Türk tiyatrosunun özgürlüğe ve özgünlüğe İhtiyacı var!

Oyuncu, yazar Sevtap Çapan, sanat insanı için tanımladığı “Söyleyecek bir sözü, görecek bir gözü, sınırları aşan bir özü, cesaretle örülü bir yüreği ve hayalleri olan biri” sözlerinin hakkını üretkenliği ve çok yönlülüğü ile veriyor.Tiyatro oyunculuğu ile birlikte yazdığı kitapları, yazıp yönettiği çocuk müzikalini, seslendirme sanatçılığını da tutkuyla sürdüren Çapan, eşi ile kurduğu “Tiyatro P.A.S” ile de zorlu bir mücadele yürütüyor.

Haberin Devamı

Türk tiyatrosunun özgürlüğe ve özgünlüğe İhtiyacı var
Bu sezon ‘Ben Kara Fatma’ karakterini sahneye koyan Sevtap Çapan ile tiyatro oyunculuğundan yazarlığa uzanan, sanat hayatına dair keyifli bir söyleşi yaptık. Sanatçı Çapan, Türk ve dünya tiyatrosunda ilk defa denenen tek kişilik seri oyun fikrini hayata geçirdiklerini anlatarak, “Türk tiyatrosunun gelişimi ve de bir ekol yaratılması için özgürlüğe ve özgünlüğe ihtiyacı var. Artık tiyatroya yeni metinler kazandırmak ve bizim insanımızın hikâyesini anlatma vaktidir” dedi.
- ‘Ben’ serisi ile milli kahramanlarımız Kara Fatma, Kazım Karabekir ve Hasan Tahsin sahnede hayat buluyor.  Dünya tiyatrosunda hiç görülmemiş tek kişilik seri oyun yapma fikrini geliştirdiğinizi belirtiyorsunuz. Öncelikle bu proje nasıl bir arayıştan doğdu?
Kendiliğinden gelişen ‘seri oyun’ fikrinin ilk temeli kendi özümüzden olana yönelmek arzusu ile atıldı. Hali hazırda kurum ve özel tiyatroların yıllardır sahnelemekten bıkmadığı oyunların bu arayıştaki etkisi büyük açıkçası. Kendini yabancı yazar oyunlarıyla tekrardan kurtaramayan bir tiyatro anlayışı hâkim. Biz bunu kırmak için kollarlı sıvadık. Aynı oyunlar farklı tiyatro gruplarınca yeterince oynandı, uyarlamaları yeterince yapıldı. Başka ülkelerin kahramanları ‘pes’ dedirtecek kadar baş tacı edildi. Sıra bizim kahramanlarımızda diye düşünüyorum. Geç bile kalındığını eklemeliyim. Yeni metinler kazandırmak, bizim insanımızın hikâyesini anlatmak vaktidir. Tarihi sorumluluk açısından ise boynumuzun borcudur.

Haberin Devamı

HATA YAPMA LÜKSÜM YOK

Türk tiyatrosunun özgürlüğe ve özgünlüğe İhtiyacı var
- Kara Fatma’yı oynamak kolay oldu mu sizin için? Bir ara provalarda vazgeçtiğinizden söz ediyorsunuz. Nasıl çalıştınız karakterinize?

Hiçbir rol kolay değildir. Tek kişilik oyunlar hiç kolay değildir. Hele benim kadar titizse bir oyuncu. “Ben Kara Fatma” oyununun çalışmaları çok yoğun bir dönemime geldi. Zorluğun bir kısmını da bu oluşturdu açıkçası. Çünkü aynı anda hem de kendi yazdığım kalabalık kadrolu çocuk oyunumu yönetiyordum. Yine de Özgür Kaymak gibi bir yönetmenim olduğu için şanslıydım. Metin üzerindeki çalışmamız biraz uzun sürdü. Oyunu en iyi şekline getirmek için emek harcadık. Söz konusu karakter, gerçekten yaşamış olduğu için hata yapma lüksümüz yoktu. Sahne çalışmaları esnasında bedenimi biraz daha net, kaba kullanmak üzerine epey çalıştım. Kibar, narin ve güçlü kadınsı görüntümün kırılması gerekiyordu. Kullanılan silah gerçeğinin tam ağırlıklı bir taklidi idi. Birkaç gün kaldıramadım bile silahı. Çalıştıkça alıştım taşımaya. Şimdi hafif geliyor.
Fatma Seher Erden’in yaşadığı yürek burkan anlardan etkilenmemek için profesyonel ve klasik rol çalışma tekniğime bağlı kaldım. Tüm tasarım ekibimizle ciddi araştırmalar neticesinde gerçekleştirdik oyunu.

