Yıldızlaşan bir lise

ÇOĞU dershanelerde üniversiteye hazırlık kursları şimdiden başladı bile... ‘Üniversiteye girmek için tek yol, iyi bir dershanedir’ diyerek olanağı olsun ya da olmasın, biz anne-babalar, çocuklarımıza iyi bir gelecek sağlamak uğruna dershane yollarına düştük.

‘Üniversiteye girmese bile işe yaramıyorsa çocuğumuzu 4 sene niye liseye gönderdik?’ diye yaman bir çelişki içinde olsak bile böyle yapmaya mecbur hissettik kendimizi...

Şüphesiz, fen liseleri veya büyük şehirlerde ancak çok yüksek puan alabilen az sayıdaki öğrencinin girebildiği çok özel liseleri ayrı tutarsak çoğunluğu oluşturan diğer liselerin başarı durumu aslında milli eğitim sistemimizin başarı durumunu gözler önüne seriyor.

Ancak, pek fazla kimsenin adını bile duymadığı bazı liselerimizin de hakkını vermek gerekiyor. Bunlara en iyi örnek Tekirdağ Anadolu Öğretmen Lisesi’dir. Çünkü bu okulun 2005 yılı ÖSYS sonuçlarına göre başarı oranı % 100, öğrencilerin fen puanı ortalaması 350.919... Yani 28 kişilik sınıfın tamamı üniversiteye yerleşiyor. Bununla kalmıyor, 28 öğrencinin 7’si Türkiye’de ilk 100’e, 6’sı ilk 500’e, 7’si ilk 1000’e, 8’i ise ilk 5000’e giriyor.

Sınıfın üçte birinin Boğaziçi Üniversitesi’ne kaydolması müthiş bir başarı değil midir?

Bu okulun başarılı olmasının nedeni bir sır değil. Okul hakkında ilk bilgileri almaya giden aileyi, rehber Ahmet öğretmen karşılıyor. Öyle güler yüzlü ve ikna kabiliyetine sahip ki çocuğunuzun kaydını yapmadan çıkamıyorsunuz. Okul Müdürü Yusuf Bey, öğrencilere ağabeyleri kadar yakın. Müdür Yardımcısı Hilal Hanım, öğrencilerini kendi çocuklarından ayrı tutmuyor. Veliler ellerini kollarını sallayarak okul yöneticilerinin odasına girip çıkabiliyor. Bütün öğretmenlerin yüzü gülüyor ve hepsi de birbirinden donanımlı.

Ve okul bize şunu öğretiyor. Demek ki, istenildiği zaman oluyormuş! İyi bir kadroyla donatılmış okullarımızda başarıyı dershane değil okulun kendisi belirleyebiliyormuş.

Acaba böyle okullar yeterince takdir ediliyor mu?

Selime DODURKA

GÜNÜN SÖZÜ

‘Laik, öğretim birliği içinde verilen bilimsel eğitim AKP’nin 3 yıla yakın uyguladığı yanlış eğitim politikasıyla, partizanca kadrolaşmasıyla bozulmuş, eğitimin niceliği ve niteliği düşmüştür. Yeni öğretim yılında da tekil başarıların dışında eğitimin genelinde iktidarın tutumu yüzünden umut verici bir gelişme beklenmemelidir.’

(TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyesi Mustafa Gazalcı)

Okullardaki su depolarına dikkat

ADINA ister kolera, ister parakolera (!) deyin. Çocuklarımızın sağlını korumak temel görevimiz. Ankara’da bütün resmi makamlar ve partiler sessiz kalırken 5 STK’nın (Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği, Tüm Belediye Çalışanları Sendikası ve Biyologlar Derneği) cesaretle ortaya çıkıp ‘kolera’ konusunda uyarıcı bir açıklama yapması bize İstanbul, Sağmacılar’daki kolera salgınını hatırlattı.

Cumhuriyet’ten Şükran Soner’in 1970 yılının Ekim ayında ortaya çıkardığı kolera salgınını ilgililer yalanlamaya çalışmış, sonradan gerçekler ortaya çıkınca salgın vakasını itiraf etmişler ve mahcup olmuşlardı. 1160 kişi hastalanmış, 100’den fazla kişi ölmüştü. Bu salgın olayı bütün ilgililere ders olmuştu.

Ankara’da da aynı manzara yaşanıyor şu günlerde... Bütün bunların nedeni, sağlıksız bir çevre oluşturulması.

