Adaleti hukukta aramak

BİR kavram var ki “hukuk” kelimesi yerine ikame edilir olmaya başladı. “Adalet” sözcüğünü kastediyoruz.

Haberin Devamı

Bu kavram muğlaktır, tartışmaya açıktır, manipülasyona müsaittir. Klasik örnekleme ile; “Adalet eşit olmayanı eşit mi paylaştırmaktır, yoksa hak ölçüsünde mi paylaştırmaktır?” Diyeceğimiz; adalet karar vericiye bağlı bir tehdit içerir. Bu manada da karar vericilerin kişisel beslenmeleri ve kendilerine yüklediği değerlerle ilgilidir. “Bir aslanı gün boyu takip etseydiniz ve aslanın ‘YAŞAMAK’ için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız, günün sonunda bu aslanın bir ceylanı yakalayıp yemesi sizi mutlu ederdi. Aynı hikayeye ceylanı takip ederek başladıysanız ve ceylanın ‘YAŞAMAK’ için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız, günün sonunda ceylanın bir aslan tarafından yenmesi sizde bir öfke uyandıracaktı.”
Yani başlangıç noktaları aynı olay ve kişide farklı yargılar oluşturur. Bu yüzden “Adalet” duygusu ve ölçüsü, “hangi hikayeyi ne kadar süreyle takip ettiğine bağlı olarak değişir.” O sebeple temel hak ve özgürlüklerden hareketle uyuşmazlıkları net bir şekilde tanımlayan “hukuk” kavramına yaslanalım, aksi halde yoruma açık “racon”ların başımıza iş açacağının bilincinde olalım.

----

Haberin Devamı

ÖZGÜRLÜK BULUTU

BU ülkede, kentimizde ya da yakın çevremizde açık haksızları hep görür, yaşarız. Tepki göstereceğimiz yerde bir “neme lazımcılık”la kendimizi kendimize değebilecek sıkıntılara mesafelendiririz. Böylesi tutumlarımız artmaya başladığında bir de bakarız ki toplum vicdanı nasırlaşmaya başlamış. Nazım’ın “Akrep gibisin kardeşim” diye başlayan şiiri; açık haksızlıklara direnmeyen ve sonrasında kapsamına dahil olanların sızlanmalarına şöyle eleştiri getirir. “Kabahat senin,- demeğe de dilim varmıyor ama- kabahatin çoğu senin, canım kardeşim”
Yaşanan ve tanık olunan her haksızlıktan sonraki büyük sessizliğimizde Martin Luther’in muhteşem cümlesi akıllara geliyor: “... ve her şey bittiğinde, düşmanların sözleri değil, dostların susuşunu hatırlayacağız...”
Pek tabii, bu cümlenin anlamı “fırtınanın dinmesi” halinde geçerlidir. Demokrasi, öncelikli olarak bir “toplumsal dayanışma ve onu talep etme” meselesidir. İnsan olmanın onur ve kıvancını duyumsamanın ne manaya geldiğinin kavranması, giderek yaygınlaşacak bir “özgürlük bulutu”nun toplumu sarmasına sebep olur ve hayat işte o noktada bambaşka başlangıçlara filizlenmeye başlar.

Yazarın Tüm Yazıları