Mahalleden, sebzeden, eskiden…  

Her mahallede bir dükkan vardır, mahallenin nabzını tutan, her işe koşan, aidiyet duygusu yaratan, herkesin güvendiği.

Haberin Devamı

Sun Market öyle bir yer Kurtuluş için. Anahtarını da emanet edebilirsin, çocuğunu da.

Dükkana girdiğimde tüm ekip tezgahın arkasında ayakta yemek yiyordu, Levent’in eşinin pişirdiği kapuskayı. İlginçtir, dükkanda müşterinin olmadığı ender dakikalardandı…

1968 yılında ilk sahibi Mustafa Özyurt tarafından Migros’tan devralınıp kurulmuş. 2006 senesinde ise Levent Bircan devralmış.1968’den beri aynı yerde, Kurtuluş’a hizmet ediyor,

Mustafa Özyurt zamanından kalan müşteriler de aynen devam ediyor alışverişlerine, yeni müşteriler ekleniyor her gün eskilerine. Ekip şahane, Adem Baba ve Murat Usta en eskileri dükkanın, kırk yıl diyelim. Saim Baba 11 senedir dükkanda onun da babası 50 yıllık manavmış, Asmalı Mescit’te, o da meslekte yetişmiş. Levent’in kardeşi Serkan kasada durur genelde, iki tane de genç var, Şahin ve Faruk, Faruk efendiliği ile zamane gençlerine örnek teşkil eder.

Haberin Devamı

Sun Market’te aslında hep ön tarafta, manav kısmının olduğu kısımda bir hareket vardır.

Levent’in dedesinin Kurtuluş Seymen Sokak’ta manavı varmış, dededen mesleğe devam ediyor Levent. Sebzeyi meyveyi uzaktan tanıması, iyi mi kötü mü anlaması, en iyi ürünü alması şans değil.

Sabah zaten alışverişimi yapmıştım, eve dönerken bir kahvelik uğradım, eskileri anlattı, keyiflendik. Bu kadar yıl neredeyse her sabaha karşı sebze haline gittiğini bildiğimden lafa tuttum onu, sebzeden, meyveden, eskiden…

“Eski hal, Eminönü’nde deniz kenarında küçük bir haldi. Malları küfelerde sırtlarında taşırlardı. O zaman heveslenirdim, amcamın yanında gezmeye giderdim. İstanbul bostanlarından sebze gelirdi o hale. Seymen Sokak’taki manavın orada ise Kuyulubağ Bostanı vardı, pazıyı oradan alırdık, pazı, roka, yeşillik bittikçe koşarak gidip alırdım bostandan. Kavak inciri müthişti, çok boldu orada, yer Arnavutlarındı ama Kastamonulular çalışırdı…”

Peki kışın yaz sebzesi var mıydı? Ben hatırlamıyorum olduğunu çocukluğumdan, Levent anlatmaya devam ediyor.

“O zaman sera çok az vardı, salatalık mesela taneyle satılırdı. Göbek salata yoktu bile. Domates filan olmazdı, kokteyl domates zaten yoktu. Kereviz, pırasa, ıspanak olurdu bol. En çok marul satardık. Marul da Yedikule Bostanı’ndan gelirdi. Eskiden günde 150-200 tane marul satardık… Meyve gibi iki üç günde yerlerdi o koca marulları. Şimdi o marul kültürü yok, zaten o marullar da bitti. Seralarda yetişiyor. Yiyen de yok zaten.”

Haberin Devamı

Marulu benim marul düşkünlüğümü bildiği için anlatıyor, şimdi marul Antalya’dan, yeşillikler Eskişehir, İzmir, Mersin, Adana’dan geliyor.

