90'ların efsane grubu Ayna, söz ve müziği Erhan Güleryüz'e ait olan 'İstanbul' single'ı ile önümüzdeki hafta müzikseverlerle buluşmaya hazırlanıyor.
Bir yandan albüm çalışmalarına da devam eden Ayna, grubun solisti değerli sanatçı Erhan Güleryüz'e tıpkı Sultan şarkısında olduğu gibi İstanbul'u da sürpriz yapmış. Sultan sürprizini henüz bilmeyenler için röportaj linkini bırakıyorum.
Buraya tıklayarak röportaja ulaşabilirsiniz.
Erhan Güleryüz'e hiç haber verilmeden single hazırlığı yapan Ayna kapak resmini hazırlanken yakalanmış sanatçıya...
Ayna ülkemizin ve dünyanın içinde bulunduğu bu zor günlerde İstanbul ile herkesi biraz olsun mutlu etmeyi hedefliyor. İşte tam da bu yüzden olacak ki İstanbul şarkısının İngilizce versiyonu da hazırlanıyor. Grup, yeni single’ı ile İstanbul şehrimizi dünyaya tanıtmaya kararlı. Şarkıyı sizler gibi ben de merakla bekliyorum.
Ayna İstanbul single'ıyla haftaya tüm dijital mecralarda yayında olacak.
Tüm bu acı haberler yetmez gibi ocak ayında adı konmayan bir virüs artık hayatlarımızda yerini almış ve adıyla var olmuştu; korona virüs diğer adıyla covid19.
Her gün işe gitmekten yorulmuş buna rağmen hafta sonlarını hunharca planlarla dolduran,
Okula gitmekten nefret eden,
Evine misafir almaktan kaçan,
Ay başı-ay sonu hesaplarıyla anı kaçıran,
Hastalık hastası olmuş, hobi olarak hastaneye giden,
Aile, arkadaş ilişkilerini sosyal medya beğeni tuşuna sığdırmış,
Aile büyüklerini bayramdan bayrama gören,
Birbirinden değerli ressam sanatçılarımıza bugünleri ve karantinadan sonra nelerin değişeceğini sordum. Hepsine bir kez daha huzurlarınızda teşekkür ediyorum…
DENİZ SAY: Pandemi süreci ile birlikte online sergiler, canlı atölye ziyaretleri, online sanat sohbetleri girdi hayatımıza. Ben sanat eseriyle kurulan fiziksel ilişkinin yerini sanal ilişkinin tutamayacağını düşünüyorum, fakat hiç yoktan iyidir diye bakıyorum yine de. Sanat "sanal" da olsa insanların ruhlarını güzelleştiriyor bu süreçte, birleştirici ve iyileştirici olmaya devam ediyor.
Neler değişecek?: Bir süre sonra galerilerin gerekli tedbirleri alarak yavaş yavaş açılacaklarını düşünüyorum, çünkü online sergiler, izleyicinin sanat eseriyle aynı fiziksel ortamda bulunma tecrübesinin yerini alamayacaklardır. Tabii ki dijital sanat ortamı yine var olacak, hatta daha da gelişmiş, ilerlemiş olarak devam edecek. Fakat bizler her zaman sanat eseriyle birebir iletişim içinde olmak isteyeceğiz. Sanatçıların bu süreci avantaja çevirebileceklerini, kendi kabuklarına çekilip, kendilerini dinleme fırsatı bulabileceklerini ve yepyeni eserler üretebileceklerini düşünüyorum. Zaten sanatçılar bunu biraz da içgüdüsel olarak, ihtiyaç duydukları için yapacaklardır.
LEVENT ERKÖK: 10 Mart öncesi ülkemizin ressamların çoğu resim üretmenin yanı sıra özel resim kursları ve workshop programları ile hayatlarına devam ettikleri için her sektörde olduğu gibi çok ciddi ekonomik krizler ile karşılaştılar. Ülkemizde resim sanatına, küçük elit bir kesim dışında henüz yatırım aracı olarak bakılmıyor. Mahalledeki kitapçıdan kütüphanemize kitap seçer gibi, mütevazı bütçeler ile galeriden orijinal bir tablo alıp “evimin duvarını şenlendireyim” kültürünü genele yamak üzerine ressam arkadaşlar ile bir süredir fikirler geliştiriyorduk. Yeni evlenen çiftlere, yeni ev arkadaşlarına güzel bir tablo hediyesini çevremizde kabullendirmeye başlamıştık. (Önce sadece bir duvara resim asılır ise diğer duvarların ne kadar boş olduğu anlaşılır.)
