Mağaraların sırları vardır

Ve bu sırları bize fısıldadıklarında korkarız!

Haberin Devamı

Mağaraların sırları vardır

Zonguldak, Ereğli'de bulunan Cehennemağzı Mağaralarından... Herkül buradan inmiş cehenneme.

Siz de mekânların sırları olduğuna inanır mısınız? Bu cümleden anlaşıldığı gibi ben inanıyorum çünkü. Yok diyene Yusuf Nalkesen’in hicaz şarkısıyla sorayım: “O ağacın altını, şimdi anıyor musun?” Hadi bakalım, ne oldu o ağacın altında? Soruyu soranla sorunun muhatabından başka bilen yok. Al sana sır! Mekânların sırları vardır yani. O ağacın altının bile var baksanıza.
Şakası bir yana, en çok mağaraların sırları olduğuna inanırım. Karanlık, sessiz, ürkütücü mağaralarda sır olmayacak da nerede olacak? Zaten tüm kültürlerde bol bol mağara olduğuna bakılırsa görülür ki bir ben değilim mağaraların gizemine inanan.

KOVUK ve KOF

Haberin Devamı

Mağara sözcüğü, Arapça “ğawr” fiil kökünden geliyor. Çökmek, çukur olmak, çukur haline gelmek anlamlarını taşıyor. Ama bizim için mağara, çukur olmuş yerlerden ziyade, bir yamaca veya kaya içine doğru uzanan yer kovuklarını ifade ediyor. Yani kovuk olmalı, mağara olabilmesi için. Kovuk da malumunuz olduğu üzere, “içi boş olan, oyuk” demektir ve “kof” ile kardeştir. (Kimileri, fazla küçük porsiyonlar için “dişimin kavuğuna gitmedi” diyor ya, gülmekten yıkılıyorum. Kavuk ne, kovuk ne!)

DUVARLARDAN AKAN SULAR…

Dedik ya, hemen her kültürde vardır ve bir sembol olarak kullanılmıştır mağara. Uzakdoğu’dan Yunanlara, Hintlerden Keltlere, Amerikan yerlilerinden Türk şamanizmine (ki çok benzeştirler aslında), Zerdüştîlerden Hıristiyanlara, Taoizmden İslâm’a kadar her kültürde mağaranın izleri, kendisi, anlamı, anlatımı vs. mutlaka görülür.
İslâm öncesi Türklerde, mesela çocuğu olmayan kadınlar mağaralara girer, biraz zaman geçirir ve mağara duvarlarından sızan sulardan içtiklerinde çocuklarının olacağına inanırlarmış. Bunun altında, Türkler için büyük öneme sahip olan ataların ruhlarının mağaralarda dolaştığına olan inanç var.
Bazı kültürlerde mağaralar, yeraltı dünyasına, yani bizim bildiğimiz cehenneme inilen yerlerdir. Kelt mitolojisinde öyledir mesela. Ama bizim en çok bildiğimiz, Yunan mitolojisindeki yeraltı dünyasına inen mağaralardır çünkü en az bir tanesi Türkiye’dedir. Hem de Karadeniz bölgesinde.

Haberin Devamı

Mağaraların sırları vardır

Cehennemağzı Mağaraları'ndan bir başka açı.

CEHENNEMİN DİBİNE İNEN YOL: CEHENNEMAĞZI

Karadeniz Ereğli’de bulunan, üstelik adını da “Cehennemağzı Mağaraları” koyduğumuz mağaralar, aslında üç mağaradan oluşmuş bir sistemin parçalarıdır. Bu sayfada daha önce paylaşmıştık, Argonotlar Hikâyesi’nde adı geçmişti; Herakles, şapşal Argonotlar tarafından Gemlik dolaylarında unutulunca kendi olanakları ile vatanına dönmüş, sonra da kendisine Kral Eurystheus (Öristeus) tarafından verilen birbirinden acayip 12 görevi yerine getirmek için yeniden yollara koyulmuş. Bu görevlerden biri, Ölüler Diyarı’na yani yeraltı dünyası inip, orayı koruyan çirkin ve korkunç köpek Kerberos’u kaçırmaktır. İşte Herakles’in yeraltına indiğine inanılan mağara, bizim Zonguldak Ereğli’deki bu mağaradır.

