‘Ben aramıyorum aristokratlar beni buluyor’

Bir ayağı Avusturya’da, diğeri Türkiye’de. Alamet-i farikası; tasarımlarında Anadolu kültürünün zenginliğini Avrupa’nın sadeliğiyle birleştirmek. Müşterileri arasında Avrupa aristokratları ve jet-set var. Dünyaca ünlü modacımız Atıl Kutoğlu ile beraberiz. Eski albümlerini karıştırırken yeni kreasyonlarının da heyecanı içinde... Oysa defile hazırlamaya daha lise yıllarında başlamış. Kutoğlu, “Bana hep ‘Bu aristokratları sen mi arıyorsun diye soruyorlar; hayır! Onlar beni buluyor” diyor.

Haberin Devamı

1) Onunla yazın en sıcak günlerinden birinde İstanbul’daki ‘showroom’u olarak kullandığı Grand Hyatt Oteli’nin süitinde buluştuk. Atıl Kutoğlu’nun hikâyesi 1968 yılında İstanbul’da başlıyor. Ailesi Edirneli. Anne babası yüksek tahsillerini İstanbul’da yapıyor. Kimya mühendisi baba Turan Bey, Kuleli Askeri Lisesi’nde askerliğini yaparken sınıfın penceresinden göz göze geldiği Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık öğrencisi Yüksel Hanım ile evleniyor. İlk bebekleri Atıl henüz bir yaşındayken iş için Bursa’ya taşınıyorlar. Burada geçirdikleri dokuz sene Kutoğlu’nun ilerideki hayatına yön verecekti... Nasıl mı? Atıl Bey anlatıyor:

‘Ben aramıyorum aristokratlar beni buluyor’
Fotoğraf: Murat ŞAKA

Haberin Devamı

KOMŞULARIMIZ JET-SETTİ

“Bursa’da, İsviçre’de gibi bir hayat yaşadık. Meşhur ‘Petek Apartmanları’nda otururduk. Komşularımız ve etrafımız çok jet-setti; Uludağ Gazozları’nın sahibi Kızıllar, Erbaklar, Bursa’nın en hoş hanımlarından Esin Ege, Süterler, Yılmazipekler... Herkes çok şıktı. Yan bloktaki Tofaş Genel Müdürü Aslan Süter ve eşi Sündüs teyzenin daveti için anneler özel tuvaletler diktirir, aylarca hazırlanırlardı. Bu ortamın benim sanat ve modaya yönelmemde etkili olduğunu düşünüyorum.” 

İLK DEFİLEMİ LİSEDE YAPTIM

Kutoğlu, ilkokul dördüncü sınıfa kadar Bursa’da Özel İnal Ertekin İlkokulu’nda okuyor. Burada müfredatın bir parçası olarak üç yıl bale eğitimi alıyor ve ilk meslek hedefi ‘balet’lik oluyor. Atıl Bey, “Annemler beni ondan vazgeçirmeyi başardı ama modacı olmama engel olamadılar” diye devam ediyor gülerek:

“Çizimlerim de iyiydi. İstanbul’a dönünce moda bir tutku haline geldi. O dönemin cemiyet etkinliklerinden biri görkemli Vakko defilelerine gitmekti... Defilelerde o hoş mankenlerin üzerinde kreasyonların gözükmesi, önümüzdeki sezonun kıyafetlerini görmek, müzikler, bütün o görsel şov bana çok heyecan verirdi.”

Bu arada Alman Lisesi’ni kazanıyor ve çizimleri okulda meşhur oluyor. Onu destekleyen resim öğretmeniyle beraber sınıfındaki kız arkadaşları gidecekleri nişan, parti elbiselerini Atıl’a rica edip tasarlatıyorlar. Bu fenomen dilden dile öyle yayılıyor ki sonunda okul müdürünün desteğiyle tüm kreasyonlardan ‘Geçmişten geleceğe’ isimli, kültürel teması da olan bir defile düzenliyor. Bu defileleri mezun olana kadar sürdürüyor.

Haberin Devamı

OKUL SONRASI FABRİKADA MESAİ

Ancak işlerin daha da ciddiye binmesi yine Alman Lisesi’nde okuduğu bir dönemde oluyor. Anne ve babası tesadüf eseri Vakko markasının kurucusu Vitali Hakko ile karşılaşıyor. Ona oğullarının çizimlerinden bahsediyorlar. Sonuç; genç lise öğrencisi Atıl Kutoğlu bir hafta sonra kendisini Vitali Bey’in karşısında buluyor! Devamını Atıl Bey’den dinleyelim: “Heyecandan titreyerek ona çizimlerimi gösterdim. Bana ‘Okul çıkışlarında gel, tasarım atölyesinde stajyer olarak çalış!’ dedi. Ben de üç yıl boyunca her okul çıkışında servisle Merter’deki fabrikanın yolunu tuttum. Orada hem çizim yaptım hem işleyişin nasıl çalıştığını öğrendim. Hangi modelin hangi kumaştan yapılacağını takip ederdim, defileler için Paris’ten gelen Fransız ekiplere eşlik ederdim. Lisedeki son senemde defilemi izlemeye Bilgün Boyner de gelmişti. Eşi Cem Boyner beni Beymen’de çalışmaya davet etti. Son yılımı da orada stajda geçirdim. Hem Vakko hem Beymen bana bir nevi okul oldu. Moda dünyasına büyük hayranlık duydum. Mesleğimi belirlemiş oldum.”

