‘Üç dam kare ası’ gerçeği

Haberin Devamı

VAHŞİ Batı’da bir gazinoda poker masası.
Jilet gibi giyinmiş kumarbaz rest çekiyor.
Altın aramasından aylar sonra yeni dönmüş kovboy “gördüm” diyor.
Kumarbaz “Kare as” diyerek elini açıyor.
Kovboy, belindeki kılıftan uzun namlu Smith Wesson tabancası çıkartıp masanın üstüne, sağ tarafına koyuyor.
“Benim elimde” diyor, “üç dam var, üç dam bu masada kare ası geçer”. Akabinde masanın ortasındaki paraları önüne çekiyor.
İşte burada da yeni bir hukuk oluşmuştur.
Dengeler değişinceye kadar “üç dam kare ası” geçecektir.

--------

Hukuk nedir ki?

KÜRESELLEŞME, bilgi toplumu, teknolojik patlama, iletişim olanaklarının çıldırması, sosyalizmin fiyasko ile neticelenmesi, ucuz emeğin cazibesi, enerji kaynaklarının dengesiz coğrafi dağılımı...
Bakınız, tüm bunlar 1980’ler den sonra yepyeni bir dünya düzeni oluşturdu.
“Kapital”, bu yeni dünyanın fırsatları ile buluşunca yatırım oluyor, refah üretiyordu.
O sebepten ulus-devlet sınırları engel oluşturmasın diye yapay addedildi. Yine o yüzden kapsamlı ekonomik birlikler (AB, NAFTA, Şangay işbirliği örgütü...) oluşturuldu.
Hayat hızla değişirken, Marksist söylemle, ekonomik ilişkileri tarifleyen alt yapı kendine uyumlu üst yapıyı da (hukuk–ahlak...) ağır ağır biçimlemeye başlayacaktı.
Yani fiili durum, hukukunu oluşturacaktı.
Henüz olmadı. BOP bir hevesti, makyajı çabuk aktı.
Hukuk, tarih boyunca güçlünün menfaatlerini koruyan kurallar bütünü olarak gelmiştir.
İstediğimiz kadar “insani değerlerle” ambalajlayın, neticede, o bahse konu “gücün” devamlı kazanacağı bir “çifte standartlı” bir hikayeye dönüşüyor hukuk.

-------

Haberin Devamı

Keskin sirke küpüne zarar

İNGİLTERE Premier Ligi’nin kalburüstü takımları Rus, Amerikan, Arap zenginleri tarafından satın alınıyor, sponsorluk sözleşmeleri imzalanıyor.
Bu işler, doğrudan karlılık hesapları yerine, dolaylı katkıları ile birlikte düşünülüyor.
Yani, dünyanın her yerinde, spor kulüpleri kendilerine güç katan finansörlerle bir araya geliyor.
Bu sebepten Erdal Acar–KSK ilişkisinde itiraz edilecek bir durum yok.
KSK bir dernek.
Erdal Acar olayında, “ilişki” belirli bir tarife oturtulmadığı için hep sıkıntı yaratmaya müsait.
Hani, neden geldi, kim getirdi gibi suallerden çoktan vazgeçtik, “niyet sorgulaması” yapmıyoruz.
An itibariyle bu kişi kulübe katkı sağlamak hususunda kararlılığını sürdürmeye devam ediyor.
Paldır küldür davranırsa Karşıyakalılık ruhunu inciteceğini ve kapıya konacağını da giderek idrak ediyordur herhalde.
O halde yapılması gereken, medya üzerinden veya sürpriz bildirilerle dövüşmek yerine kulübün akil insanlarının hakemliğinde (örneğin 1912 Derneği) bundan sonrasını hukuki ve sürdürülebilir bir çerçeveye oturtturmak.
Diyeceğimiz, bu devirde para vereni bulmak zor. Hadsizlik yaparlarsa şüphesiz “al atını ver tımarını”.
Ama aşırı alıngan bir ruh halinden de sıyrılmakta fayda var. İngiltere örneğini bu nedenle verdik.

Yazarın Tüm Yazıları