Portakal ağaçları arasında bir yer Vakıflı Köyü

Hatay’a 2008, 2010 yıllarında gittiğimde Suriye’ye geçmek moda idi. Hatta Hatay merkezden bineceğiniz bir taksi ile Cilvegözü kapısına ulaşıp Halep’e geçmek, eski otantik atmosferini koruyan Halep çarşısını gezmek büyük keyifti. Günübirlik bu ziyaret için taksici ile anlaşıyor, öğleden sonra belli bir saatte tekrar buluşup Hatay’a dönüyordunuz. Hatay gezilerimizin en büyük heyecanı Halep’e geçmekti ve Samandağ bölgesine hiç vakit ayıramamıştık. Son iki yıldır tekrar Hatay’a sık sık gitmeye ve bu kez Samandağ bölgesinin de hakkını vermeye başladık.

Haberin Devamı

Portakal ağaçları arasında bir yer Vakıflı Köyü
Dünyanın en uzun plajlarından birisi olan Samandağı’nın eteklerindeki Çevlik Plajı, ve denizi çok etkileyici. İnsana şiir, kitap yazdırır. Portakal ağaçları içindeki Hıdırbey köyünde Hz. Musa’nın Asa’sı olarak bilinen Çınar ağacı, yaşlı Musa ağacı ve oraya gitmişken ziyaret edebileceğiniz yerel ürünler pazarı çok güzel. Üstelik oradan alacağınız ürünleri köylüler kargo ile evinize kadar gönderiyor. Kur-an’ı Kerim’de konu edilen Hz. Musa ile Hz. Hızır’ın tanışmış olduğuna inanılan Hızır Türbesi Samandağ sahilinde bulunuyor. İnsanlar bu türbe çevresinde üç kez dönüyor. Araba ile dönenler bile var. Buhur kokusu her yerde.. Burada sahilde zengin mezeler , yerli domates, acı biber sunan balık lokantalarında mutlaka sahili seyrederek uzun bir yemek yemelisiniz.

Haberin Devamı

TEK ERMENİ KÖYÜ

Portakal ağaçları arasında bir yer Vakıflı Köyü
Dünya harikalarından biri olarak kabul edilen yüzlerce insanın emeği ile oluşturulmuş 1400 metreden fazla uzunluğu ile etkileyici Titus Tüneli, Kaya Mezarları ve Beşikli mağara da oraya kadar gidilmişken gezilmeli. Bugünkü yazımda size daha çok bahsetmek istediğim yer ise Türkiye’de bulunan tek Ermeni köyü olarak bilinen Vakıflı köyü.
Hatay’ın Samandağ ilçesine bağlı olan Vakıflı köyü, Türkiye’nin içinde insan yaşayan tek Ermeni nüfuslu köyü olması nedeniyle son yıllarda, bazen gündeme gelen bir köy. Geçmişte Bursa civarında da özellikle Karsak Boğazı, Orhangazi ve İznik gölü kuzeyinde Ermeni köyleri olduğunu biliyoruz. Vakıflı Köyü ve çevresindeki komşu köyler uzaktan Akdeniz’i, Samandağ sahilini seyreden bir yamaçta portakal mandalina ağaçları arasında kurulmuş. Her yıl ağustosun ikinci haftasında köyde “Surp Asdvadzadzin” adı verilen bağ bozumu festivali düzenleniyor. Bir başka deyişle, aynı Gökçeada’daki gibi Meryem Ana anma şenlikleri yapılıyor.

 MUSADAĞ’INA SIĞINMIŞLAR

Portakal ağaçları arasında bir yer Vakıflı Köyü
Samandağ; yüz yıllardır Sünni, Alevi ve Hristiyan Arapların, Türkmenlerin ve Ermenilerin bir arada yaşadıkları bir coğrafya. 1915 yılında yaşanan tehcir Anadolu’nun pek çok yerinde olduğu gibi Samandağ’da da sosyal ve kültürel dokuyu etkilemiş. Bugünkü isimleri ile Yoğunoluk, Bityas, Kebusiye, Hıdırbey, Hacıhabipli, Azir ve Vakıflı yani birbirine komşu 7 eski Ermeni köyünden bugün sadece Vakıflı köyünde Ermeni nüfusundan söz ediliyor.