Haberin Devamı

‘Ben aramıyorum aristokratlar beni buluyor’
Atıl Kutoğlu, Zeynep Bilgehan

2- KLIMT’İN, MOZART’IN DİYARI VİYANA

Mesleği ‘moda’ olacaktı ama bunun için kendine ‘tasarım’ eğitiminden farklı bir yol çizdi; Viyana Ekonomi Üniversitesi’nin ‘İşletme Bölümü’ne girdi. Bunun sebebini şöyle anlatıyor: “Tasarım okuyup bir firmada çalışmaktansa kendi markamı kurmak istedim. Lisede mağaza ve vitrin çizimleri de yapıyor, defilelerimin sahnelerini hayal ediyordum. Viyana’yı tercih etme sebebim hem Türkiye’ye yakın olması hem de Gustav Klimt’i, Mozart’ı yetiştirmiş bir kültür sanat mabedi olmasıydı. Bir akşam televizyonda, Viyana Opera Balosu yayınlanıyordu. Ünlü yıldızlar, Avrupa jet-set’inden isimlerle röportajlar yapılıyordu. Orada ünlü isimlerin ‘İşte tuvaletim şu marka’ diye bahsettiklerini görünce, ‘Tamam burası mutlu olacağım bir ülke’ dedim.” Kaderin cilvesi, birkaç sene sonra o balonun konukları geceye ‘Atıl Kutoğlu’ giyerek gideceklerdi...  

Haberin Devamı

‘Ben aramıyorum aristokratlar beni buluyor’
Viyana’da ilk yıllar.... Kız kardeşi Duygu ile

3- OKULDA GİRİŞİMCİ BİR TÜRK GENCİ

Başarı için sadece yetenek ve merak yeter mi? Kutoğlu’nun hikâyesinde başarnın bir ayağı daha var; girişimcilik: “Bir gün Viyana sokaklarında Belediye Başkanı Helmut Zilk’in etkinliğine rastladım. Yanına gittim ve ‘Ben Türk bir öğrenciyim. Burada defile yapmak istiyorum. Bana destek olur musunuz’ dedim. O da, ‘Bu girişimci gence destek olacağız’ dedi. Bir hafta sonra Kültür Ofisi’nden aradılar. Okuldaki birinci senemin sonunda ilk defilemi düzenledim. Büyükelçimiz, cemiyet hayatından önemli isimler geldi. Belediye başkanının eşi, ünlü sahne sanatçısı ve müzikal yıldızı Dagmar Koller modellerimi keşfetti. Kısa süre sonra da üzerinde kreasyonlarımla basında görünmeye başladı.”

Haberin Devamı

‘Ben aramıyorum aristokratlar beni buluyor’
Avusturya’nın başkenti Viyana’da iki mağazası bulunan Atıl Kutoğlu’nun İstanbul’daki showroom’u Grand Hyatt Oteli’nin ‘presidential’ süitinde yer alıyor. Kutoğlu söyleşimiz için elbiselerini Enver Paşa’nın torunu Mihrişah Mayatepek ile birlikte sergiliyor. Kutoğlu, ‘Aristokratlara çok mu meraklısın?’ diyorlar da hep onlar beni buluyor!” diyor.

4- ÜNLÜLER NASIL KEŞFETTİ

Üniversite mezuniyetinden sonra ilk butiğini Viyana’da açtı. Sene 1990’lardı. Bu dönemde Türk Büyükelçisi Erdem Erner’in girişimleriyle hep üst düzey konukların olduğu seyircilere defileler düzenledi. Kutoğlu, “Büyükelçimizin prestiji beni de çok yukarılara taşıdı” diye anlatıyor: “Atölyemi açtığımda kendime bir zemin hazırlamıştım. Avusturya aristokrasisinden Francesca von Hapsburg gibi isimler de mağazama gelip gidiyordu. Francesca ortalığı duman etmişti! Salzburg Festivali’nin açılışına benim kıyafetlerimle katıldı. Basında sürekli hakkımda haberler çıkıyordu. Onu duyan başka aristokratlar geldi.”

‘Ben aramıyorum aristokratlar beni buluyor’
Çocukluk yılları... Baba Turan Kutoğlu, anne Yüksel Hanım ve kız kardeşi Duygu ile...

