Dört kitabın mânâsı denizlerde mi gizli?

Bir damla su, her yerde bir damla sudur. Ama bize ona bazen Atlas Okyanusu deriz, bazen Hint Okyanusu.

Haberin Devamı

Dört kitabın mânâsı  denizlerde mi gizli

Bir damla su, hayatın anlamını açıklıyor olabilir. Foto Jimmy Chang.

Bildiğimiz okyanusları sayalım mı birlikte?
Atlantik (Atlas Okyanusu)
Pasifik (Büyük Okyanus)
Hint Okyanusu
*
Bize coğrafya dersinde öğretilen okyanuslar bitti, sırada denizler var:
Denizlerin kraliçesi Akdeniz
Karadeniz
Marmara
Adriyatik
Ege
Tasman Denizi
Manş Denizi
Baltık Denizi
Kuzey Denizi
Kuzey Buz Denizi
Umman Denizi
Güney Çin Denizi
Japon Denizi
Cava Denizi
Kızıldeniz
Ohotsk Denizi
Mercan Denizi
Beaufort Denizi
*
Daha da var ama yeter bu kadar. Hatta hiç lüzum yok. Bu kadarına da lüzum yoktu. Çünkü ne bu kadar çok sayıda deniz ne de bu kadar çok sayıda okyanus var dünyada. Hepsi kendi kendimize uydurduğumuz şeyler. Anlatacağım.

Haberin Devamı

Dört kitabın mânâsı  denizlerde mi gizli

HARİTAYLA DAHA KOLAY

Lütfen karşınıza bir dünya haritası alıp şöyle bir bakınız. Uğraşmayın diye ben sayfaya koyuyorum bir tane. Şimdi lütfen şu haritaya birlikte çok dikkatli bakalım. (Aslında o kadar da dikkatli olmaya gerek yok.) Bahsettiğimiz okyanuslar, Hint, Pasifik, Atlantik, birbirlerinden tam olarak nerede ve nasıl ayrılıyorlar? Bakın bakın, iyice bakın. Tamam vaktinizi boşuna harcamayalım. Ben söyleyeyim: Hiç ayrılmıyorlar. O kadar iç içeler ki, ayrılmaları mümkün değil. Sınırları yok. Hatta o kadar iç içeler ki, birileri; “Peki güneye indikçe, Antarktika’nın çevresindeki okyanusa ne diyeceğiz? Hem Pasifik’in devamı, hem de Hint Okyanusu ve Atlantik’in. Ne diyeceğiz şimdi buna?” demiş olsa gerek ki, sonunda, en azından denizciler arasında ‘Güney Okyanusu’ diye isimlendirildi o bölge. Doğru ya, hangi isimli okyanustan inersek inelim, karaların tüm uzantılarını geride bıraktıktan sonar deniz kesintisiz dünyanın etrafında 360 derece dönüyordu ve hiçbir okyanusa ait olamazdı. Yine de Güney Okyanusu ismi henüz kabul edilmiş bir coğrafi isim değil.

Haberin Devamı

Dört kitabın mânâsı  denizlerde mi gizli

SAĞ DÖNÜNCE ŞU, SOLA DÖNENCİ BU

Atlantik, kuzeyden güneye indiğimizde, sağa dönersek Horn Burnu (Güney Amerika’nın en güney ucu), sola dönersek Ümit Burnu (Afrika’nın en güney ucu) ile diğer okyanuslara bağlanıyor. Horn Burnu’nu sağımızda bırakırsak Pasifik’e, Ümit Burnu’nu solumuzda bırakırsak Hint Okyanusu’na giriyoruz. Hint Okyanusu’ndan Pasifik’e tam olarak nerede geçilir, belli değil ama elbette bir bölgeden söz etmek mümkün. Güneydoğu Asya uzantısı adalar grubunun doğusundan Amerika kıtasına kadar Pasifik. Elbette ne sınır kapısı var, ne gümrük. Okyanuslar arasında sınır yok.

Dört kitabın mânâsı  denizlerde mi gizli

Cebelitarık Boğazı’nın NASA tarafından yapılan grafik projeksiyonu. Boğaz’ın genişliği 8 mil. O kadar da dar değil.

