Davos’ta bir Arjantinli

BU yıl Davos toplantılarının en konuşulan ismi Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei oldu. Milei, kapitalizmi yücelterek, devletçi ekonomik modelleri yüksek tonda eleştirdi. Bir anlamda kapitalizm ile demokrasi arasında birbirlerini besleyen bir ‘fazilet’ ilişkisi olduğuna dair vurgu yaptı.

Haberin Devamı


Milei’nin fikirleri mealen şöyle: “Sosyalist modeller girişimci ruhu yok ederek toplumsal refahın oluşumunu önlüyor, yoksulluk diktatoryal ortamlara yol açıyor. Geçmişte Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku ülkelerinin başına gelenler bu yaklaşımı teyit ediyor. Bugün Çin, devlet eliyle kapitalizme yöneldiği için ekonomisini bir yerlere getirebilmiştir.
Yine ‘derin fakirlik’ dünya nüfusunun yüzde 10’larının altına gerilemişse serbest piyasa ekonomisi sayesindedir. Gelişmiş ülkelerde son dönemlerde sosyalist değerlerin yükseliyor olması vahim ve hatalı bir gelişmedir. Kapitalizm girişimciler marifetiyle önce ‘pastayı büyütme’ ideolojisidir. Sosyal devlet anlayışı büyütülmüş pastadan paylaşım yüzdesinin artırılması çabasıdır. Bu noktada sendikalar ölçüsüz taleplerle, siyasetçiler popülizmle ölçüyü kaçırırlarsa, kamu-özel tüm ekonomik parametreler hırpalanmaya başlar. Bu yolun sonu genellikle ‘pastanın’ küçülmesi ile sonuçlanır. Neticede toplumsal refah düşmeye başlar. En fazla zararı da geniş kitleler görür.”
Milei’nin bu görüşleri, bırakın dünyayı, ülkemizde 10 bin lira emekli maaşı ile yetinme durumunda kalanlara ya da 17 bin lira asgari ücretle ev geçindirenlere haklı olarak ikna edici gelmeyecektir.
Konumuza dönersek...
Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei’nin aykırı Davos konuşması çok ses getirdi. Kapitalizm neredeyse ‘sütten çıkmış ak kaşık’ olarak nitelendi. Pek tabii o kadar da uzun boylu değil! Vahşi kapitalizminin insanlık tarihindeki ayıpları hafızalarda duruyor. İskandinav ülkelerinde hem serbest piyasa ekonomisi, hem sosyal adalet politikaları birlikte sürdürülüyor. Milei’nin söylemleri gerçeklerin sadece ‘akademik katılık’ boyutunu öne çıkartıyor. Bu yönüyle hepten yabana atılamaz. Ancak uygarlık birikimi ‘önce insan’ mottosunu işaret ediyor. Bunun yolu evrensel değerleri sahiplenmekten geçiyor. Bu amaçla özgür aklın ve girişim ruhunun korunması vazgeçilmez görülüyor. Bu amacın kalıcılığı hiç şüphesiz adil gelir dağılımının temin edildiği örgütlü ve demokratik toplum düzeniyle mümkündür.

Yazarın Tüm Yazıları