Karantina psikolojisinden kurtulmak için her gün bir eser hedefi ile çizmeye devam ediyordum. Ancak piyasanın durduğu şu günlerde eşimin “çoluğun çocuğun rızkını kağıda boyaya yatırıyorsun” uyarısı bazı bütçelerde kısıntıya gittiğim evde, resmin bir kumar gibi algılanmaya başladığını gördüm:)
Son iki ayda sağ olsunlar sağlıkçılar kadar sürece katkımız olmasa da sosyal platformlarda bu sıkıntılı süreçlerde toplumda gönüllü çalışan vakıf ve derneklere (miktarı önemli değil) bağış yapmış kişiler dekontu gönderdiği taktirde online resim kursuma katılma hakkı kazandı. Çöp adam bile çizemem diyerek başladığımız arkadaşlar ile şu anda çok keyifli eserler çıkarmaya başladık. Sadece sanatsal eserleri sergilemek için değil, sosyalleşmek için de yapılan sergi ve organizasyonların kıymeti 10 Mart’tan hemen sonra 11 Mart’ta hissedilmeye başlandı. Tahminim 1 yıl kadar da bunun etkilerini yaşayacağız.
İnsanlar gibi çiçekler de moralden enerjiden çok etkileniyor. Rahmetli babaannem hep konuşurdu çiçekleriyle, hepsinin ayrı ismi olurdu. Hatta torunlarının, çocuklarının ismini verirdi çiçeklerine nasıl olurdu ama hep ortak bir nokta yakalayarak çok isabetli isimler vermiş olurdu. Şimdi anlıyorum o sırrı...
Severek yapılan her şeyin dönüşü oluyor dünyada. Bir çiçeği seversen sana en güzel haliyle açtığını, mis kokular saçtığını görürsünüz. E tabi kuru sevginin de tek besin kaynağı olduğunu söylemek doğru olmaz:) Hüsrana uğramamak için yetiştirdiğiniz ya da yetiştireceğinizin bitkiyi öncelikle iyi tanımalısınız.
Ve çocuklarınızı da buna hazırlamalı en önemlisi sorumluluk vermelisiniz. Çiçeklerimizi sulama görevini kızıma verdiğim için eğlenerek yetiştiriyoruz çiçeklerimizi. Evet bazen suya pardon sevgiye de boğmuş olabiliyoruz! Böyle zamanlar da olabiliyor ama pes etmek yok.
Kızımın elinin değdiği her şey güzelleşiyor onunla bir çiçek yetiştirmek benim gibi onu da çok mutlu ediyor. Koronadan önce parklarda, bahçelerde tüm suları "anneciğim çiçek susamış" diyerek yere dökerdi. Bu bilinçle şimdi balkonda çiçeklerle bolca zaman geçiriyoruz. Çiçeklerimi genelde akşamdan kalma çay ile suluyorum bazen de haşlanmış yumurtanın suyunu veriyorum. Güneşi iyice almasına dikkat ediyorum.
Şimdi sizlere kızımla son üretimimizden bahsetmek istiyorum. Bitmiş pet şişelerimizi ortadan ikiye bölüp boyamaya başladık. Plansız aniden gelişen bir etkinlik olunca eldivensiz boyamayla ellerimiz boyaya battı. Boyamız silikonlu özel mat boya olunca kızımla ellerimizi tinere ya da başka bir maddeye gerek kalmadan su ve sabunla temizledik. Özellikle çocuklarınızla bu tarz etkinlikler yaparken elbette önceliğiniz eldiven kullanmak olmalı sonrasında ise boya tercihinizin çok önemli olduğunun altını çizmeliyim. Hitit rengi balkonumuzda çok çarpıcı ve güzel durdu. Saksıları boyadıktan çok kısa süre sonra kuruduğunu göreceksiniz. Petleri eşit iki noktadan deldikten sonra iple bağlayıp hazırlayabilirsiniz. Çiçeklerinizin hava alabilmesi için saksıların altından minik birkaç delik açmayı da unutmayın.
