‘Dönüşü yok, beraberce...’

Gaspar Noé’nin ‘yüreklerini yitirmeden önce akıllarını yitiren tüm insanlara’ adadığı son çalışması ‘Vortex’ biri demans problemleriyle uğraşan yaşlı bir çiftin hayatlarında dolaşıyor. Provokatif yapıtlarıyla tanıdığımız Arjantin kökenli yönetmen, kıvrımları son derece zor bu öyküyü ekranı ikiye bölerek farklı bir görsel dille anlatıyor.

Haberin Devamı

‘Dönüşü yok, beraberce...’

Sevgili ya da eş; upuzun patikalar, zorlu dönemeçler, yüksek tepeler hep birlikte aşılmış ve ‘müştereklik hali’nin üstesinden gelinmiş. Aralık 2012’de vizyona giren Michael Haneke’nin ‘Aşk’ına (Amour) ilişkin de benzer şeyleri yazmıştım; gün gelir hayatın kuralları içinde yaşanması gereken kaçınılmaz son kapımızı çalar. Avusturyalı yönetmenin Cannes’da Altın Palmiye’ye uzanan yapıtı, 80 yaşlarındaki müzik öğretmeni burjuva bir çiftin son günlerine odaklanıyor ve yaşlılığın kahredici koridorlarında dolaşıyordu.

“‘Vortex’ tüm gerçekçiliğiyle Haneke’nin ‘Aşk’ının yanında çok daha karanlık ve kalp kırıcı duruyor.”

Böylesi denklemde yer alacak ihtimallerden biri olan ve bir tür ‘erken veda’ anlamını taşıyan demans meselesiyse bu kez ‘Vortex’te karşımıza geliyor. Gaspar Noé son filminde bir yandan Haneke’nin ‘Aşk’ının izlerini takip ediyor, öte yandan da kendince özgün bir yapıta imza atıyor. Arjantin kökenli yönetmenin çalışmasında yine Paris’te yaşayan yaşlı bir çift var. Film bize onların adlarını bahşetmiyor ama çok geçmeden nasıl insanlar olduklarını anlıyoruz. Sakin, şehrin kaosunu içine katmayan dairelerinin sevimli balkonunda, rengârenk çiçeklerin çevrelediği bir ortamda şaraplarını yudumlarken tanıdığımız bu iki insanın sonrasında gündelik rutinlerine dahil oluyoruz. Erkek sinema üzerine yazıp çiziyor ve son olarak filmlerle rüyalar arasındaki bilinçaltı ve bilinçüstü ilişkilere göz atan ‘Psyche’ adlı kitabını kaleme almak için uğraş veriyor. Kadınsa bir psikiyatr ve demans sorunlarıyla meşgul. Erkek sadece eseriyle değil, karısının yeni problemleriyle (bir dükkânda kaybolmak, ocağı kapatmayı unutmak, ilaçları harmanlamak vs.) de uğraşıyor. Çiftin 40 yaşlarındaki oğlu Stéphane ise anne-babasının yaşadıklarını yeni fark etmiş durumda.
O da karısından ayrılmış, ‘yaramaz’ oğlu Kiki’yle uğraşan, tedavi sürecindeki bir uyuşturucu bağımlısı. Filmin bir yerindeki ifadesi durumunu açıklıyor: “Kendime bile yardım edemiyorum.”

Yönetmenin en iyi filmi

Çiftin dışarıdan son derece sıcak görünen evlerinin içi adeta ‘zaman tüneli’ni andırıyor; her tarafta kitaplar, kâğıtlar, duvarları süslemiş ‘68 Ruhu’nun izlerini taşıyan posterler, kartpostallar, film afişleri... Koca bir entelektüel labirente benzeyen bu mekân bize ana karakterlerin geçmişlerini ve ne türden bir profile sahip olduklarını da gösteriyor.
Noé öyküyü ekranı bölerek anlatıyor. Bu tercih özel bir metaforun ifadesi mi bilemem ama ikilinin aynı ev içindeki ayrı refleksleri, kaygıları, bilinçleri ve hayatları, bir anlamda ‘paralel kurgu’yla perdeye taşınmış oluyor.

Haberin Devamı

‘Dönüşü yok, beraberce...’
Filmde erkeği Dario Argento, kadınıysa Françoise Lebrun canlandırıyor.

