Gitmek güzel de varmak da gerek

Seyircisiz tiyatro neyse de, bir yere varmayan yolculuk da odur.

Haberin Devamı

 

Gitmek güzel de varmak da gerek

Gitmek gerçekten çok güzeldir. ama varmalı da.  Foto: Johannes Plenio.

“Selam” ne güzel bir sözcük. Dilimizde ve pratiğimizde çok uzun zamandır “selam vermek” formunda geçtiği için anlamını unutmuş olabiliriz, hatırlamakta yarar var. En azından bu yazının devamı için gerekli bu. Efendim selam, birine el sallamak, “merhaba”laşmak gibi anlamların çok ötesinde anlamlar içeriyor. Aslında, “sağ ve sağlam olmak, güvende ve barış içinde olmak, sağlıklı olmak” durumlarının hepsinin ortak adıdır “selam”. Dinsel söylemde “Selam üzerine olsun (selamünaleyküm)” dendiğinde, gerçekte, “Barış, güvenlik, sağlık, esenlik senin veya sizin üzerinize olsun” denmiş oluyor. Zaten böyle güzel bir anlamı olmasa, “Selam üzerine olsun” lafı havada kalmaz mıydı? Birçok insan “selamünaleyküm” sözünün, “Allah’ın selamı” anlamına geldiğini zannediyor. Değil. “Selam + ün + aleyküm”deki “aleyküm”, elbette Arapça olan ve çok iyi bildiğimiz “aleyh”tir. Birinin aleyhinde konuşmak dediğimizde, birinin üzerinde, ona karşı konuşmuş oluruz. Arapça, Sami dillerinden olduğu ve İbranî diliyle akraba olduğu için aynı laf, İbrancada da vardır: “Şalom aleyhem”, Arapçadaki selamünaleyküm sözünün içerik olarak da ses olarak da birebir aynısıdır. Çünkü diller de kardeştir, insanlar gibi.

Haberin Devamı

HEPİMİZİN İHTİYACI

Bu çok geniş anlamlı, içi dopdolu “selam” sözcüğünden türeyen bir başka sözcük de “selamet”. “Esenlik, esen olma durumu; her türlü korku, tasa ve endişeden uzak, güvende olma durumu” anlamına geliyor. Ne güzel değil mi? Her türlü korkudan, tasadan ve endişeden uzak, güvende olmak! Sanırım şu an bütün dünyanın ihtiyacı olan şey bu. Endişeden, tasadan, korkudan milyarlarca insanın uykuları kaçıyor. Kimi bölgede terör, kimi bölgede savaş, kimi bölgede açlık, kimi bölgede sefalet, kimi bölgede işsizlik, kiminde aşırı nüfus ve ona bağlı kıtlık, kimi bölgede hastalıklar, sonra birdenbire her yerde korona denen bela… Yarınların tasası, hastalığın korkusu, yavrularımız için duyduğumuz endişe… Evet evet, hepimizin ihtiyacı olan şey selamet. Bunun formülünü bilmiyorum; nasıl kavuşacağımıza dair bir fikrim yok ama bildiğim, elbette bir şekilde kavuşacağımız. Yani, “elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak.”

Haberin Devamı

DENİZCİLERİN SELAMETİ

Gitmek güzel de varmak da gerek

Bazen hiç rüzgar olmaz, öyle kalakalır denizci. ama dert etmez. Çünkü orada olmak güzeldir. Fakat bilir ki eninde sonunda varacak.
Foto: Florian van Schreven

