Sibel Şişman

Uyusun Diye Çocuk Ağlatılır mı?

23 Mart 2021
Son zamanlarda annelerin neredeyse bebek doğduğundan itibaren belli metotlarda uyku eğitimi vermek gibi bir zorunluluğu hatta kızacaksınız ama bence takıntısı var.

Bu yazımda sizlere uyku eğitiminin çocuğa işkence etmekten başka bir şey olmadığını anlatmak istiyorum. Anneniz sizi hangi teknikle uyuttu acaba hiç düşündünüz mü?

Richard Ferber – Kontrollü Ağlatma

Tracy Hogg – Yatır Kaldır

Kim West – Kontrollü uzaklaşma

Elbette hiçbiri!

Bebekler doğduktan ilk 1 - 2 ay kadar doğaları gereği anne sütüyle ya da mama ile beslendikten sonra genelde uyuyor. Elbette beslenme işlemini tamamladıktan sonra gazını çıkartmanız gerektiğini hatırlatmama gerek yok:)

İlk zamanlar gerçekten bebeğinizin uykuyla geliştiğini her uyandığında bir öncekinden farklı olarak değiştiğini görmeniz mümkün. Ben hemen hemen her gün kızımın fotoğraflarını çekerek bu mucizeyi ölümsüz kıldım. Sizlere de naçizane tavsiyemdir.

Ancak ben yavrumun savunmasız dünyasına göre değil de kendi dünyama adapte ederek büyüten bir anne oldum.

Yazının Devamını Oku

Sinemaport İlk Ödül Törenini Gerçekleştirdi!

5 Ocak 2021
Türkiye'nin en cesur sinema portalı Sinemaport ödülleri kazananları canlı yayında açıklandı. Yayın hayatına başladığı ilk günlerden bugüne yer almaktan mutluluk duyduğum bu güzel sitenin ilk ödül töreni pandemi sebebiyle online olarak gerçekleşti.

İrfan Aslanhan moderatörlüğünde gerçekleşen canlı yayında ödül kazan isimler teşekkür videolarıyla dikkat çekti. Sinemaport kurucularından Özcan Beylan, ödül konuşmasında sinema salonlarının 1 Mart'ta açılacağının müjdesini verdi. 

Ödül töreninin en önemli anlarından biri şüphesiz sinema dünyasının efsane ismi Cüneyt Arkın'ın ödülünü aldığı andaki konuşmaydı. Değerli sanatçı; "Cüneyt Arkın olarak çok kez ödüllendirildiğim anlar oldu beni asıl mutlu eden Sinemaport kardeşlerimin elinden aldığım ödüldür" dedi. 

Sektörün adeta nabzını tutan Sinemaport ekibinin içinde yer aldığım için başta Özcan Beylan'a ve tüm ekibe teşekkür ediyorum.

Gelelim Sinemaport'un kazanan isimlerine, işte kazanan o isimler;

İŞTE 1. SİNEMAPORT ÖDÜLLERİ KAZANANLARI

Yazının Devamını Oku

Aldatmak Evlat Sevgisiyle Bir Olamaz!

23 Ekim 2020
İki kadın bir adam, aşk çekilir aradan diyordu Yıldız Tilbe şarkısında... Aşk hesabı, planı sevmez ya vardır ya yok. Kimsenin yaşadığı aşkı sorgulayacak değilim er ya da geç herkes yaşattığının bedelini ödüyor.

Son günlerde oldukça konuşulan Cansu Dere ve Caner Cindoruk’un başrolünü üstlendiği Kanal D'nin yeni dizisi Sadakatsiz'de geçen diyalog birçok izleyici gibi beni de dehşete düşürdü bu konuda yalnız olmadığımı düşünüyorum.

Caner Cindoruk dizideki karakter adıyla Volkan Arslan; iki çocuğunu aynı şekilde seven ebeveyn gibi karısını ve bir başka kadını sevdiğini söylüyor! Aldatmayı, evlat sevgisiyle açıklaması içler acısı bunun böylesine masum bir şeymiş gibi sunulması da çok üzücü gerçekten. Volkan Arslan; ayakları üzerinde duran iki güçlü kadının aslında en güçsüz en aciz yanı...

Dizinin bu kısımı ile ilgili yorumları okurken bir kez daha hayrete düşüyor insan. İki kadın arasında olmaktan mutluluk duyan kişinin haklı olduğunu hatta çaresiz olduğunu düşünenler de var. Çok garip! Acaba Cansu Dere dizideki adıyla söyleyecek olursam Asya Arslan aynı şekilde sevdiğini söylediği iki erkek arasında kalsaydı tepkiler yine aynı olacak mıydı? Hiç sanmıyorum böyle bir şey söz konusu dahi edilmez.

