Yazıyla karikatür

Karikatür denince bizim aklımıza hep çizgi gelir. Oysa yazıyla da "karikatürize ederek" yapılan anlatıma, gene karikatür diyoruz. Zaman zaman günlük konuşmalarımızda, birini abartılı, mizahın penceresinden anlatana, yazana "amma da karikatürize ettin" deriz. Bu anlatım şeklinin içinde inceden bir alay ve keskin zeka mutlaka vardır.

Portre kitaplarını ben çok severim. Yazılarından, kitaplarından, eserlerinden tanıdığım kişilerin portresi, bazen onun eserlerinin yorumunda da yardımıma koşar. Hiç kuşkusuz bu tanıdıklarım için geçerlidir.

Aslında bu yazıların etkisi, algılama oranımız, tanıyıp tanımadığımıza göre değişir.

Eğer onları önceden tanıyorsak, hele bir dostluğumuz varsa, onlar hakkındaki karikatürleri bir başka merakla, kendi tanımımızla yazarınkini karşılaştırırak okuruz. Tanımıyorsak yazanın anlattığı ile yetinmek zorundayız.

Mehmed Ásım (Us)’un Karikatür kitabını ben zevkle okudum.

Kitabın tam adı şu: Karikatür-II. Meşrutiyet Döneminin Ünlü Simaları.

Seval Şahin bu kitabı hazırlamış. Gerçek bir editörlük yapmış, kitabı yazıldığı gibi bastırsaydı, çok azımız onların kim olduğunu anlayabilirdi. Çünkü Mehmed Ásım (Us) karikatürlerin kime ait olduğunu yazmamış, zamanında çok tanınmış olan bu tipleri o zaman herkes anlıyor. Ama yıllar sonraki okuyucular için bu imkánsız. Şahin, kim olduklarını araştırıp yazdıktan sonra, kitapta yer alanların biyografilerini de yazmış. Kitabın metnine uyan karikatürleri de bulup kitaba koymuş.

Kitapta yer alan 29 adı herkes bir başka yaklaşımla okuyacak. Uzmanlar, yakın tarihimizin siyaset, edebiyat adamlarını tanıyanlar, çoğunu bilecek, hattá eserlerini anımsayacak. Genç kuşaktan bazıları, hafif bir küçümsemeyle, bunlar kim sorusuyla, onları önemsiz bulacak. Birçoğu da bu listede yer aldığı için, mutlaka önemlidir ön yargısıyla okuyacak.

Ben bütün bu okur katmanları arasında dengeli bir ilgi bağı kurmak istiyorum. Eğer yakın tarihimizi, gerek Türk edebiyatının, gerek siyasetinin, gerekse toplumsal hareketlerin seyrini öğrenmek istiyorsak -ki bunu bilmek zorundayız- bu kitabı okumamız gerekir. Çünkü bugün bunlar kimdi, önemleri nedir sorusunun yanıtını bu yazılarda, karikatürlerde bulacaklar. Bugün birçok olayı nasıl etkilediklerini, tarihin gidişini değiştirdiklerini bu kitaptan öğrenecekler.

İnsanların yazılarıyla kişilikleri arasındaki bağlantının bazen olumlu, bazen olumsuz yanlarını öğrenecekler. Parlak yazıların/yazarların ardındaki insan defolarını, küçüklüklerini görecekler. Benim her zaman savunduğum gibi siz edebiyatçıların kişiliklerine değil yazılarına bakın, ama ne yazık ki siyasetçilere aynı hoşgörüyü göstermenizi tavsiye edemeyeceğim.

Kitabı hazırlayan Seval Şahin’in Önsöz’ünden bir bölümü okuyalım:

"II. Meşrutiyet devrinin siyasi ve sosyal alanda dikkati çeken 29 şahsiyetinin portrelerinin çizildiği bu yazılarda Mehmed Ásım, karikatürün gerçekliği hem alışılmış, hem de şaşırtıcı tarzda sunmasından yararlanmıştır. Karikatürünü yaptığı kişilerin, özellikle politikacıların Meclis-i Mebûsan’daki konuşmalarından, onların kişisel hayatta en bilinen özelliklerinden yola çıkar. Dönemdeki güncel olayları ve Meclisteki tartışmaları da mizah gazetelerinde bu kişilerin karikatürlerinin yapılması gibi yazılarına aktarır. Bu yazılarda yine karikatürün özelliklerinden olan, ele alınan kişilerin belli bir yönünün öne çıkartılıp abartılarak anlatılması da söz konusudur. Emrullah Efendi’nin dalgınlığı, Cenab Şahabeddin’in şöhretten ve pahalı kıyafetlerden hoşlanması, Mihran Efendi’nin cimriliği, Said Paşa’nın kendisi hakkında yazılan her şeye cevap vermesi, Mahmud Esad’ın "emmá" edatına düşkünlüğü bunlar arasındadır."

Portre çizme/yazma sanatının, ustalıklı bir örneği bu kitap. İnsanların hissi davranışları, burada en şiddetle ve keskin biçiminde ortaya çıkıyor. Nesnel değerlendirmeler yerine kişisel sempati ve antipatiler, düşünce uyumundan ve uyumsuzluğundan doğan dostluklar düşmanlıklar, acımasız eleştiriler, portre türünün belki de vazgeçilmez bir özelliği.

Yazanın düşüncesi neydi, dünya görüşü nasıldı, siyasal kampın neresinde yer alıyordu. Bu soruların yanıtı, portre yazarı için önemlidir. Çünkü okurken bunlara dikkat edilir.