Haberin Devamı

TOPRAKLARINA GERİ DÖNÜŞ

1915 öncesinde bu köylerde nüfusun altı bin civarında olduğu tahmin ediliyor. 1915 yılında huzursuzluk nedeniyle bölgede yaşayan insanlar evlerini terk edip Musadağ’ın Damlacık tepesine sığınmışlar. Musadağ’da yaklaşık 40 gün bekleyen insanlar daha sonra, bir Fransız askeri gemisi ile irtibat kurup, önce gemiye binmişler daha sonra ise Mısır’daki Port Said limanına kaçmışlar. Üç yıl boyunca, Port Said liman kentindeki çadırlarda yaşamışlar. Birinci Dünya Savaşı’nın 1918 yılında sona ermesiyle birlikte Musadağ bölgesi Fransız yönetimine geçmiş. Musadağlılar topraklarına geri dönmüşler ve 1939’a kadar Fransız egemenliğinde yaşamışlar. 1939 yılında Hatay Cumhuriyeti kurulmuş ve yapılan referandum sonrasında Hatay, o dönem Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de hasta olmasına rağmen, özveri ve mücadelesi sonucunda, bölgeye yaptığı ziyareti ile pekişen çabalarıyla Türkiye Cumhuriyeti topraklarına yeniden katılmış.

Haberin Devamı

TARİHİN İZLERİ

Portakal ağaçları arasında bir yer Vakıflı Köyü
O dönem için Hatay’da yaşayan Ermeniler, geçmişte yaşanan o zor günlerin hafızalardan silinmemiş olması ve Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında o günlerin tekrar yaşanabileceğine dair endişeleri nedeniyle Türkiye’yi terk etmişler. Çoğu Beyrut’un Ancar bölgesine ve Ermenistan’a göçmüş. Musadağ’da yaşayan ‘çoğu Vakıflı köyünden’ 70 aile ise topraklarından ayrılmayıp Türkiye’de yaşamaya devam etmişler. Bölgede kalan Ermenilerin hepsi Vakıflı köyünde toplanmış ve bugün halen orada yaşıyorlar. Diğer Ermeni köylerine ise Türkmenler yerleştirilmiş. Bugün Vakıflı köyünde kiliseye bitişik köy müzesinde geçmişe dair bilgileri, köyün sosyal yaşamına ait izleri bulabilir, eski köy evlerinden toplanmış eşyaları görebilirsiniz.

PANOS AMCA

Haberin Devamı

Portakal ağaçları arasında bir yer Vakıflı Köyü
Vakıflı’nın, 1940’lı yıllarda bölgenin en büyük köyü olduğu söyleniyor. Günümüzde yaklaşık 150 kişinin yaşadığı köyde yaşayanların çoğu Ermeni, cemaat dışı evliliklere dair bir kısıtlama da söz konusu değil. Ermeni-Sünni ya da Ermeni-Arap evlilikleri olmuş. Köyün yaş ortalaması ise yaklaşık olarak 60. Gençlerin, eğitim ya da iş imkânları dolayısıyla büyük şehirlerde yaşamayı tercih ettikleri artık her yerde görülen bir gerçek. Köyden göç etmiş olanlar yaz aylarında köyü ziyaret ediyorlar ve köyün nüfusu 2–3 katına çıkıyor. Köyde Ermenice ve Türkçe konuşuluyor fakat köyde yaşayanların pek çoğunun çevre köyler ve Hatay’daki yoğun Arap nüfusu nedeniyle Arapça da bildiği söyleniyor.

Haberin Devamı

TEMEL GEÇİM KAYNAĞI

Panos amca köyde hayatını sürdüren yaşlı insanlardan biri. Doksan yaşını devirmiş Panos amca köye gelen turistleri köy kahvesinde karşılıyor ve eğer keyfi yerindeyse “Sarı Gelin” türküsünü Ermenice okuyor. Sohbet ediyor. Bu arada farklı yerlerden gelen Ermenilerin, farklı bir diyalekt olduğu için, Vakıflı’da konuşulan Ermeniceyi anlamadıkları söyleniyor.
Vakıflı halkının temel geçim kaynağı organik tarım ve Vakıflı, Türkiye’de 2004 yılından bu yana organik tarımı uygulayan köylerden biri. Ağırlıklı olarak narenciye yetiştiriliyor. Köyün 1997 yılında restore edilmiş oldukça bakımlı bir kilisesi var; Meryem Ana Kilisesi. Fakat kilisenin papazı yok, gerektiği zamanlarda İstanbul’dan papaz çağırılıyor, özel günlerde ise Patrikhane İstanbul’dan köye papaz gönderiyor. Kilisenin biraz altında da konukların kalabileceği bir pansiyon var, çok güzel bir taş ev.

