Pandemi en çok yoksulları vurdu

Sosyolog Prof. Dr. Veysel Bozkurt, yoksul mahallelerde virüsün daha hızlı yayılmasının tesadüf olmadığına dikkat çekerken, “Üst tabakaların risk olarak gördüğü şeyler, yoksulların gündelik hayatının bir parçasıdır. Daha fazla toplu taşıma kullanmaları, işlerinin evden çalışmaya uygun olmaması ve hayatın dayattığı zaruretler karşısında yapmak zorunda kaldıkları işler, virüs riskini artırıyor,” dedi. Bozkurt, maske ve mesafe kuralı uyumu konusunda ise en çok gençlerin ve erkeklerin yüksek risk alma eğiliminde olduğunun da altını çizdi.

Haberin Devamı

Pandemi en çok yoksulları vurdu
Kovid-19 salgınının bireylerin yaşam memnuniyeti ve mutluluğu üzerindeki etkisini araştıran Prof. Dr. Veysel Bozkurt, çalışma sonuçlarını ilk kez Hürriyet Bursa’ya açıkladı. 2 bin 500 kişinin katıldığı araştırma ile nisan ayından eylül ayına kadar geçen süre içinde iş ve istihdam imkânlarının daralmasının insanların mutluğunu ve hayattan memnuniyetini gerilettiğini ortaya koyan Prof. Dr. Veysel Bozkurt, söyleşimizde Kovid-19 salgınının bütün dünyanın adeta kimyasını bozduğunu söyledi.

Daralan pazar ve istihdam imkânları açısından baktığımızda bu dönemin kazananları ve kaybedenleri kimler oldu?
Alıştığımız normların dışına çıktık. Bildiğimiz çalışma ve yaşama biçimi değişti. İşleri dijital çalışmaya uygun olan orta ve üst sınıflar, uzaktan/çevrimiçi çalışmaya başladı. Her olağanüstü dönemin kazananları ve kaybedenleri olur. KOVİD-19 pandemisi döneminin kazananları ağırlıklı temizlik malzemeleri üretenler, oyun şirketleri, elektronik ticaretle uğraşanlar, yüksek teknoloji ve ilaç şirketleri oldu. Öte yandan bütün dünya genelinde ekonomiler daralmaya başladı. Özellikle otelcilik/ turizm işiyle uğraşanlar, restoran sahipleri, berberler, taşıma işi yapanlar ve küçük esnaf iş yapmakta zorlanır hale geldi. Doğal olarak daralan pazarlar insanların, istihdam imkânlarını, yaşam memnuniyetlerini ve mutluluklarını derinden etkiledi.
Pandemi Döneminde Yaşam Memnuniyeti ve Mutluluğu araştırmasında kimler yer aldı, hangi yöntem kullanıldı?
29 Ağustos-5 Eylül tarihleri arasında çevrimiçi anket yöntemiyle yapılan araştırmaya 2.515 kişi katıldı. Örneklem toplumun bilişsel kapasitesi görece yüksek kısmını kapsamaktadır. Anketi cevaplayanların yüzde 94’ü üniversite ve üzeri eğitime sahiptir. Dolayısıyla bu araştırma hemen hemen tümü sosyal medya kullanan ağırlıklı olarak yükseköğrenimli orta sınıfların eğilimlerini ortaya koymaktadır. Anketi cevaplayanlarının yaş ortalaması 31,82’dir. Yüzde 51,1’i orta gelir grubundan olduğunu ifade ederken, yüzde 23,3’ü de orta alt, yüzde 18,8’i orta üst gelir grubundan olduğunu belirtmiştir. Çevrimiçi anketler, geneli temsil etme iddiasında olmasa da, ankete katılanlar anketör ve çevre etkisi altında kalmadan anketi doldurdukları için, verilen cevaplar çok daha samimi olmaktadır.
Yaşam memnuniyetinde nisan ayı anketine göre nasıl bir değişim söz konusu?
Örneğin Nisan 2020’de anketi cevaplayanların yüzde 60’ı yaşamımdan memnunum derken, bu oran Eylül 2020 itibarıyla yüzde 53’e gerilemiştir. Bütün dünyada olduğu gibi insanlar pandemiden yorulmuşlardır. Bıkkınlık ve yok sayma başlamıştır. Özellikle daralan iş ve para kazanma imkânları insanların yaşam memnuniyetlerini geriletmektedir. İnsanların varoluşsal kaygıları artmış ve sevdiklerine güvenle sarılamaz hale gelmişlerdir.