Haberin Devamı

UZANTISI, UZANTISININ UZANTISI…

Okyanuslar böyle. Peki ya deniz? Akdeniz ne mesela? Atlantik, hiç de Dante’nin İlahi Komedya’da sözünü ettiği kadar dar olmayan Cebelitarık Boğazı’ndan sessizce içeri süzülüp eski dünya karalarının arasını doldurmamış mı? Aynen öyle olmuş. Akdeniz aslında Atlantik’in uzantısı. Peki Adriyatik nedir? İtalya ile Yunanistan arasındaki Akdeniz uzantısı. Ege ne? Yunanistan ile Anadolu arasındaki Akdeniz uzantısı. Ege’den çık, Marmara’dan geç, Karadeniz’e gir; Karadeniz bile Akdeniz’in uzantısı.
Baltık dediğin yine Atlantik’in uzantısı. Kızıldeniz dediğin Hint Okyanusu’ndan içeri giren bir bölüm. Bütün “denizler”, bir şekilde bir başka denizin veya okyanusun uzantısı. Bazen de ‘deniz’ yerine, kapalı bölgeyi çağrıştıran isimler vermişiz. Mesela Basra Körfezi. Basra Körfezi yerine pekâlâ Basra Denizi de denebilirmiş, haritaya iyice bakınız lütfen.

Haberin Devamı

ARADA KAPI YOK

Farkındaysak, tüm denizler ve okyanuslar, hiçbir duvar, kapı vs. olmadan birbirlerinin devamıdır. Yani Dünya üzerinde (Hazar Denizi adını verdiğimiz göl ve tüm diğer göller hariç) bulunan ana su kütlesi, tektir. Adına ister okyanus diyelim, ister deniz, tek parçadan oluşur. Marmara’da denize bırakacağımız bir fındık kabuğunu izleme şansımız olsa, (çip taksak mesela) aylar belki de yıllar sonra örneğin Fas’ta veya İspanya’da, hatta belki kim bilir Karayiplerde bir yerde bulabiliriz.

Dört kitabın mânâsı  denizlerde mi gizli

Dilek Ergül bu fotoğrafı 2015’teki Atlantik geçişi sırasında çekmişti. Okyanustaki de su, yukarıda dolaşan buluttaki de.

COĞRAFYA ŞEKİLLENDİRİYOR

Denizleri, bulundukları bölgelere ve karakterlerine göre adlandırmışız asırlar önce. Macellan’ın ekibindekiler bir bakmışlar çok sakin bir deniz var, Mare Pacificum demişler, yani Pasif Deniz. Deniz tektir ama sayısız su damlasından oluşur. Acaba Dünya üzerindeki tüm denizlerde saysak kaç damla çıkar? (Gerçek bir deli işi.) Hiçbir su damlası, tercih kullanamaz Pasifik’te, Atlantik’te, Akdeniz’de veya Basra Körfezi’nde bulunmak üzere. Doğa, onu şu veya bu denize yönlendirmiştir. Bir damla su, dünyanın tüm sularıyla ortak özellikleri taşır ama yine de içinde bulunduğu bütünün (okyanus veya denizin) karakteristik niteliklerine uyum sağlar.
Okyanusların farklı fırtına/kasırga dönemleri vardır mesela. Atlantik, hazirandan kasıma kadar alarmdadır ama en çok ağustos-ekim arası tehlikelidir. Kuzey Pasifik’in doğusunda haziran-ekim arası dikkatli olunmalıdır ama batısında yılın her anı kasırga patlayabilir, dünyanın en çok tropik fırtına üreten bölgesidir. Hint Okyanusu’nun kuzeyinde hem ilkbahar hem de sonbahar aylarında tropikal siklonlar etkilidir ama güneyinde, Atlantik’in tersine aralık-mart arasında tetikte olmak gerekir. Daha fazla detaya gerek yok. Demem o ki, bir damla su her yerde aynı belki ama yaşadığı coğrafyaya göre şekilleniyor işte.

Haberin Devamı

SUYUN YAŞAM DÖNGÜSÜ

O bir damla suyun ortak özelliklerinden biri de kuşkusuz yaşam döngüsü. Buharlaşır, göğe yükselir, bulut olur, bir süre orada kalır, dünyayı dolaşır gökyüzünden ve sonra yoğuşup yeniden yeryüzüne düşer damla. Belki toprağa, belki bir dereye, belki bir göle… Sonra illa ki bir denize yönlenir. İlla ki. Sonra yeniden varlığını korur bir süre. Sonra yeniden buharlaşır ve gökyüzüne yükselir, ya da buz olup katılaşıp kalır. Buzun parçası kırılıp denize karışır, sonra ılıman kuşaklara ulaşır ve kaçınılmaz olarak mutlaka buharlaşır. Döngü sürer gider böylece.