Dünkü, ‘Kolera kamusal bilinçle çözülür’ başlıklı yazımızdan sonra arayan DSP Genel Sekreteri Tayfun İçli, ‘Bu duyarlı 5 STK’nın açıklamasına sizden başka kimse yer vermedi. AA bile kolera sözcüğünü haberinden çıkartarak olayı perdelemeye çalıştı. AKP iktidarı, halkın sağlığı konusunda da ne yazık ki karartma uyguluyor’ diyor.

Okulların açılmasıyla beraber, Ankara’nın yoksul bölgelerinde çocukların sağlığının çok büyük bir risk altında bulunduğunu söyleyen İçli şöyle devam ediyor: ‘Su depolarının temizlenmesi ve ilaçlanması gerekir. Bu karartmayı uygulayanlara istemeyerek de olsa alet olanlar, kendi çocukları ve torunlarının da olduğunu unutmamalıdırlar.’

İğneada’ya nükleer santral geliyor

KIRKLARELİ’
nden Tahir Mayda anlatıyor: Demirköy’e bağlı İğneada beldesine ‘nükleer santral’ kurulmasına yönelik yer seçimi amacıyla Türk Atom Enerjisi Kurumu’ndan bir heyet geldi. Perşembe günü ellerindeki haritalarla bölgede incelemelerde bulundular. Geçmiş yıllarda da İğneada’ya nükleer santral kurulacağı söylentileri ortaya çıkmıştı. O zaman bu işe karşı olduğumuzu tüm yetkililere anlatmış, yapıma karşı olduğumuzu belirtmiştik. Ekonomik kriz olunca hiçbir çalışma yapılmadan olay kapanmıştı. Şimdi ise heyet gelip incelemeler yapmaya başladı. Anlaşılan iş ciddiye bindi. Hükümetin, ‘8 nükleer santral yapılacak’ açıklamalarını duyuyorduk. Demek ki bu işte bir doğruluk payı var.’

Tramvay çilesi

FINDIKLI-Zeytinburnu tramvay hattı artık neredeyse durma noktasına geldi. Sultanahmet’te yaşanan turist yoğunluna bölgedeki resmi dairelerin makam araçları ve tramvay yolunun ‘normal bir yol’muş gibi kullanması seferleri dakikalarca aksatıyor. Hergün yaklaşık olarak 30 kısmi sefer iptali yaşanan hat üzerinde on binlerce vatandaş mağdur olurken yetkililer bir türlü önlem almıyor. Fındıklı-Zeytinburnu hattında günde 447 sefer yapılıyor ve her seferde yaklaşık olarak 600 kişi taşınıyor. Büyükşehir’in, web sitesinde 14 km. uzunluğundaki hattın her 5 dakikada bir sefer yaptığı yazıyor. 06.00- 24.00 arasında hizmet veren tramvay hattının bir seferi 42.5 dakikada tamamlaması gerekirken, çoğu zaman Sultanahmet-Eminönü hattı arasında bu süreyi aşan beklemeler yaşanıyor.

Büyükşehir’in Beyaz Masa’sı tramvay işletme şefliğini; tramvay işletmesi de Trafik Müdürlüğü’ne suçu yüklüyor. Ulaşım A.Ş. İşletme Şefi Mehmet Oluklu, Ulaşım Koordinasyon Merkezi’nin konuya geç de olsa el attığını ve bu konuda çalışmalarının yoğunlaştırarak geçen ay bir karar aldığını ifade ediyor. Karar uyarınca tramvay hattını kullanan taşıtların güzergáhı değiştirileceğini ve gerekli yerlere girişin yasak olduğunu gösteren tabelalar asılacağını söyleyen Oluklu, alınacak önlemlerin de sorunu halledeceğine inanıyor.

Ancak alınan önlemler halen bir sonuç getirmiş değil... İsmail ŞAHİN-FINDIKLI

MESAJ PANOSU

TÜMAMİRAL Fahri Çoker arşivinden ‘50. Yılında 6-7 Eylül Olayları’ sergisi 26 Eylül’e kadar Karşı Sanat’ta (Elhamra Han-Beyoğlu) görülebilir. KUŞ belgeselcisi Fatih Orbay’ın ‘Türkiye Kuşları’ sergisi 17 Eylül’e kadar İstanbul Arkeoloji Müzesi Asos Salonu’nda. (0-212 283 78 16)
Yazarın Tüm Yazıları