Bu yıl koronavirüs kabusu nedeniyle 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı ilk kez evlerden kutlanacak. Öğretmenlerimiz, uzaktan eğitim verdikleri öğrencileriyle evde 23 Nisan coşkusunu yaşatarak çeşitli etkinliklerle süslüyor.
Tantavi İlkokulu öğrencileri; öğretmenleri Nuran Dağıtan önderliğinde bu yıl 100. yılını kutlayacağımız 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı için çok özel bir video hazırladı.
Tablo Gibiyim videosu ile birbirinden özel tabloları canlandıran miniklerimiz adeta harikalar yaratmış.
Evde 23 Nisan Programı
Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğü’nün yaptığı açıklamaya göre program saat 09.00'da sadece il / Ilçe Milli Eğitim Müdürlüklerine çelenk koyma töreni yapılacak.
Kemancı Erdem Altınses; mutfağı ve marangozu da stüdyo olarak kullanarak tabak - bardak sesinden, çekiç seslerine kadar uzanan enstrüman çeşitleriyle ve telli sazları perküsyon olarak icra ettiği sıradışı videolarıyla paylaşım rekoru kırıyor.
Kendisiyle müzik yolculuğuna dair keyifli bir röportaj yaptık. Bu güzel röportaj için kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum… Son dönemlerde birbirinden özel sıradışı videolarınızla dikkatleri çektiniz. Sizi tanıyabilir miyiz?
Şu sıralar İstanbul' da yaşıyorum, Diyarbakır'lıyım. Müzik dolu bir ailem var ve beni çok destekliyorlar. Kısa süren bir konservatuar hayatım da oldu. Zamanımı ayırdığım iş; prodüksiyon ve müzik yönetmenliği. Birçok albüme ve projeye aranjörlük yapıyorum ve zamanımın çoğu stüdyoda geçiyor. Ve sürekli enstrümanlarla iç içeyim. Onları keşfederek yaşıyorum.
Son zamanlarda videolarımın izlenmesi ve sıkça paylaşılması beni çok mutlu ediyor, insanların beğenmesi de öyle. Bu videoların çoğunu evde kendi küçük imkanlarımla çekip kurguluyorum , tek başıma. Ve bu video fikirlerim bir anda aklıma gelen fikirler… İlk videolarımı çekmeye başladığım zamanlar çok düşünmezdim çekeceğim şeyi, daha sonra bunun üzerine düşünmeye başladım. Neden böyle bir şey yapmayayım? dedikten sonra kalkıp 2 - 3 saat içinde çalıyor, kaydediyor ve paylaşıyorum. Açıkçası tahmin edildiği gibi çok zaman ayırıp üzerine durmuyorum, hızlı ve çabuk çalışıp bitiriyorum. Hatta ilk yaptığım haliyle yayınlıyorum birçoğunu.
Birden çok enstrüman çalmak nasıl bir duygu? İlk hangisiyle başladınız?
Birden çok enstrüman çalmak değil bu aslında, ben birden çok enstrümana ilgi duyuyorum ve onları çok iyi tanıdığımı düşünüyorum. Onlardan çıkması gereken sesi, o enstrümanlarla neler yapılabileceğini biliyorum ama hepsini çok iyi çalıyorum diyemem. Birçoğuna yatkınlığım var ve kendime göre bir tınıda buluşturuyorum. Benim ana enstrümanım keman, diğer enstrümanlar beni zaman zaman rahatlatan ve yeni melodiler, yeni tınılar keşfetmemi sağlayan duygu araçları.
Müzikte başarı nasıl mümkün olur?
Hayat acısıyla, tatlısıyla bir bütün. Elinizde olmayan şeyler için kendinizi yıpratmanın hiçbir faydası yok. En güzeli olan oldu deyip bundan sonrasına bakıp yola koyulmalı.
Unutmamalı ki nefes canda misafir güzel ağırlanmazsa çeker gider; aşk, gibi heyecan gibi... O yüzden içinde bulunduğunuz her anın kıymetini bilip, tadını çıkarmalı.