Ama ben bugün size denizcilerin dilindeki selametten söz etmek istiyorum. Denizciler, açılmadan önce birbirlerine selamet dilerler. Çok güzel bir dilektir. Daha ziyade profesyonel denizcilerin kullandığı bir sözdür çünkü amatör denizci, büyük oranda istediği anda limana geri dönmek veya seyrine devam etmemek lüksüne sahiptir, zira “amatör”tür, yani yaptığı şey karşılığında para almaz, bir sözleşmesi/kontratı yoktur; bu bağlamda bir zorunluluğu da yoktur. Ama yük ve yolcu taşıyanlar, askerler, balıkçılar seyirlerini sürdürmek zorundadırlar, zira yaptıkları iş, hem ekmek kapılarıdır hem bir kontrata bağladır. Bu nedenle, belirli bir süre devam edecek seyirlerinin her türlü korkudan, kasadan ve endişeden uzak, güvende geçmesini dilemek çok yerindedir. Çünkü tasa ve endişe yaratacak durumlarda dahi o seyir devam etmelidir, bu yüzden en iyisi rahat, tasasız, korkusuz, endişesiz ve emniyetli seyretmelerini, kısaca, selamet dilemektir.
Yeri gelmişken hatırlatmak isterim. Ülkemizde “amatör” sözcüğü çoğu zaman yanlış kullanılıyor. Uyduruk, baştan savma yapılmış işlere “amatörce yapılmış” denir mesela. Çok yanlış ve hiç ilgisi yok. Amatörlük, bir işi maddi karşılık beklemeden, sırf sevdiği için yapmaktır. Profesyonellik ise bir işi para karşılığı yapmaktır. Baştan savma birçok profesyonel işi vardır, mükemmel şekilde yapılmış birçok amatör işi de vardır. Geçelim.

Haberin Devamı

ÇELEBİ’NİN ALINTISI

Bizim tatlı dilli Evliyâ Çelebi’miz, İstanbul’dan Bursa’ya gemi ile gelişini anlatır, seyahatnamesinin 2. cildinde. Elbette Mudanya’ya gelir ve bu güzel ilçeyi de ne güzel anlatır. Fakat, İstanbul’dan Mudanya’ya gelişlerinde, belli ki gayet yolunda giden güzel seyir, yine de endişelendirmiştir Çelebi’mizi. Eski devirlerde deniz yolculuklarının genel bir endişe yaratma durumu olduğu açıktır, edebiyatta bunu bolca görürüz. Pek nadirdir, “Oh ne güzel denize açıldık, yelkenler şişti, tekne yattı, keyifle yol aldık” diye anlatan. Genelde dualar edilir, seyir bitene kadar endişe devam eder. İşte bu alışkanlık Çelebi’de de devam eder ve Mudanya’ya vardıklarında Evliyâ Çelebi şu beyti not eder:
“Be-deryâ der-menâfi’ bî-şümârest
Eger hâhi selâmet der-kenârest”
Farsça olan beytin Türkçesi şöyle:
“Denizde sayısız menfaatler vardır
Ama selamet istersen, kenardadır (sahildedir).”

Haberin Devamı

Peki Evliyâ Çelebi, neden Farsça bir beyit alıntılamış? Çünkü bu beyiti yazan kişi bir İranlı. Hatta Şiraz kentinden. Bildiğimiz, Sadi Şirâzî. Yani Şirazlı Sadi. Gülistan adlı eserinde geçirir bu beyti. Sadi’nin, bir önceki paragrafta anlattığım geçmiş zaman deniz korkusu ile ilgili başka söyledikleri de var eserinde. Mesela: “Dalga korkusu olmasaydı deniz çok güzel olurdu” der bir yerde de. Tabii korkutan, dalganın kendisi değildi mutlaka, olası sonuçlarıydı. Ama yine de böyle bir şey varmış.

GELELİM ŞU BEYTE

Gitmek güzel de varmak da gerek

En güzel varışlardan biridir trenle olanı. Foto: Terence Burke.

