Yeter! Söz Milletin

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

'Berber Yaşar'dan açıklama

Yaşar Aktürk (Berber Yaşar), köşemizde ‘‘Ne değişecek ki?..’’ (26.8.1998) başlıklı yazımız üzerine bir açıklama yaptı. Kendisini şu anda hayır işlerine adadığını ve 500 işçi çalıştırdığını bildiren Aktürk, şöyle dedi:

‘‘Bugüne kadar uyuşturucu kaçakçılığı ile ilgili aleyhimde açılmış veya mahkûm olduğum bir dava yoktur. Hayat felsefesi ve yaşayışı olarak uyuşturucu ticaretine ve kullanılmasına karşı olan biriyim.

Köşenizde kaynak olarak gösterdiğiniz Yeni Asır (9.1.1989) ve Hürriyet (4.1.1998) gazetelerinde yer alan dedikodu mahiyetindeki haberlerin de aslı yoktur. Sorgulanmamam için kimseye para vermediğim gibi, bu konuda teklif bile yapmadım. Zira bu haberlerin çıktığı tarihlerde İsviçre'de bulunuyordum. Bu nedenle kimseye sorgulanmama karşılığında para teklif etmem söz konusu değildir.

Kaldı ki hakkında gıyabi tevkif kararı bulunan birinin CMUK gereğince 24 saat içerisinde hâkim önüne çıkarılması kanunun amir hükmüdür. Bu nedenlerle iddia ettiğiniz birtakım yerlere poliste sorgulanmama karşılığı para teklif edilmesi ve bu pazarlığın sonucu olarak gösterilen İzmir eski Emniyet Müdürü Lütfü Tomuş'un kızağa alınması mesnetsizdir ve tarafıma izafe edilemez. Kaldı ki iddia edilen hayali ihracat suçlamaları ile ilgili hakkımda beraat kararı verilmiştir.

Keza köşenizde belirttiğiniz, ancak kaynak göstermediğiniz ‘‘Geçenlerde yeniden gözaltına alındığım ve bazı kişilerin devreye girmesiyle Emniyet Müdürlüğü'nde serbest bırakıldığımı’’ yazmaktasınız.

Mesnetsiz bir ihbar mektubu ile ilgili ifade vermek üzere bizzat kendim 20.07.1998 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü'ne ifade vermek için gittim. Ve iddia edildiği gibi Asayiş Şube Müdürlüğü'nden serbest bırakılmadım. Soruşturma sonunda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'na çıkarıldım ve gerçek dışı bu iddialardan dolayı ilgili savcılıkça serbest bırakıldım.

Emniyette ‘‘Bazı kişilerin devreye girmesiyle serbest bırakıldığım’’ yönündeki iddia gerçek dışı olup bu kuruluşta çalışan insanları da töhmet altında bırakmaya ve yıpratmaya matuf olduğundan dolayı üzüntüm sonsuzdur.’’

Kadınlar da gayret gösterse...

1994-95 yılları arasında Şanlıurfa'da beş genç kız, törelere sığınan 'aile meclisi infazcıları küçük katillerin, ibreti âlem olsun' diye meydanlarda işlediği hunharca cinayetlere kurban gitti.

Rabia Oğuz'un suçu, sevdiğine kaçmasıydı. Köy meydanında onlarca kişinin önünde canlı canlı traktörün altına atılarak parçalandı. Katiller olaydan sonra havaya kurşun sıktılar, sonra da zılgıt çektiler.

19 yaşındaki Sevda Gök'ün suçu, pastaneye gitmekti. Süleymaniye Meydanı'nda 14 yaşındaki bir yakını tarafından rambo bıçağı ile boğazı kesilerek öldürüldü. İnfaz kararını ailesi vermişti.

Hatice 13 yaşında evlenmişti. O aslında bir çocuktu. Sinemaya gittiği gerekçesiyle Bediüzzaman Meydanı'nda 15 yaşındaki kocası tarafından onlarca kişinin gözleri önünde boğazı kesilerek katledildi.

Hacer'in adı, bir radyonun istekler programında anons edilmişti. Arap aşireti toplandı, infaz kararı verdi. Evinde domdom kurşunuyla katledildi. Tetikçi bu kez 13 yaşındaki kardeşiydi. Diğer kız kardeşleri, onun korkusundan sokağa bile çıkmıyorlar bugün.

Şemse Kaynak, Harran'ın Bakışlar Köyü'nde evlenmeden önce hamile kaldığı iddiasıyla kardeşleri tarafından traktörün altına atıldı.

Bu yavruların bugün mezar yerleri bile belli değil.

Töre cellatlarının elinden şimdilik iki genç kız kurtuldu: Antalya'da oturan Urfalı Gönül Aslan, babası, eski kocası ve ağabeyleri tarafından Urfa'nın Birecik İlçesi'ne getirilerek boğazı sıkıldıktan sonra Fırat'a atıldı. Ancak Antalya'da yüzme öğrenmişti, kurtuldu. Töre cellatlarının aradığı Gönül, lensli ve saçları boyalı bir şekilde devlet tarafından bir yerlerde saklanıyor.

Ayşe'nin suçu ise komşu oğluyla öpüşmekti. Abisinin boğazına dayadığı bıçağı, polis son anda önledi. O evinde hapis şimdi...

Urfa, dahası Güneydoğu böylesi yüzlerce cinayete, saldırıya, baskıya sahne oldu.

Bu gerçek öyküleri Akatlar Kültür Merkezi'nde CHP Kadın Kolları'nın ‘‘Güneydoğu'da Kadın Olmak’’ başlıklı raporunun açıklanması sırasında, ‘‘Töre Kıskacında Kadın’’ (Çağdaş Yayınları) adlı kitabın yazarı, Gazeteci Mehmet Faraç aktarıyordu. Herkesin gözleri doldu, hüzünlendi.

Sevda Gök olayında savcının hazırladığı iddianamede suçlu belliydi:

‘‘Bu cinayette katil de kurban kadar masumdur... Suçlu toplumun ta kendisidir.’’

CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Güldal Okuducu, ‘‘Kadın demek yaşam, barış, sevgi demektir’’ derken, Diyarbakır Kadın Kolları Başkanı Sultan Turan, olaya bir başka gözle bakıyordu:

‘‘Kadınlar da biraz gayret gösterse...’’

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Çakıcı haftası bitti, borsa haftası başladı.’’

(DTP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk)













Yazarın Tüm Yazıları