AĞZIMDAKİ BAKLA

Ne kadar bize benziyor değil mi? Hiçbirimiz ne milletimizi, ne şehrimizi, ne ana-babamızı seçebiliyoruz. Bir şekilde geliyoruz dünyaya. Bizi de içinde bulunduğumuz coğrafya şekillendiriyor. Acaba ruhlarımız da, damlaların okyanusları oluşturduğu gibi bir bütünü oluşturuyor mu? Bütün insanlar, aynı kaynaktan besleniyor ve aynı kaynağa dönüyor olabilir mi? Farklı isimler verseler de tüm toplumların inandıkları, aynı güç olabilir mi?

İRADEMİZ NEREDE BAŞLAR?

Bir damlanın istemsizce ve tamamen kendi iradesi dışında örneğin Akdeniz’e veya Karadeniz’e veya Kuzey Buz Denizi’ne ait olması gibi biz insanlar da istemsizce ve tamamen kendi irademiz dışında şu millete, bu inanca, şu etnik kökene ‘ait’ olarak var olmuyor muyuz?
Kucağında çocuğuyla hayatı için koşan tamamen kendi iradesi dışında Suriye’de dünyaya gelmiş, yani Suriyeli mülteciye çelme takan, tamamen kendi iradesi dışında Macaristan’da dünyaya gelmiş yani Macar gazeteci, çok mu farklı insanlar gerçekten? Aynı kaynaktan geldiysek ve yeniden aynı kaynağa döneceksek, yeryüzündeki farklılıklarımız, etiketlerimiz, sıfatlarımız, isimlerimiz, her şeyi çok mu değiştiriyor yani? Aynı kaynaktan geldiğimize inananların, ‘etnik köken’i vurgulamaları tezat oluşturmuyor mu?

Dört kitabın mânâsı  denizlerde mi gizli

Yunus Emre’nin en bilinen temsili resmi

HAYATIN ÖZETİ

“Sen sana ne sanırsan
Ayruğa da onu san
Dört kitabın mânâsı
Budur eğer var ise.”
Ne güzel söylemiş Yunus Emre. Okyanusları oluşturan damlaların ‘bir’liğini, kardeşliğini, varlık düzenini dört satırda özetleyivermiş. “Kendin için ne düşünüyorsan, kendini nasıl görüyorsan, ayruğu, yani öbürlerini de öyle düşün, öyle gör. Dört kitabın söylediği ortak bir şey var ise o da budur!”

ÖRNEK İNSAN KİM?

Bir damlanın içinde, içinde bulunduğu denizin bazı özelliklerini bulmak mümkündür. Tuzluluk oranı, diğer mineraller, kimi kimyasal değerler vs. Bir tek damla, bütün bir okyanus hakkında fikir verir. Buna karşılık, bir tek insanın tüm insanlık hakkında fikir vermesini beklemekten halen çok uzağız. Kimi alabiliriz ki örnek olarak? Çelme takan gazeteciyi mi, düşen Suriyeli’yi mi, operadaki Viyanalı’yı mı, kelle kesen IŞİD’liyi mi, CERN’de atomları çarpıştıran bilim insanını mı, Ortadoğu’da bomba için emir veren bir askeri mi?..
Bir uzaylı olup Dünya’ya insem ve tüm insanlığı temsil edecek bir tek insan seçme hakkım olsa (ne fantezi ama) bir yaşını yeni doldurmuş bir bebeği seçerdim. Henüz etiketlenmemiş, henüz yaftalanmamış, herhangi bir kampa ayrılmamış, “ben ve öteki” ayrımından habersiz, herkesle eşit derecede gülebilen, her şeyden eşit derece korkabilen bir bebek…
Tüm etiketlerden sıyrılıp özümüze dönsek, dört Kitabın mânâsını uygulasak mı artık?

NOT: Ne olur ne olmaz diye yazayım istedim. Bu yazı “herkes aynı olsun, fikir ayrılıkları olmasın, hep aynı şeyi düşünelim, hepimiz aynı şekilde yaşayalım” gibi bir şey söylemiyor. Konu başka.

BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ

SAKİN BİR HAFTA SONU

Bugünden itibaren pazar akşamına kadar sakin rüzgârlı bir hafta sonu bizi bekliyor. Ara ara lodos kulağımıza tatlı nameler fısıldayıp kaybolabilir, hepsi bu. Yağış beklenmiyor ama pazar akşama doğru Marmara’nın batısından yağmur gelebilir. Kar ise sadece yükseklerde söz konusuydu, hafta sonu o da yok gibi görünüyor. Amaan, neyse ne. Çayımızı kahvemizi alıp ayaklarımızı uzattıktan sonra kitabımızı okumak için olduğu kadar, yürüyüşe çıkmak için de mükemmel bir zaman.

Yazarın Tüm Yazıları