Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Hiçbir zaman geç değildir anneler

Canım anneler, ben hiçbirimize kıyamam!

Haberin Devamı

Üzmeyin kendinizi. Kırmayın, hırpalamayın yeterince yorulan gönlünüzü.
Her şey aşktan ve niyetimiz hep iyi ki!
Hani yazdım ya pazartesi günü “Çocuğunu özgür bırakabilmek” diye, ne çok mesaj geldi, “Çok mu geç kaldım, nasıl toplarım, artık çok geç, ne yapsam boş, perişanım” gibilerinden.
Hayır... Haaaaayır!
Hiçbir zaman hiçbir şey için geç değildir.
Çocuk büyütmenin alet edevat gibi kullanma kılavuzu yok ki.
Hepimiz deneye yanıla, düşe kalka büyüdük, büyüyoruz, büyütüyoruz evlatlarımızı, kendimizi.
Ne çok kafa karıştıran bilgi ve girdi çıktı var, öyle zor ki kendi sesini duyabilmek.
Ama şunu çok iyi biliyorum; ben ne hata yaptıysam, sonucunda hep birlikte o hatalardan da bir şeyler öğrendik. Çocuklarım da, ben de.
Neyi beceremediysem, mutlaka bir kazanımı oldu.
Eminim siz de düşünseniz “Yahu anam babam bunu böyle yaptı ama aslında sırf onlar bunu yanlış yaptığı için ben şu konuda çok daha iyi oldum” dediğiniz en az bir şey bulursunuz.
Belki bazı yaralarımızın izleri kalıcı oldu, hepsini zaman gösterecek. Ama işte her zarardan dönüş kârdır. Can çıkmadan geç kalınmaz.
Önemli olan, biz ebeveynler bunlarla ilgili açılmaya, çalışmaya, icabında özür dilemeye ve şükran duymaya açık olalım.
İnsan teşekkür etmeyi bilmezse, teşekkür edilmesini nasıl bekler?
Şu iletişim denen şey öyle güçlü bir merhem ki; ister silah yaparsın, ister şifa gibi faydalanabilirsin. Tercih senin.
Ben mesela zamanında neyi yanlış yaptığımı düşünüyorsam, o şey tam da karşıma çıktığı anda, hemen çocuklara çatır çutur söylüyorum. “Bilemedim” diyorum. “Büyük eşeklik ettim” diyorum. “Çok üzgünüm, aslında bugün olsa şöyle olabilirdi cevabım” diyorum.
Bazen çok komik oluyor; benim perişan ve pişman olduğum konuda, onlar hiç de benim varsaydığım gibi düşünmüyor.
Veya onların o olayın içyüzüne dair tamamen bambaşka bir bakış açıları oluyor. Bunlar konuşulduğunda büyük rahatlama ve aydınlanma oluyor.
İşte o zaman, bir kere daha anlıyorum ki, varsaymak berbat bir şey.
Sürekli kötüye, endişeye varsayıyor insan.
O kadar aşırı kaygı ve endişe veriliyor ki hepimize bomboş ve hiç değmeyecek şeyler için, neye kaygılanacağımızı şaşırıp sırf incelikler yüzünden yıpratıyoruz bazen de ilişkilerimizi.
Ne olur, daha fazla vurmayın kendinize annelik yolunda.
İçinize endişe düştüğünde, ne yapacağınızı bilemediğinizde, kimseye değil bir kalbinize bir de çocuğunuza sorun. Konuşmaktan, dertleşmekten çekinip sınır koymayın.
“Çocuğum benimle konuşmuyor!” diyorsunuz, peki siz konuşuyor musunuz?
Yani havadan sudan bakıp hesap sormak demiyorum.
Beni bazen kimse dinlemiyor; ama ben yine de anlatıyorum. “Şöyle oldu bugün, buna canım sıkıldı, şuna üzüldüm, buna delice sevindim” diye anlatıyorum.
Beklentim yok o sırada, kimse konuşmasın istemiyorsa. Bazen duvara konuşuyorum sanki.
Ama bir süre sonra ben ne kadar kalbimi açabildimse bakıyorum, onlar da açıyorlar.
Zorlamadan, zorlanmadan. Kimin kafasına ne zaman eserse.
Bir arkadaşım demişti ki, “Belki senin kadar konuşmayı, anlatmayı sevmiyorlardır”... E o da var, doğru. Bunu da kendime hatırlatıyorum.
Yeter ki kuruntu, kaygı, varsayım, endişe biriktirmeyelim.
Yeter ki, kapıları da kalpleri de açık tutalım. Özürse özür, teşekkürse teşekkür.
“O yapmıyor ki!” diye şartlı sitem yerine “Dur ben yapayım da...” diyebilmek, hayat ve ilişki kurtarıyor bir şekilde.
Hani diyorum ya, sen kendine bak.
O sana bakarak geliyor peşinden.
Güven iç sesine.
Yonca
“çok bilmiş”

 

Yazarın Tüm Yazıları