunuz. Sonra da sizin oranınız çıkıyor. Sonra da bu oranı azaltmak için neler yapmanız gerektiği yazıyor. Mesela, yıkanırken duş almak, küveti doldurmaktan daha iyi (ki çoğunlukla öyle yapıyoruz). Evde kullanılan suyun yüzde 30’u sifon çekerek tüketiliyormuş. Bunun için sifon kullanımını kontrol etmekte fayda var. Tıraş olurken ya da diş fırçalarken musluğu açık bırakmamak gerektiğini artık söylemiyorum bile!

Yemek pişirirken sebzeleri yüksek ateşte kaynatmak yerine düdüklü tencere kullanmak ya da kısık ateşte az suyla pişirmek bunlardan biri. Sebze ve meyveleri yıkarken de akan su yerine bir leğene doldurarak yıkamak tasarruf için önemli. Hatta bu suları sonra evdeki bitkilerin sulamasında da kullanabiliriz.
Yazarın Tüm Yazıları