Surp Asdvadzadzin Festivali
(Meryem Ana Festivali)

Surp Asdvadzadzin ya da Meryem Ana Yortusu, her yıl ağustos ayının ikinci haftasında, bağ bozumu zamanında geleneksel bir seremoni olarak kutlanıyor. Vakıflı köyü halkı festival zamanı İstanbul’dan ve Türkiye’nin diğer bölgelerinden, Ermenistan’dan, Lübnan’dan, Amerika’dan ve daha pek çok bölgeden gelen misafirleri ağırlıyor. Ermeniler ağustos ayının ikinci pazar gününe kadar üzüm yemezler, bağ bozumu yapmazlarmış. Üzüm ancak bu tarihlerde olgunlaştığından ve mahsulün daha önce ziyan olmaması için bu tarihten önce üzüm yemekte dini olarak yasakmış. Dolayısıyla bağ bozumu bir festival olarak kutlanıyor aslında bu geleneğin, Hıristiyanlık öncesi, Paganizmden geldiği söyleniyor.

7 SAYISININ SEMBOLİK ANLAMI

Adağı olan kişiler kurban kesiyorlar ve kesilen koyun etleriyle festivalin sembolik yemeği olan Herisa ya da keşkek ‘parçalanmış etlerle kaynatılmış buğday’ pişiriliyor. Ayinden önceki gece, köyün meydanında bütün köylülerin ve dışarıdan gelenlerin katıldığı bir gece düzenleniyor. Bu gecede, kilisenin bahçesinde yan yana 7 tane kazan kuruluyor. Bir sonraki gün ayin sonrasında verilecek olan herisa bütün gece nöbetleşe, köylüler tarafından bu 7 kazanda kaynatılıyor. 7 sayısının sembolik bir anlamı var. Her bir kazanın daha önce bölgede yaşayan 7 Ermeni köyünden birini temsil ettiği söyleniyor. Aynı gelenek, Beyrut’un Ancar kasabasına göçmüş olan Musadağlılar tarafından da sürdürülüyor, fakat orada 1915’te Musadağ’da geçirilen 40 günün anısına 40 tane kazanın kaynatıldığı da söyleniyor.

ÜZÜMLER KUTSANIYOR

Festival gecesinin ertesi sabahında ise kilisede ayin yapılıyor, kilise bahçesinde söylenen ilahilerin eşliğinde üzümler kutsanıyor. Ayin bitiminde kutsanmış üzümler dağıtılıyor ve önceki gece pişirilen keşkekle birlikte yeniyor.

 BİR DAHA Kİ SEFERE...

Bankta oturan ve yanına gelen köpeği sürekli severek bizimle sohbet eden Panos amca, “Bir daha ki sefere geldiğinizde size köyde herkes tarafından bilinen “Hala Hala Ninnoyi” şarkısını söyleyeceğim diyor. Sonradan öğreniyorum ki “Hala Hala Ninnoyi” neredeyse köyün milli marşı haline gelmiş, Vakıflı köyü Ermenicesiyle söylenen bir şarkı.

GİRİN GÖRÜN
Aylardan kasımdı Vakıflı’ya son gittiğimizde. 2022’nin güneşli bir kasım günü ve portakal kokuları ile köyden ayrılırken, Musa Dağ’daki yedi köyün insanlarının hikayelerini, dünya üzerinde her nerede ne sebeple olursa olsun göçün, zorla göç etmek zorunda kalan insanların hikayelerini düşünerek Samandağ sahiline doğru iniyorduk. Mutlaka gidin görün buraları geçmişin gölgesinde zaman geçirin...

Yazarın Tüm Yazıları