Filmde yaşlı erkeği ünlü gerilim ustası Dario Argento canlandırıyor. İtalyan yönetmen Argento, çaresizliğin içinde sürüklenen karakterinde muhteşem bir performans sergiliyor. Yaşlı kadın rolündeki Françoise Lebrun da karakterinin yürek parçalayıcı yanlarını fazlasıyla inandırıcı şekilde aktarıyor. Kocasını oğluna “Bu adam beni her yerde takip ediyor” diye şikâyet ettiği sahne performansının doruk noktalarından.
Başta ‘Dönüş Yok’ olmak üzere provokatif filmleriyle tanıdığımız, benim de bu yanıyla kendime pek yakın hissetmediğim Gaspar Noé, yakın çevresinden kimi yaşlı dostlarını kaybettiği, kendisinin de beyin kanaması geçirdiği (2019) bir dönemin ardından çektiği ‘Vortex’te sanki yaşadığı dönüşümün, hayata ve ölüme ilişkin yeni bakış açısının izlerini perdeye taşımış. Hoş, son İstanbul Film Festivali dolayısıyla aramızda geçirdiği zaman diliminde çektirdiği ‘selfie’lerde ya da katıldığı partideki görüntüsü ‘Lale Devri’ insanı gibiydi ama bu olağanüstü etkileyici film, bence -umarım yanılmam ama- artık karşımızda farklı bir Noé olduğunun ilanı...
Anthony Hopkins’li ‘Baba’yla sıkı bağlar kuran, uzaktan da Tarkovsky’nin ‘Kurban’ına selam yollayan ‘Vortex’ tüm gerçekçiliğiyle gönlümüzde nispeten ‘romantik’ hatıralar bırakan Haneke’nin ‘Aşk’ının yanında çok daha karanlık ve kalp kırıcı duruyor. Sonuç itibariyle Françoise Hardy’nin ‘Mon Amie La Rose’ adlı muhteşem şarkısını da görüntüleri arasına katan bu çok özel çalışmayı (bence Gaspar Noé’nin en iyi filmi) kesinlikle kaçırmayın derim...

Haberin Devamı

Yakarım, herkesi yakarım!

Stephen King’in uzun yazınsal yolculuğundaki ilk durak ‘Carrie’ydi. 1974’te yayımlanan bu romanda aşırı dindar annesinin baskısı altında yetişen, telekinetik güçlere sahip bir genç kızın öyküsü anlatılıyordu. 1980 tarihli ‘Tepki’ (Firestarter) ise bu kez zihniyle ateş çıkaran küçük bir kızın yaşadıklarına odaklanıyordu. ‘Carrie’ 1976’da, ‘Tepki’ ise 1984’te sinemaya uyarlandı. Artık yeniden çevrimler çağındayız ve King’in yapıtları tekrar elden geçirilerek bir kez daha perdeye yansıyor. 2022 model ‘Tepki’de senaryo akış, kurgu ve olay örgüsü olarak yeniden harmanlanmış, kimi mantıksal (!) açıklamalara gidilmiş.

‘Dönüşü yok, beraberce...’Tepki
Yönetmen: Keith Thomas
Oyuncular: Zac Efron, Ryan Kiera Armstrong, Sydney Lemmon,
Michael Greyeyes, Gloria Reuben, Kurtwood Smith, John Beasley, Tina Jung
ABD yapımı

Doğrusu ‘Carrie’ ve ‘Hayvan Mezarlığı’ gibi ikinci kez elden geçirilmiş yapımların yanında bu hamle bir tık daha iyi gözüküyor. Öte yandan 1984 tarihli uyarlamanın ilk göz ağrımız olması, hafif demode anlatımı ve tabii ki başrolünde ‘E.T.’den sonraki ilk çalışmasıyla seyirci karşısına çıkan Drew Barrymore’un yer alması, Mark L. Lester imzalı yapımı hâlâ sevmemizi sağlıyor. Küçük bir not: Barrymore ‘Tepki’de oynadığında 9 yaşındaydı, yeni versiyonun Charlie’si Ryan Kiera Armstrong ise çekimlerde 11 yaşındaydı. İlk filmdeki baba Andrew McGee’de izlediğimiz David Keith’in de Zac Efron’a göre daha inandırıcı olduğunu söyleyebilirim.

Sonuçta Keith Thomas imzalı yeni adım (özellikle ilkini seyretmeyenler için) ilgiye değer bir film ama keşke öyküde fazlasıyla gereksiz duran ‘kedi yakma’ sahnesi olmasaydı. Bu arada filmin müziklerinde John Carpenter imzası var…

Haberin Devamı

‘Dönüşü yok, beraberce...’
‘Allah Yazdıysa Bozsun’

Ve diğer seçenekler...

Yerli komedi ‘Allah Yazdıysa Bozsun’u Barış Yöş yönetmiş, oyuncular Gonca Vuslateri, Burak Yamantürk, Öznur Serçeler ve Pelin Öztekin. Selman Kayabaşı imzalı tarihi dram ‘Kurtuluş Hattı’nda Hamdi Erdoğan, Gülsim Ali, Yusuf Aytekin, Emin Gürsoy ve Benian Dönmez gibi isimler rol alıyor. ‘Korku Takvimi’ (Yön: Yunus Şevik), ‘Mefruh: Mahşeri Cin’ (Yön: İlker Tunçay) ve ‘Zehirli Tohumlar: Ölüm Yolu’ (Yön: Burhan Keskin) haftanın yerli gerilimleri. ‘Ejderham
ve Ben’ (Dragon Rider/Yön: Tomer Eshed), ‘Jujutsu Kaisen 0: The Movie’ (Yön: Seong-Hu Park) ve ‘Ağustos Böceği ve Karınca’ (Jumper Treasure Hunting/Yön: Arman Beisembayev) da haftanın animasyon seçenekleri.

 

Yazarın Tüm Yazıları