Haberin Devamı

ONURLU DURUŞLARI İLHAM VERİCİ

- Tanıyor muyuz yeterince milli kahramanlarımızı? Tek kişilik oyunlar ile hangi yönlerini bilmemizi, ilham olmasını istediniz?
Maalesef yeterince tanımıyoruz. Bu projelerin hayata geçme sebeplerinden biri de bu zaten. Milli kahramanlarımızı her yönüyle anlatmayı seçtik. Çünkü bir kahraman da olsa anlatılan, cesareti ve zaferleri yanında insani zayıflıkları ya da başarısızlıklarıyla bir bütündür. Birini tanımak- tanıtmak için tek bir açıdan değerlendirme yapamayız. Bir kere Kurtuluş Savaşı mücadelesi tamamıyla ilham verici… Düşmanlarımız için dahi ilham kaynağı olmuş. Cesaret, sadakat, insanüstü bir çaba, inanç ve aşkla bezeli kahramanlar, tüm yönleri ve onurlu duruşlarıyla ilham verici. Ruhları şad olsun!

Haberin Devamı

TÜRK TİYATROSU BİR ERGEN GİBİ!

Türk tiyatrosunun özgürlüğe ve özgünlüğe İhtiyacı var
- Türk tiyatrosunun bir kimliği olmadığı yönünde eleştirileriniz var. Bunu düşündüren başlıca sebepler nelerdir?

Bu, benim bir eleştirim ya da kişisel kanaatim olmasından ötedir; bu bir gerçektir. Türk tiyatrosunun bir ekolü yoktur. Türk oyuncuları, yazarları, yönetmenleri vb. diğer ülkelerce geliştirilmiş olan teknik, sistem, metod ve yöntem gibi adlar altında kabul edilmiş oyunculuk, yazım, sahneleme çalışmaları ile tiyatro yapmaktadır. Kendi ekolünü ya da daha önceki sözlerime istinaden değerlendirdiğiniz tabirle ‘kimliği’ni oluşturamamıştır. Aslına bakarsanız güncellenip günümüze taşınamayan, geleneksel Türk tiyatrosu; Karagöz, meddah, ortaoyunu, tuluat tiyatrosu ile özgün bir kimliğe sahiptir. Bizim meddahımız bugünün ‘stand up’ıdır; bastonsuz, mendilsiz hali. Antik çağlardan itibaren görülen doğaçlama ortaoyunumuz ve tuluat tiyatromuzun en baş özelliği olarak çıkar karşımıza. Ne var ki tek bir pencereden bakılarak işlenmiş, gelişememiş ve eskimiştir. Doğaçlama, Stanislavski ile oyunculuk çalışmalarının vazgeçilmezi olan bir ‘teknik’ haline dönüşür.

Haberin Devamı

-Bahsettiğiniz yönde gelişimi için neler yapılabilir?

Türk tiyatrosunun gelişimi için, bir ekol yaratılması için özgürlüğe ve özgünlüğe ihtiyacı vardır. Ne yazık ki bizler ciddi baskılamalar içinde sanat yapmaya çalışıyoruz. Yaşadığımız ülkenin, yönetim biçimi, dini inancı, politikası, eğitim düzeyi, yabancı hayranlığı ve pek çok şey sebebiyle Türk tiyatrosu, bıngıldağı yumuşak kalmış bir ergene benziyor.

ZORLU BİR MÜCADELE İÇİNDEYİZ

Türk tiyatrosunun özgürlüğe ve özgünlüğe İhtiyacı var
Kendi özel tiyatronuz P.A.S’tan söz edersek,  bir tiyatroyu ayakta tutabilmek zor bir iş olarak görülür. Bu şartlarda sizi cesur bulanlar oluyor mu? Asıl durum ne?

Bence asıl durum vahim! Şartlar dün de bugün de gerçekten vahim! Biz yeni bir tiyatroyuz. “Tiyatro P.A.S”, Profesyonel Artı Sonsuz Yapım ve Organizasyon Firmamızın alt kuruluşudur. Ve evet! Gerçekten çok zorlu bir mücadele içindeyiz. Dış etkenlerle ayakta kalabilmek yeterince zorken, tiyatro camiası aynı zorluğu bizzat yaşarken; birbirini sahiplenmeyen yüksek egolu bireyler daha da zorlaştırıyor her şeyi…

Sahne tozunu küçük yaşta yutanlardansınız. Birçok ödül almış biri olarak soruyorum size, oyunculuk bir meslek mi, iş mi, yaşam tarzı mı?
Benim için oyunculuk saydıklarınızın hepsi ve daha fazlası. Ben hem kalbinde hisseden hem de bilimsel yaklaşımı olan bir oyuncuyum. Genel olarak görünme şekli ise ‘hafife alınan’ ve ‘saygın görülmeyen’ bir alan olma yönünde.