“Ürünler çoğaldı ama eski ürünler de bitti artık gelmiyor. Unutuldular. Arapkızı elmayı bilen yok, kan portakalı bu sene gelmedi, İngiliz elmasını bilen kalmadı. Mevsiminde esas Bayrampaşa enginarı olurdu, şimdi Adana’da yetiştiriyorlar, aynı tat değil, Bursa’nın lezzeti bambaşkaydı. Gönen patlıcanı vardı, pala patlıcan derlerdi, şimdi patlıcan hibrit tohum. Lahanalar Niğde ve Samsun’dan gelirdi, mevsimi bitti mi lahana da biterdi, o zaman bulamazdın. Şimdi bitince hibrit tohumdan devam ediyorlar, 12 ay lahana var. İsrail’den tohumlar. Zaten her mevsim her şey var. Mevsim kalmadı”

Keşke almasalar…

Haberin Devamı

“Ben kışın yemem ki kabak, patlıcan, hem tadı kötü hem yetiştirmek için illa ki ilaç kullanıyorlar. Şu an taze fasulyenin kilosu 20 TL. Neye alacaksın ki neye satacaksın. Fiyat zaten yüksek, maliyeti yüksek, satış düşük. Ben satmazsam, başka yerden gidip alacak, müşteri istiyor.

Hava güneşli olsun hemen fasulye, kabak, patlıcan soruyorlar, kimse bugünkü gibi kereviz, lahana, pırasa yemez, istemez.”

Maalesef kentsel dönüşüm…

Üç ay oldu sanırım, bir akşam eve dönerken baktım Levent’in yüzü asık, ne oldu ne olmadı derken, kentsel dönüşüm dedi, bina yıkılacakmış, rant…. Üzerinden üç ay geçti, ne oldu ne olacak diye sordum gene, binada bir Sun Market kaldı, tüm oturanlar gitmiş, ama daire sahipleri müteahhitle anlaşamadıkları için bina daha duruyor yerli yerinde. Biz de müşteriler olarak yer arıyoruz Sun’a, ona yakışacak, müşterilerin ayağını kesmeyecek bir yer.

Haberin Devamı

“O kadar büyük zevkle yapıyoruz ki bu işi, o kadar haşır neşir olduk ki artık müşterilerle, aile gibiyiz. Bırakamayız istesek de, zaten onlar bırakmaz.”

Mahallenin nabzı orada atıyor. Ayrı bir dükkan benim için de Sun Market, Sun’a geldim mi, eve gelmiş gibi hissediyorum. Umarım yakında bir yerlere giderler de, kaldığımız yerden devam ederiz. Çünkü bu devirde ne böyle ekip bulunur, ne böyle komşu!


İLLA Kİ!
Madem mahallelikten gidiyoruz size bir mahalle kahvesi yazayım, Cihangir’den. Yeni değil,  ama benim ayrı sevdiğim.  Biraz da Cem Bozkuş ve Gizem Yavuz olduğu için. Çünkü ne yapsalar en iyisini yaptıkları için.

Cem’i de Gizem’i de uzun zamandır tanıdığımdan mı, yoksa ikisini de ayrı sevdiğimden mi, ne zaman gitsem çok iyi kahve içip şahane şeyler yediğimden mi bilinmez, Norm’u arı ayrı seviyorum.

Haberin Devamı

Adabıyla demlenen kahveler, Slayer’dan espressolar, Gizem’in tatlılarını, keklerini, çöreklerini de ekleyince nefis bir denklem çıkıyor ortaya. Hele bir de limonlu turta yapıyor ki Gizem, başlayınca bir teker turtayı yedirir, dönüp daha yok mu dedirtir.

Değişik kavurucuların kahve çekirdeklerine yer veriyorlar dükkanda, şu ara Petra Roasting Co. ve Kronotrop’un kavurduğu çekirdeklerden kahveler yapıyorlar. Yakında kendi kahvelerini de kavuracaklar gibi güzel bir haber de verdi Cem, heyecanla bekliyorum.

Kahve, çekirdek, demleme, teknoloji ve teknik birşeyler merak ediyor da öğrenmek isterseniz Cem’e yakın oturun, hem Gizem’in günlük hazırladıkları da tezgahta sizi bekler.  

Slayer’a benden selam söyleyin.

Norm Coffee: Güneşli Sokak No:39, Cihangir

Yazarın Tüm Yazıları