Haberin Devamı

Mağaraların sırları vardır

Mersin Cennet-Cehennem'in tepeden görünüşü

CENNET-CEHENNEM

Mersin çevresinde dolaşanların çok iyi bildikleri Cennet-Cehennem mağaraları vardır. Aslında dev obruklarla başlar sistem ve sonra dipte, içlere doğru giren mağaralar vardır. Gerçekten çok derindir bu obruk. 128 metre! Çocukluğumdan hatırlıyorum, in in bitmezdi. Şimdi asansör yapmışlar, henüz yakından görmedim ama tartışma konusu oldu. Doğal yapıya aykırı olduğu, güzel çevreyi çirkinleştirdiği söyleniyor. Fotoğraflarda var, herkes kendi kararını verebilir. 452 basamak inmekten iyidir belki ama daha güzel olabilir miydi, bilemiyorum. Fakat eminim, Zonguldak’taki mağarada asansör olsaydı Herakles onu tercih ederdi mutlaka. Cehennemin dibine kadar yürümek zor olmuştur!

Haberin Devamı

ASHAB-I KEHF: MAĞARA İNSANLARI

Hazır Mersin’e gitmişken Tarsus’a uzanalım. İki adım yol nasılsa. Yine Adana ve Mersin’de geçen çocukluğumun anılarından biridir Ashab-ı Kehf Mağarası. “Yedi Uyurlar” diye de geçiyorlar ama yedi kişi olduklarına dair anlatı İslâmın değil Hıristiyanlığın anlatısıdır. Kehf Arapça “mağara” demek ve bu isimle bir Âyet var. Ashab-ı Kehf ise “mağara insanları” gibi bir anlama sahip. Pek inanılır gelmese de Hint mitolojisinde de vardır bu söylence, Fenikelilerin diyarında da. Genel inanış, hâkim topluluktan kaçan küçük bir grubun bir mağaraya sığınması ve orada uzun, hem de çok uzun bir zaman geçirmesi üzerinedir. Fakat yedi olduklarını söylemek zor. Zira Kuranıkerim, Kehf Sûresi 22. âyette şöyle der: “(Sonra gelenler) bilmedikleri konuda karanlığa taş atar gibi tahminler yürüterek, “Onlar üç kişidir; dördüncüleri de köpekleridir” diyecekler; “Beş kişidir, altıncıları köpekleridir” diyecekler. “Onlar yedi kişidir, sekizincisi köpekleridir” diyecekler. De ki: “Onların sayısını rabbim daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır. Artık onlar hakkında gerçeği açıklama dışında tartışmaya girme ve kimseden de onlarla ilgili bilgi isteme!”

Haberin Devamı

Mağaraların sırları vardır

Hicret sırasında Hz. Muhammed ve Hz. Ebubekir'in saklandıkları Sevr Dağı'ndaki mağara

KUTSAL MAĞARALAR

Eh, söz İslâm’dan açılmışken hatırlamakta yarar var: Hz. Muhammed’e ilk vahyin, Hira Dağı’ndaki mağarada geldiğine inanılır. Ayrıca, Hicret’te, Hz. Ebubekir ile birlikte müşriklerden kaçarken de Sevr Dağı’ndaki mağarada saklanırlar. Mağaranın ağzındaki bozulmamış örümcek ağı ve iki güvercin korur onları. Yani mağara, İslâmiyet’te de son derece önemli bir yere sahiptir.

Mağaraların sırları vardır

Tartışma konusu olan Cennet-Cehennem asansörü

BİNBİR GECE’NİN YILDIZLARI

Eh biraz da edebiyata girelim bence. Ama yine bu topraklardan pek ayrılmıyoruz şimdilik. Efendim, Ali Baba ve Kırk Haramilerin ne yaptığını çok iyi biliriz. Binbir Gece Masalları’nın en zevkli parçalarından biridir bu masal. Haramilerin mağarasını tesadüfen bulan Ali Baba’nın zenginliğe yükseliş öyküsüdür. Kırk Haramilerin mağarasının şifresini de hepimiz biliriz değil mi? (Şimdi, masalı bilmeyen yeni nesil, “Peki kullanıcı adı neymiş?” diye sorabilir. Hayır evladım, kullanıcı adı falan yok, sihirli mağara bu!) Şifre, uluslararası üne sahip, herkesin bildiği bir şifredir: Açıl susam açıl! (Haramiler kırk kişi olduklarından ve o sıralarda doğum kayıtları pek düzgün tutulmadığından, içlerinden herhangi birinin doğum tarihini tercih etmemişler yani.)
Yine Binbir Gece’de dolaşırken karşımıza Alaaddin’in Sihirli Lambası çıkmaz mı? Çıkar. Alaaddin bu sihirli lambayı, kendisini kandıran amcasının gönderdiği ve hazinelerle dolu bir mağaradan çıkartmamış mıydı? Ah o lambayı bir elime geçirsem…

