Anılarımızı modifiye etmeye hazır mıyız?

Geçen hafta Cambridge Üniversitesi’nden uzmanlar istemediğimiz anıları değiştirebilmenin, hatta belki silmenin mümkün olabileceğini açıkladı. Peki, bizi biz yapan tecrübelerimizse eğer, anılarımızı sildirmek kendimize ait bir parçadan da vazgeçmek değil midir?

Haberin Devamı

Gözlerinizi kapatıp derin bir nefes alın ve kendinize sorun: Bir daha asla hatırlamak istemediğim ne var? Aklınıza hemen bir şey gelmediyse iyisiniz... Ancak bir ya da birkaç olay hatırlıyorsanız, bilinçaltınız bu olayların etkileriyle halen meşgul demektir.

Geçmişte olduğu halde algılarımızı etkilemeye devam eden olaylar, yani travmalar, yaşadığımız gerçekliği şekillendiren başlıca unsurlar arasında. Travmaların izleri, benzer bir olay yeniden yaşandığında ona nasıl tepki vereceğimizi belirliyor.

Peki ya geçmişteki anıları değiştirebilseydik... Yeni bir çalışma, gelecekte bunun mümkün olabileceğine dair bulgular ortaya koyuyor. The Independent’ın haberine göre Cambridge Üniversitesi’nden araştırmacılar,  insanların anılarının değiştirilebileceğine, hatta unutturulabileceğine işaret eden bir protein keşfettiler. Bu gelişme, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) sendromundan mustarip olanlar için ümit verici.

Haberin Devamı

Bilindiği üzere hafıza uzun ve kısa süreli olmak üzere ikiye ayrılıyor. Son araştırmalar, bağırsak ve kalbin de barındırdıkları nöron hücreleri vasıtasıyla ikinci ve üçüncü beyin işlevi gördüğünü gösteriyor. Bu organların, benliğin duygular ve sezgiler gibi zihin ötesi alanlarını idare ettiği düşünülüyor. Uzun süreli hafızaysa gerçeklik bazlı ve içgüdüsel bazlı olarak ikiye ayrılıyor. İlki olayları, yerleri ve kişileri; ikincisi duyguları ve kabiliyetleri hatırlıyor. Keşfedilen protein sayesinde içgüdüsel bazlı anıların değiştirebileceğini düşünen biliminsanları bu sayede TSSB hastalarına yardımcı olabilmeyi umuyor.

Söz konusu protein, belirli nöronları birbirine bağlayan bir mafsal görevi görüyor. Bu mafsal, iki nöron arasındaki bağlantının gücünü belirleyen reseptörlere destek oluyor. Araştırmacılar, proteini baskılayarak nöronlar arasında oluşan bağlantıyı zayıflatmayı umuyor... Böylece anlık bir olayın geçmişteki travmaya ulaşacak yolunun kesilebileceği düşünülüyor. Hemen akla “Ya hafıza kaybına yol açarsa” sorusu geliyor. Araştırmacılar bu ihtimali yüzeysel düzeyde farelerde test etmeyi başarmışlar. Hayvanların yemek almak için ‘tıklattığı’ bir düzenek hazırlanarak her tıklamada küçük bir elektrik şoku verilmiş. Elektrik şoku, fareler için korku duygusuyla ilişkilenmiş. Her şoktan sonra proteini baskılayan ‘proponalol’ maddesi uygulanan farelerin korkuya kapılmadıkları gözlenmiş. Üstelik hayvanların hafıza kaybı yaşamadıkları da kayda geçmiş.

Haberin Devamı

Anılarımızı modifiye etmeye hazır mıyız

KİŞİLİĞİMİZ GELİŞİYOR

Araştırmanın başındaki Dr. Amy Milton, hayvanlarla benzerlik taşımasına rağmen insan beyninin çok daha karmaşık yapıda olduğunu hatırlatarak ‘Eternal Sunshine of the Spotless Mind’ (Sil Baştan) filmindeki gibi anıların toptan silinmesinin mümkün olmayacağını belirtiyor: “Ama zamanla hayvanların anılarını modifiye edebileceğimiz faktörleri belirlemeyi ve bunu insanlara yorumlamayı umuyoruz.”

Jim Carrey ve Kate Winslet’in başrolde oynadığı ‘Sil Baştan’da ayrılmaya karar veren çift, ayrılık acısıyla boğuşmamak adına hafıza silen bir kliniğe başvurarak birbirlerini unutmayı seçiyordu. Ardından pişmanlıklar ve komik olaylarla birlikte film tatlı bir sona bağlanıyordu. Kimi anılardan tamamen kurtulmayı istesek de başımıza gelen her türlü olayın bugün olduğumuz kişiyi ve karakterimizi şekillendirdiği bir gerçek. Buna travmalar dahil. Unutmak istediğimiz olayların esasında yaşanmışlığını değil, bizde yarattığı duyguyu taşımak ağır gelebiliyor. Oysa yaşanan olaydan öğrendiklerimiz kişiliğimizin gelişmesine imkân tanıyor. Eğer o ilişkili duyguyu sağaltmayı başarabilirsek, geçmişteki olay bugünkü benliğimizi etkilemeyi zamanla bırakıyor. Duyguların da içsel bir bildirim mekanizması olduğunu düşünürsek yaşanan olayla ilgili devam eden bir bilinç sürecine işaret ettiklerini anlayabiliriz. Türkçede buna ‘olayları sindirmek’ deriz. Duyguların bağırsaklar tarafından idare edildiği bulgusuyla ne kadar bağdaşan bir ifade... Tersten gidersek... Geçmişte yaşadığımız olayların neden-sonuç ilişkilerini ve kendi payımıza düşeni idrak ettikçe onları ‘sindirdiğimiz’ söylenebilir. Neticede duygu kanalından şuura aktarılan bildirimler azalarak zamanla kaybolabilir.

Haberin Devamı

Proteini bekleyecek vakti olmayanlara bir tavsiye... Meditasyon, içsel yolculuk ve spiritüel öğretilerin pek çoğu duyguların farkında olmaya yönelik pratikler içeriyor. Duyguların kaynağına indikçe karanlıktaki anılar aydınlığa çıkıyor. Bunları  unutmaya çalışmak yerine onları çözümleyerek hafızanın ‘deneyimler’ kütüphanesine kaldırmak çok daha etkili bir çözüm olabilir.

BEYİN GÜÇLENDİRİCİ HAPLAR PİYASADA

‘Limit/less’ (Sınırsız) filmini izleyenler hatırlayacaktır. Filmin kahramanı beyninin yüzde 100’ünü kullanmasını sağlayan bir hap alıyor ve büyük bir güç elde ediyordu. Bir süredir piyasada olan ‘nootropik ilaçlar’ şimdilerde popüler olmaya başladı. Nootropikler, elbette kişiye süper güçler vermiyor ancak bilişsel faaliyetleri destekleyen takviyeler içeriyor. Amaç, beynin enerji, motivasyon, yaratıcılık, hafıza ve odaklanma gibi kabiliyetlerini arttırmak. Günümüzde en yaygın kullanılan nootropik; bildiğimiz kafein. 

Yazarın Tüm Yazıları