Yunan turizmi üzerine

GEÇENLERDE 8 gün süreyle Yunanistan’ın 3. büyük adası olan Midilli’de kaldık. Çoğumuzun bilmediği ve pek çok açıdan ders almamızı gerektiren bazı konular var. Bugün onları yazıyorum ki, hiç değilse bir bölümü hem bize, hem de Türkiye’deki turizm anlayışına örnek olsun, yol göstersin. Midilli aslında ünlü bir turizm merkezi değil; ama şirin bir ada. Nüfusu yaklaşık 100 bin. Zeytin ve çam ağaçlarıyla dolu, dağlık. Bir ucundan öbür ucu yaklaşık 70 kilometre. Yollar düzgün ve köy yolları dahil tümü asfalt. Midilli’nin kuzeyine çıktığınızda karşıdan Anadolu görünüyor. Adada Türk yok. 1462-1912 arasında yüz yıllarca Türk egemenliğinde kalan, ünlü şairimiz Namık Kemal’in mutasarrıf (Osmanlı döneminde vali ile kaymakam arasındaki idari görev) olarak görev yaptığı adada, benim gördüğüm kadarıyla bir tek yıkık cami var. Bir de adanın merkezi olan Mittilini kentinde Osmanlı döneminden kalmış birkaç büyük bina. Adayı tanıtan İngilizce kitap ve broşürlerde Türklerden sadece ‘bir zamanların işgalcisi’ diye söz ediliyor. Ancak, insanların Türklere bakışı son derece sıcak ve içten. Basılı kitaplara ve broşürlere hiç uymuyor! Türk olduğumuzu öğrenen herkes büyük ilgi ve yakınlık gösterdi, yardımcı oldu. Bir tek kişiden bile terslik görmedik. Araba kiraladığımız firmanın sahibi Panagiotis’e bir hafta sonra arabayı teslim ediyorum. Bir şişe Yunan rakısı hediye ediyor. 40 yıllık dost gibi öpüşüp koklaşıp vedalaşıyoruz. Bir gece kaldığımız bir otelde kahvaltımızı erkenden hazırlayan kıza 5 Euro bahşiş veriyorum, otelin zulasından iki küçük şişe rakı armağan ediyor. Restorandaki garson Türk olduğumuzu öğrenince meyve tabağı getiriyor. Bir kez bindiğimiz bayan taksici bizi nerede görse ‘Türkiye’ diye bağırıyor. Dükkánında alışveriş yaptığımız bazıları bizim gibi Türkçe konuşuyor.Bir terzi dükkánında çay ikram etmeden bırakmıyorlar. Dönüşte bir Türk çiftle karşılaşıyoruz. Ellerinde kocaman bir çiçek demeti. Kaldıkları otelin bahçesinde bu değişik çiçekleri görüp beğenmişler. Otel sahibi bir kucak dolusu çiçeği bahçeden sökmüş, plastik su şişelerine özenle yerleştirmiş, Türkiye’ye getiriyorlar. Türkçe konuştuğumuzu duyanlar Türkçe takılıyor, laf atıyor. Sigara aldığım market sahibi Türk olduğumuzu anlayınca bir naylon poşet dolusu çiklet ve şekerlemeyi zorla veriyor. Diyebilirim ki, Türk olmanın ayrıcalığını sadece Yunanistan’da yaşıyorsunuz. Kimi size küçük bir armağan veriyor, kimi Türkiye’den göçmüş ailesinden söz ediyor, bildiği Türkçe sözcükleri sıralıyor. Midilli’nin her yeri küçük motellerle dolu. Bizim yüz çevirip girmeyeceğimiz taşlı denizlerin arkasına bile küçük ve ucuz moteller yapmışlar. Gelenler genelde ortadirek Alman ve İskandinav ülkeleri turistleri. ***Şimdi size biraz adanın ‘yoklarından’ söz edeyim! Her yer temiz. Yerlerde ve çevrede çöp, pislik yok.İşportacı, çığırtkan, seyyar satıcı yok.Barlar, kafeler ve restoranlarla dolu olan hiçbir yerde gürültülü müzik yok. Sizi taciz eden yok. Otellerde güvenlikçi yok, eşyanızı taşıtacak kimse yok. Bazı yerlerde konuşlanmış askeri birlikler var ama yollarda, sokaklarda asker, polis, zabıta yok. Size kazık atan, aldatan yok.***Midilli, bugüne kadar gördüğüm 6. Yunan adası. Bundan önce Korfu, Girit, Mikanos, Sakız ve Santorini’yi görmüştüm. Yunan adaları turizmden oluk gibi para kazanıyor. Niçin?.. Çünkü Yunanistan, özellikle adalarında eskiyi en güzel ve zevkli biçimde, özünü hiç bozmadan korumayı bilmiş. Eski evler, geleneksel yapılar, sokaklar ve doğa aynen korunmuş. Yeni binaları da eskiler gibi yapmışlar. Zevksiz yapılaşma, kıyı yağması, siteler, kooperatifler ve (Girit dışında) apartman yok. Turizm anlayışı açısından Yunanistan’dan almamız gereken dersler var. Bu konuyu yarın da sürdüreceğim.
Yazarın Tüm Yazıları