Kendi filminizin kahramanı olduğunuzu ve bu filmin asla tekrarının olmayacağı gerçeğini unutmayın. Güzel anılar, güzel sahneler için ayağa kalkıp yola koyulmalı. Aldatıldıysanız bir gün yeniden aşık olacaksınız. Sizi unuttuğunu düşündüğünüzü yarın siz hiç hatırlamayacaksınız. Ölüm dışında her şeyin bir çaresi var dostlar!
Yaşarken sevdiklerinize sıkıca sarılıp, size iyi gelen insanlarla gerçek manada iletişim kurun bir saat de olsa telefonsuz, televizyonsuz...
Hava soğuk ya da kapalı diye kapatmayın kendinizi güzelce giyinip soğuk / yağmurlu havada yürümenin tadını çıkarın.
Varsa hobinizi geliştirin üstüne yeni bir şey koyun eğer yoksa mutlaka bir hobi edinin.
Ayda bir kez en az bir kitap okuyun.
Sinema, konser, tiyatro gibi size iyi gelecek sanatsal etkinliklere katılın.
İlk kez duyanlar için işin uzmanından öncelikle masteringin ne olduğunu, nasıl yapıldığını öğrenebilir miyiz?
Mastering bir şarkının stüdyolardaki yolculuğunun son durağıdır. Müziğin üretim sürecindeki kayıt ve miks aşaması sonrasında her türden dinleme sistemi ve ortamında iyi duyulması için yapılan hem yaratıcı hem de teknik bir çalışmadır. Aslında hepimizin dinlediğimizi daha güzel duymak için ev ya da arabalardaki müzik çalar ekolayzırlarıyla bas, orta, tiz frekanslara yaptığının profesyonel ekipmanlarla ve daha detaylı yapılması bizim işimizin ilk aşaması. Duysal açıdan değişikliklerin yapılabildiği bu ilk aşamaya yaratıcı süreç diyebiliriz. Diğer bir aşama da müziğin sunulacağı CD, Plak, dijital dosya gibi medya kalıplarının sorunsuzluğundan emin olmak için yapılan kalite kontroldür. Bu aşamalardan sonra kalıplar toplu üretime, dijital dosyalarsa yayına gönderilir.
Uzun yıllar mastering uzmanlığı yapan biri olarak kendinizi ilk ne zaman keşfettiniz?
Sanırım çocukluğumda babamın kasetçalarlı radyosuyla kayıtlar yaparken ve daha sonra eve alınan müzik setinin de dinlediklerimi daha iyi duymak için hoparlörlerin açısını ve cihazın ekolayzır ayarlarını değiştirirken keşfettim. Ayrıca albüm kapaklarındaki teknik personel yazılarını okumak da benim için büyük keyifti. Orada yazan meslekler çok havalı gelirdi hep bana. Ayrıca ağabeyim ile annemin müziğe olan yoğun ilgisi ve çocukken ağabeyimle müzik yapmak beni bu yola daha da yaklaştırmış oldu.
Bu alana / masteringe yönelmenizdeki en büyük etken nedir?
Önceleri müzik prodüksiyonunun daha evvel de bahsettiğim kayıt, miks ve mastering aşamalarının üçünde de çalışıyordum. Uzun yıllar bu şekilde devam ettim. Bir alanda profesyonelleşmenin ve odağı daraltmanın mesleki anlamda daha verimli sonuçlar getireceğine inanıyorum. "Kol kırığı için göz doktoruna gidilmez" derim ben bu konuyla ilgili olarak. İşte bu yüzden bir alanda uzmanlaşmam gerektiğine karar verdim. Özellikle kayıt aşaması, aynı eserler üzerinde uzun süreler çalışma yapmayı gerektirebiliyor. Bu bir süre sonra yaratıcılığı azaltabiliyor. Sonuçta bu süreç bana kendimi sınırlandırılmış hissettiriyordu. Bu nedenle, kendime örnek aldığım bazı kişilerin de yolunu takip edip mastering sanatını odak noktam olarak belirledim.
Kimlerle çalıştınız, hangi eserlerde imzanız var?