5- RENKLİ ANADOLU KÜLTÜRÜYLE AVRUPA’NIN  SADELİĞİNİ BİRLEŞTİRDİM

Atıl Kutoğlu, 1990’ların sonunda Avusturya’da önce ‘en iyi tasarımcı’, sonra da ‘desteklenmeye değer altı modacı’dan biri seçildi. Bu sayede Paris, Milano gibi şehirlerin moda haftalarına katıldı. New York Times’ta haber oldu. Kutoğlu, “Kreasyonlar sivrildi çünkü Türk kültüründen esinlenerek hep daha renkli daha çarpıcı şeyler yapıyordum” diye anlatıyor: “Sadece Osmanlı dönemi değil; bütün Anadolu kültüründen esinleniyorum. Çiniler, yöresel dokumalar. Türkiye’deki bu renk, doku ve mozaik coşkusunu Avrupalı sade kadının kullanacağı kreasyonlara dönüştürme becerisini bana Viyana’daki yaşantım verdi. Avrupa’daki ilgiden sonra New York’un yolunu tuttum. Orada da Mica ve Ahmet Ertegün’le yollarımız kesişti. Defilelerime geldiler, Mica kreasyonlarımdan aldı.”

ÜNLÜLERE KARGOYLA ELBİSE GÖNDERMEK BANA TERS GELİYOR

“Girişimcilik, insanların sizi sevmesi, destek olması her cemiyette önemli. Kıyafetlerimin prestijli insanların üzerinde görünmesi beni farklı kıldı. Ancak şimdi yapılan, ünlülere postayla elbise yollayıp parayla kıyafet giydirme işini hiçbir zaman anlayamıyorum. Kişi hangi markayı giydiğini bile bilmiyor. Sadece stilistinin verdiği şeyi giyiyor. Bu bana çok ters, kimliksiz geliyor. Ben, benim markamı giyenlerin beni tanıyıp bilen, tasarımlarıma değer verip üzerinde taşıyanlar olmasını isterim.”

‘Ben aramıyorum aristokratlar beni buluyor’
Sene 2000’ler/Topmodel Naomi Campbell’le New York Moda Haftası’nda. 

“2000’lerde Devlet Bakanı Tunca Toskay ve müsteşar Kürşat Tüzmen’in girişimleriyle yapılan ‘Turquality’ etkinlikleri Türk modasını tanıtmada çok etkili olmuştu. Bu kapsamda New York’taki moda haftasında dokuz sene defile yaptım; Naomi Campbell’i, Carolina Kurkova’yı, Elizabeth Jagger’i podyuma çıkardım.”

‘Ben aramıyorum aristokratlar beni buluyor’

GÜÇLÜ ÜLKELER GÜÇLÜ MARKALAR

“Hayatta bir diğer misyon olarak da ülkemi tanıtmayı kafama koydum. Bugün dünyada tanınan bir marka yaratarak bu hayalimi gerçekleştirmiş oldum. Gönül istiyor ki daha da iyi tanıtabilmek için Türk holdinglerden veya devletten yatırım desteği alabilsek. Bugün dünyada medeni ülkeler güçlerini markalarıyla gösteriyorlar; Almanya’da Hugo Boss, Amerika’da Ralph Lauren, İngiltere’de Burberry... Dünyada tanınmış markamız yetersiz.”

‘Ben aramıyorum aristokratlar beni buluyor’
Avusturya’nın Ajda Pekkan'ı, efsane Viyana Belediye Başkanı Helmut Zilk’in eşi Dagmar Koller ile...

GİYİM KODLARI DEĞİŞTİ

Peki bugünün ‘moda’ları neler? Kutoğlu yanıtlıyor: “Pandemideki online alışveriş furyasından sonra büyük markalar yine çok güçlü. Chanel’in bir parçasına sahip olmak online markadan alacağınız herhangi bir üründen çok daha farklı bir deneyim. Güzel giyim kodlarıysa değişti. Moda liberalleşti. Çok pahalı bir ürünle çok ucuz bir parçayı kombine ediş, çok güzel sonuç doğurabiliyor. Eskiden modayı takip etmek için moda dergileri almak gerekirdi, defilelere gitmek gerekirdi. Şimdi açın interneti her şeyi oradan takip edebiliyorsunuz.”

‘Ben aramıyorum aristokratlar beni buluyor’
Sene 2012/Avusturya Devleti’nin bilim ve sanat için verdiği ‘Goldenes Ehrenzeichen’ liyakat nişanını Kültür Bakanı Claudia Schmied’ın elinden alırken...

‘Ben aramıyorum aristokratlar beni buluyor’
İngiltere Kraliyet Ailesi’nden Prenses Michael of Kent’e Osmanlı esintili koleksiyonunu tanıtırken...

MODA RUHA İYİ GELİR

“Bir dönem ‘doktorlar, hukukçular dertleri çözmekle meşguller. Ben kendimi mutlu eden bir meslek seçtiğim için çok mu egoistim?’ diye ikilem yaşadım. Sonra bir psikiyatri profesörü bana ‘Sanat ve moda, insanların ruh sağlığına birer hizmet’ dedi. Ondan sonra rahatladım.”  

Yazarın Tüm Yazıları