Cinsiyet ayrımını fark etmeksizin aldatmak kesinlikle karakter sorunudur beraber olduğunuz insanla yolculuğunuzu bitirmeden başka bir yolculuğa geçmeye kalkarsanız kaybolursunuz hem gönülden hem gözden...

Dizinin bundan sonra nasıl ilerleyeceğini hepiniz gibi ben de çok merak ediyorum. Ne dersiniz aldatıldığınızı bildiğiniz bir ilişki sürer mi? Aşk her şeyi affeder mi?

Yazının Devamını Oku

'Çocuk Kitaplarında Yaşanan Skandal İnsanlık Dışı Bir Tavır!'

9 Eylül 2020
Çocuk edebiyatının sevilen isimlerinden olan değerli yazar Süleyman Bulut edebiyat yolculuğunun 40. yılını kutluyor. Yazarın ilk eseri olan Kar Tanesi 40. yıla özel baskısıyla yeniden raflardaki yerini aldı.  Süleyman Bulut ile geçmişten günümüze, çocuk kitaplarında yaşanan son rezaletten, geleceğe dair keyifli bir röportaj yaptık. Kendisine ve Can Çocuk Yayınları ekibine bir kez daha teşekkür ediyorum.

40 yılda 40'ı aşkın çocuk kitapları yazdınız. Bu yola nasıl çıktığınızdan ilham kaynağınızın ne olduğundan ve bizlere kısaca hayatınızdan bahsedebilir misiniz?

Beyşehir Gölü (Konya) kıyısında Tolca Köyü’nde doğdum. İlkokulu köyümde tamamladım. O dönemimde ders kitaplarının dışında bir kitap görmedim, okumadım da. O yıllarda sadece ders kitapları ulaşabiliyordu köye. Onun için şiir, öykü, romanla – büyüklerimizden hep masal dinleyerek büyüdüğümü saymazsak - ders kitaplarında tanıştım. İlkokul 4. ve 5. sınıf Türkçe ders kitaplarında okuduğum ve beni çok etkileyen üç öyküyü satır satır hatırlarım hâlâ: “Kirazlar (Reşat Nuri Güntekin), Kaşağı (Ömer Seyfettin), Eskici (Refik Halit Karay)”.

Ulusal bayramlarda okumak için ezberlediğim şiirlerin dışında kitapda görüp ezberlediğim ilk şiir de Behçet Necatigil’in Kır Şarkısı idi.

Ders kitapları dışında ilk kitabımı ortaokul için gittiğim Beyşehir’de halk kütüphanesinden alıp okudum. Kitap okumayı çok sevdim; Beyşehir’de kaldığım ortaokul ve lise yıllarımda kütüphanenin en çok kitap okuyan üyesiydim. Sonra İstanbul’a geldim, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde okumaya başladım. Üçüncü sınıfta, bir yıl sonra okul bitecek, hangi alanlarda çalışacağım diye düşünmeye başladığımda, rakamlardan çok harflerin dünyasını sevdiğimi fark ettim. İktisat okumamın en büyük faydalarından biri bana bunu fark ettirmesi oldu diyebilirim… Eee, madem harfleri daha çok seviyorum, o zaman o alanda yürüyeyim dedim… Dedim ama benim böyle düşünmemi sağlayan elbette ortaokul yıllarımdan itibaren çok iyi bir okuyucu olmamdı. Bilindiği gibi, yazmaya karar vermenin ve yazar olmanın en başta gelen koşullarından biri, önce iyi bir okur olmaktır.

Yazma çalışmalarıma öykü - masal karalamaları yaparak ve İstanbul Radyosu’nun çeşitli programlarına oyunlar yazarak başladım. Daha sonra da kitap çalışmalarına geçtim.

Hep ayrımı yapılan sayısal ve sözel yeteneklerin aynı kişide olmasını nasıl açıklıyorsunuz? Hem sayısal hem de sözel zekaya sahip olmak nasıl bir duygu?

Bizim zamanımızda ayrım, sözel - sayısal diye değil Edebiyat - Fen diye yapılırdı. En sevdiğim dersler Türkçe ve tarih olmasına rağmen lisede fen bölümünde okudum ben. Edebiyat mezunlarının girebileceği okulların daha sınırlı olması ve bu bölümü daha çok zayıf öğrencilerin tercih ettiği yolunda bir algımızın olması bunda etken oldu sanırım. Fen ve Matematik ile öyle ahım şahım değildim ama bir sorunum da yoktu. 10 üzerinden 7 - 8’le geçiyordum. Daha sonra bilerek ve isteyerek iktisat fakültesini seçtim. O zamanlar kişisel yetenek ve eğilimlerin önceden, daha yolun başlarında tespit edilmesi diye bir şey yoktu…

Yazının Devamını Oku

7 Dil Bilen İş Kadını Şebnem Tuğçe Pala: Dil Öğrenmeyi Bulmaca Çözmeye Benzetiyorum

19 Ağustos 2020
Başarılı iş kadını Şebnem Tuğçe Pala ile 7 dil bilmesinden, öğrenciliğine, projelerinden, girişimciliğe dair tüm merak edilenleri sordum… Uzun zamandır planladığım ancak bayram sabahında canım yengemi kaybetmenin üzüntüsüyle ancak kendimi toparladığım, gecikmeli olarak hazırladığım röportajım artık sizlerle… Bu anlamda anlayışı, desteği ve güzel mesajlarıyla güç veren değerli Şebnem Tuğçe Pala’ya bir kez daha teşekkür ediyorum.