ŞAHMARAN’IN MAĞARASI

Bir başka öyküde, ki yine bu sayfada uzun uzadıya konuşmuştuk üzerinde, Şahmaran’ın mağarası karşımıza çıkıyor. Hem Binbir Gece Masalları’nda var bu öykü, hem başka pek çok ayrı anlatıda. Bir kuyuda bal bulan gençlerin içlerinden en saf olanı, bal bittikten sonra kuyunun dibinde bırakıp gitmeleri ve saf gencin de kuyunun dibinden bir geçit bulup, Şahmaran’ın cennet bahçesi gibi hazırlanmış mağarasına geçişi ile başlar görkemli masal. Yani, işin içinde yine bir mağara vardır.

BU ÖYKÜLER BİZİM

Farkındaysanız, Anadolu ve Yakındoğu’da dolanıp duruyoruz. Üzerinde yaşadığımız toprakların kültürel zenginliğinin anlatmakla bitmeyeceği bir gerçek. Bugün biraz softalıkla, biraz sözüm ona kendi kültürünü yaşatmak adına, var olan, olmuş pek çok değeri unutmaya başladık. Halbuki bizden önce yaşamış halkların kültürü de bizim zenginliğimiz değil midir? Siz sanıyor musunuz ki lahmacun (sadece bir küçük örnek) bu topraklarda son asırda ortaya çıktı? Binlerce yıldır Yakındoğu’nun her yerinde yapılıyor. Bir başka yazıda değineceğim buna da. Yani, bizden önce yaşamış insanların mutfaklarını da alıyoruz, masallarını da. Hepsini korumak insanlık görevi.
Ama çok uzaklara gidersek de karşımıza çıkıyor bu mağaralar! Keltlerde olduğunu söylemiştik ya, onun günümüze yansımasını da Tolkien’de, yani Hobbit serisinde görebiliyoruz. Cücelerin mağaraları ve altınları bekleyen ejderha! Bu motif, bütün kuzey ülkelerinde bir şekilde yer etmiş.

Mağaraların sırları vardır

Damlataş Mağarası her yıl binlerce turist ağırlıyor.

MAĞARALAR KORKUTUR AMA SERİNLETİR DE

Aslında insanlığın ilk günlerinden beri mağaralarla iç içe yaşamışlığın etkisi tüm bunlar. Önce yuva yapmışız mağaraları, çünkü ev yapamıyormuşuz o zamanlar, sonra tapınak ve sığınak… Kimi zaman derinlerden gelen bir yılan öldürmüş yakınımızdakini, kimi zaman bir ayı çıkıp hepimizi kovalamış. Korkmuşuz yani mağaralardan ama onlardan vazgeçememişiz de. Hayal gücümüzle birlikte iyice renklendirmişiz mağaraların öykülerini. Hepsinin bir sırrı olmuş zihnimizde. Ve hiç fısıltı duymak istememişiz. Niye isteyelim ki? Mağaranın karanlık derinliklerinden gelen bir fısıltı kimi korkutmaz?
Daha anlatacak çok şey var mağaralara dair ama yerimiz bu kadar. (Bu arada, bu sayfada yazılan ama yer darlığı nedeniyle özet geçilen konuların çok daha genişletilmiş bir versiyonunu, sizler için kitap olarak hazırlıyorum bir yandan. Arada merak edip elektronik postayla soranlar oluyor, onlara da böyle bir yanıt vermiş olayım.) Başka bir yazıda görüşmek üzere, kalın sağlıcakla. (Hava çok sıcak, çevrenizde güzel bir mağara varsa, serinletici olacağından eminim. Yanınıza bolca hayal gücünüzü alıp oraya seğirtiniz bence.)

BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ

GÜNEŞTEN D VİTAMİNİ ALALIM

Öğleden sonraları güçlü poyrazı beklemeye devam ediyoruz, meltem sezonu bitmedi henüz. Pazar günü biraz serinleme ve en azından Marmara’nın doğusu için küçücük bir yağış olasılığı var. Fakat sonra yeniden ısınırız. Çok zevkli olmasa da bence sıcaktan şikâyet etmeyelim; hem hastalık sezonu geç gelsin, hem kombileri geç yakalım, hem çoluk çocuk biraz daha D vitamini alsın. Deniz suyu ise 25-27 derece dolaylarında. Fakat ne olursa olsun, lütfen korona isimli virüs yokmuş gibi davranmayalım, ne olur!

Yazarın Tüm Yazıları