Yeter! Söz milletin...

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Talay: Patara'yı kamulaştıracağız

Devlet, nihayet Kaş İlçesi yakınlarındaki Patara antik kentine sahip çıktı. Kültür Bakanı İstemihan Talay, rantçılar tarafından sürekli taciz edilen Kültür Bakanlığı ve üniversite adına kazı yapan arkeologların çalışmaları hakkında bilgi aldı. Gelemiş Köylülerine hitaben konuşurken de yörenin yağmasına izin vermeyeceklerini ve yörenin büyük bir açıkhava müzesi olacağını söyledi.

Kaçak yapılaşmayı gözleriyle gören Talay, Kazıevi'nde arkeologlara ve köylülere şunları söyledi:

‘‘Patara gibi bir SİT bölgesinde kaçak yapılar inşa ediliyor. Bu yapılarla tarihi, betonun altına gömüyorsunuz. Buranın sorunu, ancak SİT bölgesinin kamulaştırılmasıyla çözülür. Önümüzdeki yıl bütçeye bu konuda ödenek koyacağız ve SİT sahasının kamulaştırılması yoluna gideceğiz. Ben burada, köylülerle kazı ekibi arasında işbirliği istiyorum. Burada bir koruma yapılıyorsa, bundan en fazla yararlanacak olanlar da bu mülkün sahipleridir. Bunun için Patara Köylülerinden tarihin günışığına çıkmasında kazı ekibine yardımcı olmalarını istiyorum.''

Prof. Fahri Işık başkanlığındaki kazı heyeti, bu sözlerden çok mutlu oldu.

Talay'ın gezisine eşlik eden Antalya Valisi Hüsnü Tuğlu, antik kentin SİT sahasında 9 yılda 94 kaçak inşaat yapıldığını, kendi döneminde tek çivi çakılmadığını anlatırken, uyarılar üzerine kendi döneminde de üç kaçak inşaatın yapıldığı hatırlatıldı. Bunun üzerine Tuğlu şunları söyledi:

‘‘Bundan haberim yoktu. Talimat veriyorum, bu üç kaçak yapı 5 Eylül'e kadar yıkılacaktır. Ben korkak değilim. Türkiye'nin en kıdemli valisiyim. 14 aydır buradayım. Bugüne kadar kaçak yapılara 92.1 milyar para cezası kestim. İstanbul dahil benim kadar ceza kesen başka vali varsa görevi bırakırım''

Devlet, Patara'dan gözetimini esirgemesin, Prof. Işık da moralini bozmasın.

Pirleri gavur!

Fırsat buldukça dinci yayınları ve yazarları, onların ne düşündüğünü, olaylara nasıl yaklaştıklarını ya da yaklaşamadıklarını anlamak için okurum. Bu alışkanlığı ise bir konuşmamız sırasında Cumhurbaşkanı Sayın Demirel'in tavsiyesi üzerine edinmiştim. Sayın Demirel, ‘‘Bunları tanımanın ve onlarla mücadele etmenin en iyi yolu onları okumaktır'' diyordu kısa süren bir telefon konuşmamızın içerisinde.

Önceki gün çıkan Akit gazetesinin köşe yazarlarını okurken Sayın Demirel'in haklı olduğunu düşündüm.

Bu adamların yaşadığımız son doğa olayları ve kadınlarımız hakkında neler düşündüklerini, daha doğrusu neden düşünemediklerini biraz daha anlamak beni bayağı keyiflendirdi, biraz da şaşırttı. Bu yazıyı sizi ve okurlarınızı hem keyiflendirmek, hem de pes doğrusu dedirtmek için yazıyorum, umarım amacıma ulaşırım.

Akit gazetesinin köşe yazarlarından Mustafa Kaplan'a göre, bugünkü sahne ve perde yıldızlarının kökenleri gavur asıllı şuh kadınlarmış. Osmanlı'nın İslam'dan aldığı hasletler içinde en önemlilerinden biri, kadınların şer'i zaruret olmadan evlerinden çıkmalarına izin verilmemesi imiş. Ancak ne zaman ki ülke, ‘‘Tanzimat Fermanı'' ile Batılıların güdümüne girmiş, işte ondan sonra işin çivisi çıkmış. Önce gavurlar başlamış perdeyi yırtmaya, sonra bizimkiler.

AHLAKSIZLAR

Adile Naşit'in annesi ‘‘Amelya Hanım'', evini Yeşilçam'ın seks yuvası gibi kullandırtan Şevkiye May'ın annesi ‘‘Mari Fera Hanım'', Yıldız Kenter'in annesi de asıl ismiyle ‘‘Olga Cynthua Hanım'', asıl adı Hermin olan Mine Koşan isimli bayan da, yazarın kökenleri gavur olan sahne ve perde yıldızlarına örnek diye sunduğu isimler.

Yazara göre, sahnede ve perdede görünen tüm kadınların pirleri gavurdur ve şuh kadın rolü yapan, cömertçe soyunan ve sevişen ahlaksızlardır.

Pirleri böyle olan günümüz sahne ve perde sanatçıları da o halde ahlaksızdır.

‘‘Kadın ya evinde oturur ve şer'i zaruret olmadıkça dışarı çıkmaz ya da dışarıya, sahneye ya da perdeye çıkar ki o zaman bu kadın ahlaksızdır.'' diyor yazar...

Gazetenin bir diğer yazarı Yaşar Kaplan'a göre, yaşadığımız küresel felaketlerin yani sellerin neden olduğu afetler, önce ABD'de başlamış, sonra Avrupa'yı dize getirmiş, şimdi de Uzak Doğu'yu hizaya sokmaya başlamış. Yazar soruyor, ‘‘Ne oluyor, yoksa tabiat kanunları mı değişmeye başlıyor'' diye ve ardından hemen ekliyor ‘‘Hayır, tabiat kanunları değişmiyor ama tabiatın insanoğluna tanıdığı mühletin sonuna yaklaşmışız gibi bir değişimin işareti bunlar. İnsanoğlu, insan kopyalamak gibi garip işlere bulaşmaya başladı. Bazı ülkelerde siyasi hayatta büyük çalkantılar başladı, birçok ülkede protez beyinli Başbakanlar iktidara geliyor...''

Yazara göre, son dönemdeki seller ve yol açtığı felaketler kıyamet alameti sayılıyor. Refah'ın iktidardan düşürülmesi ise kıyamete son çağrı...

Refah kafalılara göre, anlaşılan kadın ya evinde oturur ya da dışarı çıkar ve o artık bir orospudur. Seller ise kıyamet alameti...

Refah iktidarda olsaydı, seller kıyamet alameti değil, rahmet olacaktı kuşkusuz.

Onlar da gazeteci! Biz de aptalız ya...

Cüneyt CANVER-ANKARA

Mesaj Panosu

GÜLAY ATIĞ'a... İstanbul Çevre Koruma Vakfı'nın kurucu üyelerinden: ‘‘İstanbul ve çevresinin tarihi ve doğal yapısının korunmasına yardımcı olabilmek amacıyla kurduğumuz vakfa bir hizmet binası tahsis etmek için söz vermiştiniz. Aylardır hiçbir cevap vermediniz, telefonlarımıza bile çıkmıyorsunuz. Cevabınızı bekliyoruz.''

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Toprak reformu hayalim.''

(Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit)

Yazarın Tüm Yazıları