Zeynep Atikkan: Papa neden öptü?

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Papa II. Jean Paul geçenlerde Katolik Kilisesi'nin tarih boyunca işlediği günahlar için Tanrı'dan özür diledi.

Vatikan'ın iç ve dış dengelere dayalı hesaplarla yaptığı çıkışlarının ne ilki ne de sonuncusu bu.

Papalık, 16. ve 17. yüzyıllarda Aritoles'e ve Kilise dogmalarına karşı çıkan o dönemin bütün bilim adamlarını sürüm sürüm süründürmüştü.

Aradan yüzyıllar geçti.

Vatikan böyle bir kara lekeyi taşıyamaz kıvama gelince, Yer'in Güneş çevresinde döndüğünü kanıtlayan ve kanıtladığı için engizisyon mahkemesine çıkartılan İtalyan fizik ve astoronomi bilgini Galileo'dan özür diledi. Ve bilim dünyasıyla barıştı.

16 Mart 1998'de Vatikan gene bir açıklama yapmış ve Yahudi soykırımının herkesi ve özellikle Kilise'yi çok yakından ilgilendirmesi gerektiğini söylemişti. Ve de bu açıklama çok üstünkörü bulunduğu için pekçok Yahudi aydın tarafından eleştirilmişti.

Nazi döneminde Vatikan ve Avrupa Katolikleri pek parlak bir sicile sahip değiller. Avrupa'da Nazi vahşetinin doruklara vardığı sırada Vatikan hep bilinçli sessizliğini korudu. O dönemde Papa Pie XII'nin en önemli uğraşısı bolşevik tehlikeyi durdurmaktı. Nazi Almanyası'ndaki bütün gelişmelerden haberdar olan Vatikan, faşizmi kızıl tehdide karşı panzehir olarak gördü.

Altmış yıl sonra Avrupa Birliği, Avusturya'daki neo-nazi tırmanışa karşı kesin tavır alarak Avrupa değerlerini korumaya çalışıyor. Avusturya, Hitler, nazi yönetimiyle Avusturya Katolik Kilisesi'nin ilişkileri; bütün bunlar araya mesafe konmak istense de derin izleri olan anılar. Aslında korkunç bir kollektif mirsas.

Avusturya Kilisesi'nin Nazi dönemindeki faaliyetleri gibi.

12 Mart 1938, Alman Ordusu, Avusturya'yı işgal ediyor. Üç gün sonra Viyana Kilise'nin başı kardinal Theodore Innitzer koşa koşa gidip Hitler'i ziyaret ediyor bağlılığını bildiriyor. Ve de daha sonra Kilise yönetimi tarafından yapılan açıklamada Hitler hükümetinin desteklenmesi isteniyor.

Oysa Papalık her zaman resmi söyleminde ırkçılığa karşı tavır almaktaydı.

* * *

Her dönemde söz sahibi olmanın belli koşulları var.

Bunu da en iyi bilen asırlardır dünya politikasında söz sahibi olan Vatikan olmalı!

Bir kapalı kutu, bir muamma olan Vatikan.

Papalık bugünün yeni dünya düzeninde söz sahibi olma yolunun yeni bir manevi düzenden geçtiğinin farkında. Hoşgörü turlarıyla başlayıp Sosyalist Willy Brandt tarzı özür dilemelerle devam eden bu arayış kuşkusuz ki geleneksel bir politik becerinin de ürünü.

Günümüzde söz sahibi olmak için insan hakları dilini kullanmak gerekiyor. Vatikan da o dili kullanıyor. Üzerinden demodelik etiketini atmak için bir zamanlar Galileo'dan özür dilemesi gibi.

Aksi halde Birleşmiş Milletler'deki statüsünün bile sorgulanması sözkonusu.

Bilindiği gibi Vatikan BM'de gözlemci üye statüsünde. Oy hakkı yok ama ağırlığı çok büyük. Pekçok Protestan aktivist ‘Vatikan da diğer sivil toplum örgütlerinin statüsünde olsun NGO’lar gibi genel kurul öncesi lobicilik yapsın' diyerek Vatikan'ın rütbesini aşağı çekmek istiyor.

Görüldüğü gibi Vatikan da Soğuk Savaş sonrasının yeni duyarlılıklarına ‘duyarlı’ olmak zorunda.

Yazarın Tüm Yazıları