Kamu zammı küçük, politika hatası büyük

İyi günlerde politik kazanç için ertelenen kamu fiyat artışları, daha kötü bir konjonktürde kaçınılmaz hale geldiğinde durumu daha da şiddetlendiren bir unsur oluveriyor.

Haberin Devamı

İki seçim arifesinde dokunulmayan kamunun kontrolündeki mal ve hizmet fiyatları, ithalata dayalı olduklarından kur artışının yeniden harekete geçmesi nedeniyle kaçınılmaz hale geldi. Ekim 2012’den bu yana dokunulmayan doğal gaz ve elektrik fiyatlarına yüzde 9’luk bir artış yapılacağı dün Enerji Bakanı tarafından açıklandı.
Ocak 2010’dan bu yana dolar kurundaki artış yüzde 50, tüketiciye sunulan doğal gazın nihai fiyat artışı da Ağustos TÜFE verisine göre yüzde 51. Elektrikte ise yüzde 34. Türkiye’nin ithal ettiği doğal gaz sözleşmelerinde de, uluslararası fiyatlarda da orta vade içinde içerideki fiyatlara etki edecek kayda değer bir değişiklik olmadı.
2011 ortasında başlayan kur artışı yaklaşık yüzde 30’u bulduktan sonra, ilki Ekim ayında, devamı da 6 ay sonra olmak üzere iki kademede, elektriğe yüzde 22, doğal gaza yüzde 32 zam yapılmış oldu. Yine altı ay sonrasında Ekim 2012’de yüzde 9.8’lik artış yapıldı.
Elektrik üretimin de yarıdan fazlası doğal gazla yapılıyor. Kuraklık nedeniyle hidroelektrik üretiminde 6 puana yakın kayıp da ortaya çıkmış. Doğal gaz tüketiciye ithalat sözleşmelerindeki fiyatın daha altından (subvansiyonlu) bir fiyatla sunulduğundan, gecikmeli fiyat artışı da yapıldığından, belli bir miktar birikmiş zarar finanse ediliyor, yük olarak taşınıyor.
Son iki yıldır hem doğal gaza hem de elektriğe zam yapılmadı. Bu süredeki dolar kurundaki artış yüzde 27’yi buldu. Bu farka, yüzde 9’luk bir doğal gaz ve elektrik zammıyla karşılık verileceği anlaşılıyor.
Şimdi filmi geriye sarın; bu yılbaşında da, bundan birkaç gün önce de, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin hem kur konusundaki, hem de faizler konusundaki sözlerini hatırlayın. Bir taraftan kura seviye biçen, bir taraftan da kuru yukarı itecek faiz gibi önemli bir parametrenin aşağı çekilmesi çabası gösteren Ekonomi Bakanı; faturanın da sahiplerinden aynı zamanda.
Tasarruf açığı olan ülkenin devasa döviz açığı varsa makul bir ekonomi politikası izleme çabası da varsa orada hiçbir ekonomi kurmayı kuru ateşlemek için ne çaba gösterir, ne de faiz indirme uğraşına girişir. Sonucu baştan belli bir gelişme bu; bizim gibi döviz açığı olan ülkeler döviz kuru artışından ‘sopa yer’, faizden değil.
TÜFE içindeki ağırlıklarına göre doğal gaz ve elektrik fiyatlarına yapılacak yüzde 9’luk bir artışın TÜFE’yi kabaca yarım puan artıracağı görülüyor. Yılsonunda da TÜFE artışının yıllık yüzde 9.5’le kapatması olası.
Bu artış, fiyatlama davranışında ortaya çıkan bozulmayı destekleyerek enflasyonu çift haneye taşırabilir. Öyle ki; gelişen ülkeler içinde yer alıp da Ocak ayındaki gibi çalkantı yaşamış ve kur şoku ile enflasyonu zıplamış bir ülkede fiyatlama davranışında da bozulmalar ortaya çıkmışken, bekletilmiş kamu zamlarının da bu konjonktürde yapılmasının daha büyük etkileri olacaktır.
Akışa bırakılmış ekonomi politikasında 5 kafadan 5 ayrı ses çıkması, çıkışın Merkez Bankası’nın faiz indiriminde olacağı hayaline indirgenmesi, yeni bir ekonomi politikası çıkarılamaması ekonomideki döngüleri bir açmaza getirdi.
Enflasyon beklentileri bozulurken yeniden kur yükselişi ortaya çıktı. Bu enflasyon bekleyişlerini daha da kötüleştirdi. Tam bu sırada da iki yıldır seçim popülizmine heba edilen ertelenmiş kamu zamları ‘torbadan’ çıkıverdi. Belli ki önü ardı hiç düşünülmemiş, ölçülüp biçilmemiş, akışa bırakılmış.
Görünen köy kılavuz istemez; 2002-2007 konjonktüründe Derviş reformlarının getirdiği ‘bahçe temizliğinin’ sefasını süren, 2007-2013 arasında da küresel likidite üzerinde sörf yapan hükümet, iş terse dönünce ekonomi politikasında sergilediği basiretsiz ve yönsüz yönetimiyle başarıların konjonktürel olduğunu biz kanıtlıyor.


ugurses@hurriyet.com.tr

Yazarın Tüm Yazıları