Haberin Devamı

ÇOK YÖNLÜLÜK KİŞİSEL ÖZELLİĞİM

Oyunculuk ile birlikte seslendirme sanatçılığı, oyun yazarlığı, yönetmenlik ve yazarlık bir arada devam ediyor. Hep söyleyecek bir sözünüz var sanırım. Kendinizi nasıl besliyorsunuz? Tüm bu çok yönlülük size ne katıyor?
Söyleyecek bir sözü, görecek bir gözü, sınırları aşan bir özü, cesaretle örülü bir yüreği ve hayalleri olan biriyseniz sanat insanısınızdır. En çirkini en güzele dönüştürmek için uğraşırsınız. Arayışınız sadece kendiniz için değildir. Ben olumlu olumsuz her şeyden beslenen biriyim. Çok yönlü oluşum sadece sanatsal değil, kişisel özelliğim. Bu bir avantaj… Bir şeye odaklanma becerim başka şeyleri de algılama düzeyimi arttırıyor benim. Elbette aldığım eğitim ve edindiğim tecrübeyle kolayca geçiş yapabiliyorum branşlar arasında. Bu çok yönlülüğün bana kattığı şey hep akışta kalmak ve gelişmektir.

 ÇOCUK TİYATROSUNDA YENİLENME ZAMANI

Şehir tiyatrolarında 14 yıl çocuk oyunu oynadıktan sonra bir çocuk oyunu yazmaya karar veriyorsunuz. Peri Kız Müzikali’ni yazmanızın asıl sebebi ve de onu diğer oyunlardan farklı kılan nedir?
Yenilenme ve gelişme zamanı bence. Bu alan başıboş bir alan… At koşturan çok. Tiyatro sanatıyla tanışacak olan çocuğun, kişisel gelişimine katkı sağlamak gerekirken; iyi ve kolay para kazanmak için ticarete dönüştürülmüş durumdadır Çocuk Tiyatrosu. Günümüzün çocuklarına hitap edecek gerçekçi, inandırıcılığı daha yüksek ve onların bireyselliğini kabul ederek, hayatın temel sorunlarıyla mücadeleye hazırlayan bir yaklaşım Peri Kız Müzikali’ni diğerlerinden ayırıyor. Elbette sahneleme ve oyunculuk tarzı, daha üst bir müzikal yapı tercihi ve oyunun türüyle de farklı bir noktada duruyor. Yedi yaş ve üzeri yaş grubuna hitap edişim de bilinçli seçimimdir. Bu grubu seyirci olarak kazanmamız bireyselliklerine saygı duymaktan geçer.
 
‘KADINIM ULAN’ İSYAN CÜMLESİDİR

Türk tiyatrosunun özgürlüğe ve özgünlüğe İhtiyacı var
Bir röportajınızda ‘ben evde insandım, kadın olduğumu dışarıda öğrendim’ diyorsunuz. Mesleki olarak da zorbalıklar yaşadığınızdan söz ediyorsunuz. Kitabınız ‘Ben Kadınım Ulan’ isminde nasıl bir mesaj var? Yazmak kendini iyileştirmenin bir yoludur derler. Sizin için de öyle oldu mu?

Hayatın ve sanat yolculuğumun içinde hala zorbalık yaşıyorum maalesef. “Kadınım Ulan” biz kadınlara kötü davrananların diliyle bir isyan, bir karşı duruş cümlesidir. Yalnız bu bir deneme türü olduğundan, kitap içeriği çok çeşitli konulardan oluşmaktadır. Yazmak kendini iyileştirmektir evet, bunun için sözün ve özün birlikteliği, kendine dürüstlük şarttır. Yazdıklarımın samimiyet sağlaması ise sözü destekleyici eylemde bulunup bulunmadığımdan tespit edilebilir.

EKRANLARDAN UZAĞIM

Sizi ilk Kara Melek dizisindeki rolünüz ile tanıdı izleyiciler. Dönemin şartlarında çok ses getiren bir diziydi. Bugün geldiğimiz noktada TV dizilerine bakış açınızı merak ettim?
Neredeyse 15 yıldır ekranlardan uzağım. Lakin seyirci hâlâ beni tanıyıp ekranda görmek istediğini dile getiriyor. Ben şu an herhangi bir dizide yoksam TV dizilerine genel yaklaşımda bir problem var demektir. İşe hâkim olmayanların çoğaldığı ve eski başarılı projelerin çok altında kalan işlerin yapıldığı, dirsek temasının hat safhada olduğu bu yapı iyi değil.

SÖZÜMÜ TUTTUM

Sürekli üreten biri olarak yeni projelerinizin de yolda olduğunu düşünüyorum. Ne dersiniz?
Elbette… Yeni kitabım geliyor ve yeni sezona yeni oyun hazırlığımız var.
Son olarak Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ndeki eğitim yıllarınıza geri dönsek. O günkü Sevtap Çapan ile karşılaşsanız. Bugünden ona neler söylemek istersiniz?
 “Kendine yani bana verdiğin söz için, ahlaklı ve onurlu bir sanat yaşamı hayalin için teşekkür ederim. Sözünü tuttun, sözümüzü tuttum. En saf halin hala benimle…”
Ayrıca ilginiz, araştırmacı yönünüz ve samimiyetiniz için size de teşekkür ediyorum.

Biz de ilginiz ve değerli yanıtlarınız için teşekkür ederiz.

Yazarın Tüm Yazıları