Sanırım bu kitapla yakın tarimizin portreler galerisinde gezeceksiniz. Yalnız mizahın değil, kişisel tarihin de tadını bulacaksınız. Ben inanıyorum ki, genç kuşak, buradaki yazarların, şairlerin metinlerine bu karikatürlerden sonra daha öznel yaklaşacak, daha başka lezzetler bulacaktır.

Karikatür’deki 29 ad

İbrahim Hakkı Paşa, Mahmud Şevket Paşa, Mehmed Cavid, Necmeddin Molla (Kocataş), Bedros Hallacyan, Emrullah Efendi, Said Paşa, Halil Menteşe, Mahmud Esad, Hüseyin Cahid (Yalçın), Rıza Tevfik (Bölükbaşı), Abdülnáfi Paşa, Lütfü Fikri, İsmail Paşa, Cenab Şahabeddin, Ahmed Midhat Efendi, Abdullah Zühdü, Mahmud Sadık, Ahmed Cevdet (Oran), Muhiddin Birgen, Mihran Efendi, Ebüzziya Tevfik, Diran Kelekyan, Ubeydullah Efendi, Ali Nusret, İsmail Müştak (Mayokan), Fázıl Ahmed (Aykaç), Abdullah Cevdet (Karlıdağ), Celál Muhtar (Özden), Ahmed Rasim, Hálid Ziya (Uşaklıgil), Ahmed İhsan (Tokgöz).

MİLLİ MÜCADELEYE MİZAH AÇISINDAN BAKIŞ

Mizah Penceresinden Milli Mücadele -ya istiklál ya ölüm-Ali Şükrü Çoruk

Kitabevi


Ali Şükrü Çoruk’un Mizah Penceresi’nden Milli Mücadele -ya istiklál ya ölüm- kitabı ilgi çekici bir çalışma. Çoruk, II. Meşrutiyet’ten sonra yayın hayatına giren ve yayınını da 1908-1955 yılları arasında da sürdüren, çocukluğumda benim de okuduğum bir gazete olan Karagöz gazetesini inceliyor.

Karagöz gazetesinin Milli Mücadele’den önceki günlerde başlayıp, onu izleyen günlerde devam eden yayınlarında bu savaşı, sıradan insanların, halkın nasıl değerlendirdiğini, açıklamalar, notlar ve seçmelerle bize aktarıyor. Karagöz’ün Mütareke yıllarındaki sorumlu müdürleri ve başyazarları Mahbut Sadık Bey ve Burhan Cahit (Morkaya) idi.

Hiç kuşkusuz buradaki önemli yan, bizi asıl ilgilendirmesi gereken özellik, Mondros Mütarekesi’nden sonra, çeşitli kentleri başta İstanbul ve İzmir’i işgal eden yabancı ülke kuvvetlerine halkın samimi tepkisini, yurtseverliğini bu gazeteden öğrenmemizdir.

Karagöz ile Hacivat arasındaki diyaloglar, herkesin anlayabileceği, algılayabileceği bir dil ve üslupla yazıldığından, o günlerin halk ruhunu anlamamızı sağlıyor.

İttihat ve Terakki’nin başındakilerin yurtdışına kaçmalarından sonra yayımlanan, kitapta yer alan bir karikatürden söz edeceğim. Hedef tahtasında üç kişi: Talát, Enver ve Cemal Paşalar. Hacivat ile Karagöz’ün elinde tüfekler, onlara nişan alıyorlar. Orada bulunan bir kadına, Matmazel bunların marifetleri ne, diye sorarlar. Baykuş gibi mi öterler, kurt gibi mi ulurlar. Matmazel şöyle cevaplandırır soruyu: "Onların sarı altın gibi şakırdayanları, canavarlar gibi kükreyenleri, nargile gibi guruldayanları var!"

Çoruk, inceleme malzemesi hakkında şu açıklamada bulunuyor: "İnceleme konumuz olan Milli Mücadele dönemini sınırlarken Mondros (30 Ekim 1918) ile Mudanya (11 Ekim 1922) Mütarekeleri arasındaki yaklaşık dört yıllık zaman dilimi tercih edilmiştir."

Yunan bozgununu sayfalarına şu biçimde yansıtmıştır: "Bağ bozumu mevsiminde ’Yunan bozumu’."

Karagöz
ile Hacivat, manda meselesi hakkında tartışırlarken, Karagöz, "bizim mandalardan ne zarar gördük ki, ecnebi mandalar arıyoruz," der.

Manzum taşlamalar, yergiler, bir konunun halka iletilmesindeki kıvamı anlatması bakımından örnektir. Dört bölümden oluşan kitabın IV. bölümü, Milli Mücadele’ye Muhalefet Edenler’de Damat Ferit Paşa, Ali Kemal, Rıza Tevfik, Refik Halit yer alıyor.

Ali Şükrü Çoruk’un kitabını hem eğlenerek, hem düşünerek okudum. Kurtuluş Savaşı’nı bir halk gazetesinden izlemek ayrı bir lezzet veriyor.

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Enis Batur Suya Seng Sel

Dora D’istria Osmanlılarda Şiir Nesnel Yayınları

Selahattin Çetiner Çöküş Yılları Remzi Kitabevi

Bruce A. Bolt Depremler Tübitak

Nuri Dikeç Silinmiş Alkışlar içinde "Mücap Ofluoğlu Kitabı İş Bankası Kültür Yayınları
Yazarın Tüm Yazıları