Ülkece ve dünyaca önemli birçok konuda imzası olan ve 7 dil bilen Şebnem Tuğçe Pala’nın nasıl bir çocukluk geçirdiğini ve nasıl bir öğrenci olduğunu çok merak ediyorum? 

Çok sakin ve usluydum. Daha çok yalnız zaman geçiren ve kendi başına oyun oynayan bir çocuktum. Çok geniş bir hayal gücüm vardı ve çok soru soranordım. 32 yaşındayım ve hala bu durumun değiştiğini çok söylemem. Resme ayrı bir yatkınlığım vardı. Gündelik hayatta gördüğüm ve duyduğum olaylardan çok etkilenir, sonra oyuncaklarımla oynarken benzer hikayeler kurgulardım.

Her zaman başarılı ve sorumluluğunu bilen bir öğrenci oldum, ama hiçbir zaman sınıfımın en çalışkanı ya da en iyisi olmadım. Ders çalışmayı çok sevmezdim, ama dersi derste dinlerdim. Güçlü bir hafızam olduğu için de çok uzun saatler çalışmama gerek kalmıyordu. Lise yıllarından bu yana hep çok yönlü olup birçok isi bir arada götürdüm. Dil kabiliyetimi ilkokulda keşfettim ve hep üzerine eğildim. Çocukluğumdan beri yabancı dillere ve kültürlere çok meraklıydım. Daha çok sözel ve yabancı dil derslerinde başarılı olduğumu söyleyebilirim. Sosyal ve dışa dönük bir yapım var, o yüzden insanlarla iletişim kurma konusunda hep başarılı olmuşumdur.

7 dil bilmek bambaşka bir başarı nasıl başardınız? Bu konuda yabancı dil öğrenmek isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir? 

Lisede yabancı dil bölümünden mezun oldum. Hem İngilizce hem de Almanca eğitimi aldım. Üniversite sınavına da yabancı dil bölümünden girdim ve Ege Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde lisansımı tamamladım.

Üniversitenin 2. yılında Erasmus Değişim Programı kapsamında İtalya Modena ve Reggio Emilia Üniversitesi’nde Avrupa Dilleri ve Kültürleri bölümünde eğitim gördüm ve 3. yılında Almanya Hükümeti’nin DAAD bursunu alarak Münih Ludwig Maximilians Üniversitesi’nde ileri seviyede Almanca eğitimi aldım. İtalyanca ve Almanca’nın yeterlilik dil sınavlarını geçtim. Üniversitenin son yılında Fransızca öğrenmeye başladım, Fransızca Latin dili olduğu için İtalyanca’dan sonra çok kolay geldi. 2016 yılında ABD’ye taşınınca skype aracılığıyla İspanyolca dersleri almaya başladım ve başlangıç seviyesinde Japonca dil kursunu tamamladım.

Yabancı dil öğrenmek isteyenlere en önemli tavsiyem; çekingen olmamak ve hata yapmaktan korkmamak olur. Dil öğrenmenin de bir mantığı var, bunu anladıktan sonra 2 ya da 3. yabancı dili öğrenmek çok kolay oluyor. Ben şu an dil öğrenmeyi bulmaca çözmeye benzetiyorum.

Sürdürülebilir ulaşım, uluslararası ticaret, yapay zeka, inovasyon, iklim değişikliği, 

Yazının Devamını Oku

Okul Öncesi Çocuklara Şirin Yatırım: Minik Kafa Dergisi

10 Ağustos 2020
“Her şeyi bırakın, okul öncesine yatırım yapın” diyen Prof. Dr. Selçuk Şirin’den sonunda beklenen güzel sürpriz geldi. Yazılarını büyük beğeniyle takip ettiğim değerli hocam Selçuk Şirin her fırsatta ailelere ve eğitimcilere okul öncesi döneminin çocukların geleceğindeki hayatının temelini çizdiğini dile getirdi.

Kendisi gibi alanında uzman eğitimci kadrosuyla ebeveynleriyle kaliteli zaman geçirmeyi sunan bu dergi ile hem yavrunuzu eğitecek hem de sizler de öğreneceksiniz.