Şimdi, gelelim Sadi Şirâzî’nin yazdığı, Evliyâ Çelebi’nin Mudanya’ya varınca hatırladığı o beytin anlamına… (Ki zaten bütün yazı bunun içindir.) Takip eden dostlar bilirler, yelkenin önemini ve güzelliğini başka bazı yazılarda kaleme almıştım. “Acelesi olan denize çıkmaz” ve “yelkenci, varmayı değil gidiyor olma halini sever, bu nedenle hızlı gitmek zevk verse de gidemediği zaman üzülmez” demiştim. Bunlar doğru.
Lakin bu yazıda, o düşüncelere eklemek istediğim bir nokta var. Yolculuk güzeldir, yolda olmak harikadır; insan gözler, deneyimler, tadar, öğrenir yolda. Yola çıkmadan önceki yolcuyla, varan yolcu artık aynı kişi değildir. Fakat hiçbir yolculuk “varmadan” tamamlanmaz. Sadi, “Denizde sayısız menfaatler vardır” derken, incisini, mercanını, balığını, tuzunu vs. dile getirir. Ama söylesenize, tuttuğunuz balığı karaya getirmezseniz kime ne fayda sağlar? Çıkardığınız inci, sevdiceğinizin boynunu süslemedikten sonra neye yarar?

Haberin Devamı

TEHLİKE HER YERDE AMA…

Varılmamış bir yolculuk yorar, sıkar, bıktırır. “Fazla naz” neden âşık usandırır? Eh, vuslata varılmamıştır da ondan. Hayat sonsuz olsaydı, tadı tuzu olur muydu? Denizde de böyle. Seyre çıkan kişi, fırtınalara, Sadi’nin korktuğu dalgalara, uğultulu rüzgâra vs. yakalanabilir. Bunları atlatır, kendisini aşar ve geliştirir. Başka bir yazıda demiştim ya, “Kişisel gelişimin zirvesidir” denizde seyir. Tabii anlayabilene, o ayrı. Denizde elbette tehlikeler vardır. Nerede yok ki? Sabah işe gitmek için evinden çıkıp trafiğe dalan birinin atlattığı tehlikeler az mı? Toplu taşıma kullanıyorsa kişi, koronaydı, bakteriydi az mı tasa içinde?

VARMADAN GİDİLMEZ Kİ

Yelkenli seyirde en uzun yol, okyanus geçişleridir. Hem Atlantik hem Pasifik, ortalama üç haftalık bir geçişe, yani kara görmeden seyir uzunluğuna sahiptir. Denizciler o yola, eninde sonunda bir yere varacakları için çıkarlar. Yavaş veya hızlı, bunu dert etmezler. Üç hafta değil de altı hafta sürse de dert etmezler. Çünkü eninde sonunda varılacaktır. İşte varmak olmasa, zerre tadı olmaz hiçbir yolculuğun. Ömür boyu kendimi geliştirsem kaç yazar, o duyguyu, o bilgiyi kimseye aktaramadıktan sonra? Karaya varıp bunun tadını çıkartamadıktan sonra. Dünyanın bütün kitaplarını okusam ne çıkar, hiçbir eser veremedikten, öğrendiklerimi insanlarla paylaşamadıktan sonra?

SEYİRCİSİZ TİYATRO OLMAZ

Gitmek güzel de varmak da gerek

Varmak bile yorar sonunda belki.  Foto: Anastasiia Tarasova.

Gitmek güzeldir dostlar. Ama varmak daha güzeldir. Bu nedenle selamet kenardadır (kıyıdadır). Ne yaşarsak yaşayalım, bir kıyıya varmadıktan sonra hayat, seyircisiz tiyatroya benzer. Oyuncu, dünyanın en müthiş performansını sergilese bile, gören olmadıktan sonra nedir ki? Kalın sağlıcakla, varın selametle.

BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ

TADINI ÇIKARTMAK GEREK
Sıcaklıklarda önemli bir değişiklik yok. Meltem devam ediyor; öğleden sonraları denizden karaya rüzgâr artar yani. Marmara’da genelde kuzeyli havaların hakimiyeti devam ediyor. Bana sorarsanız, yeniden sokağa çıkma yasakları gelmeden (ki bu vurdumduymazlık ve duyarsızlığımızla gelecek gibi. “Maske tak” diyeni döven insanların yaşadığı fazla ülke var mı bilmiyorum) tadı çıkartılacak bir hafta sonu.

Yazarın Tüm Yazıları