Minik Kafa Dergisi’nde; Prof. Dr. Selçuk Şirin’e; Prof. Dr. Selçuk Özdemir, Derya Şirin, Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk ve Prof. Dr. Müdriye Yıldız Bıçakçı eşlik ediyor.

İlk sayısı 24 Temmuz’da çıkan Minik Kafa Dergi’sini  ilk alanlardan biriyim diyebilirim. Derginin yanında minikleri sevindirecek hediyeler de unutulmamış. İlk sayıda dergi ile birlikte bilgisayarsız kodlama kitapçığı, bim bom oyunu ve sıcak soğuk oyunu sizin oluyor.
Kızımla dergideki görselleri yorumlamasını istediğimde çok eğlendik. Diğer favorimiz de elbette çiçek kartlarını tahmin etmek oldu. Yeğenim nasıl bulacak merakla bekliyoruz!

Özellikle bu yıl korona virüs endişesiyle bizim gibi 3 yaş ve üzerinde olan yavrularını oyun grubu ya da kreşe veremeyecek olan ebeveynlere Minik Kafa Dergisi’ni tavsiye ediyorum. Minik Kafa Dergisi’nin fiyatını çok bulanlar için naçizane şunu söylemek isterim çocuğunuz için alacağınız abur cuburdan vazgeçip ya da azaltıp ayda bir kez bu dergiyi almak inanın değecek. Dergiyi; gazete - dergi satan tüm bayilerde, D&R ve büyük marketlerde bulabilirsiniz.

Yazının Devamını Oku

Ayna'dan 5 Şarkılık Mini Yaz Albümü

18 Temmuz 2020
90'ların efsane grubu Ayna, söz ve müziği Erhan Güleryüz'e ait 5 şarkıdan oluşan EP (Extended Play) ile tüm dijital medya platformlarda yerini aldı.

Geçtiğimiz aylarda çıkarmış olduğu İstanbul teklisinden sonra şimdi de 5 şarkıdan oluşan EP (Extended Play) ile hayranlarının karşısına çıkan Ayna, bu albümünde yıllarca hiç söylemediği şarkılara yer vererek hayranlarına büyük sürpriz yaptı.

Efsane grup 5 şarkıdan oluşan bu EP de yer alan 3 şarkısını kliplendirmek için çalışmalara başladı. Klipleri yakın zamanda tüm dijital medya platformlarda izleyebileceğiz.

İşte Ayna'nın 5 Şarkısı

1) İstanbul

2) Öpsem Geçer mi?

3) Eylül Akşamı

4) Ne kadar oldu

5) Elveda İstanbul

Yazının Devamını Oku

Keyfini Kaçırdığımız Hasankeyf!

14 Temmuz 2020
M.Ö 8. yüzyıla dayanan, binlerce medeniyete ev sahipliği yapmış ve Mezopotamya'nın bağrında Dicle Nehri ile ferahlayan Hasankeyf'i koruyamadık. Ilısu Barajı ve HES projeleri kapsamında yeni görüntüleriyle hepimizi hüzne boğan Hasankeyf'i 2012'de gezmiş olmak ne büyük bir zenginlikmiş şimdi daha iyi anlıyorum.

Sümerler, Akadlar, Asurlar, Babiller, Medler, Persler, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler, Artuklular, Mervaniler, Selçuklular, Eyyübiler, Moğollar, Osmanlılar ve Türklerin yönetiminde bulunmuş dünya tarihi mirasımızı harcadık bir çırpıda, gözünden aka yaşa bakmadan. Yazın kavurucu sıcaklarında kimi zaman gölgesinde kimi zaman içinde serinlediğimiz o güzel mağaraları kötü kaderine mahkum ettik. Keşke bu şekilde olmasaydı o güzel haliyle kalacak şekilde planlar yapılsaydı.

8 yıl önce yaz günü çıkıp gitmiştik; Ağustos'un o kavurucu sıcaklarında, serin ayranımızı yudumladığımız hemen hemen her saniyesinde fotoğraf makinemle kareler yakaladığım efsane gezimiz… Ören Yeri, Mor Aho Manastırı, İmam Abdullah Zaviyesi, Hasankeyf Mağaraları ve Kalesi, Zeynel Bey Kümbeti, Yol Geçen Hanı, El Rızk Camii ve Sultan Süleyman Camii bakmaya doyulmayan güzellikleridir Hasankeyf’in.

Soluksuz Hasankeyf tarihini anlatırken mavi gözleri parlayan ve kadraja baktırmak için bir türlü ikna edemediğim yakışıklı minik kardeşimiz ne yapıyor şimdi ne anlatacak nasıl anlatacak bundan sonra kim bilir?

Keşke bu şekilde olmasaydı kaçmasaydı o tat o güzel Hasankeyf...

Yazının Devamını Oku