Haberin Devamı

YAŞAM MEMNUNİYETİ GERİLEDİ

Haberin Devamı

Mutluluğun gelir ile ilişkisi ne yönde?
Bizim insanımız “para var, huzur var” der. Yaşam memnuniyeti kişinin sosyo-ekonomik durumu ile yakından ilişkili. Nisan ayında anketi cevaplayanların yaklaşık yüzde 40’ı önümüzdeki dönemde temel ihtiyaçlarımı karşılayamama kaygısı yaşıyorum derken bu oran eylül ayı itibariyle yüzde 60’a yaklaşmıştır.
Türk toplumu ağırlıklı olarak ihtiyaçlar hiyerarşisinde fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçları aşamasındadır. Bu sebeple yaşam memnuniyetinde gelir son derece önemli bir göstergedir. Gelir arttıkça belirgin bir biçimde yaşam memnuniyeti artmaktadır. Nitekim “Gelecekte maddi açıdan temel ihtiyaçlarımızı karşılayamama korkusu yaşıyorum” diyenler arasında da yaşam memnuniyeti belirgin olarak gerilemektedir.

Haberin Devamı

GENÇLERİN HAREKET ALANI DARALDI

Yaşam memnuniyeti yaşa göre nasıl değişiklik gösteriyor?
Yaşam memnuniyetinde yaş da önemli bir faktördür. Geçmiş akademik literatür yaş ile yaşam memnuniyeti arasında U şeklinde bir ilişkiye vurgu yapar. Ancak Koronavirüs pandemisi (ve daralan istihdam imkânları) bütün dünyada en çok gençleri etkilemiş görülüyor. Bunun yanında pandemi sebebiyle gençlerin hareket alanları daralmıştır. Birçok üniversite öğrencisi genç, evlerini kapatıp ailelerinin yanına dönmüşlerdir. Bazıları arkadaşlarını ve okullarını özler hale gelmişlerdir. Data yaş azaldıkça yaşam memnuniyetin istikrarlı biçimde gerilediğini ortaya koymaktadır.
Nisan ayındaki çalışmada pandeminin yükünün kadınların omuzlarında olduğu gözlemlenmişti. Son çalışmada öne çıkan sonuçlar nelerdir?
Evet, karantina dolayısıyla yardımcılarını kaybetmişler, yemek, ev işleri ve çocuk bakımı üzerlerine kalmıştı. Ancak kadınların nisan ayında yaşam memnuniyetleri erkeklerden daha fazlaydı. Şimdi ise erkeklerle kadınlar arasında anlamlı bir fark kalmadı. Eylülde kadınların yaşam memnuniyetleri nisan ayına göre belirgin olarak geriledi. Bunu da pandeminin yarattığı yorgunluğa ve kadınların görece kırılganlığına bağlamak mümkündür. Nitekim data kadınlar arasında varoluş kaygılarının erkeklerden daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor.

Haberin Devamı

SAĞLIK SİSTEMİNE GÜVENENLER MUTLU

Pandemi en çok yoksulları vurduFarklı ülkelerdeki akademik çalışmaların sonuçları ne yönde?
Örneğin 26 ülkeden binlerce insanın katıldığı bir küresel anket, Batı›da COVID-19›dan en çok etkilenen ülkelerin, genellikle daha mutsuz olduklarını ortaya koymaktadır. Bu araştırmaya göre en düşük yaşam memnuniyeti düzeylerini bildiren Batı Avrupa ülkeleri arasında İtalya, İspanya, ABD ve İngiltere yer alıyor. Bunun yanında sağlık sistemlerine güvenenler de daha yüksek yaşam memnuniyetine sahipler. Ayrıca yükselen işsizlik diğer ülkelerde de yaşam memnuniyetini azaltmaktadır. Bütün dünyada pandemi en çok yoksulları ve kırılgan grupları vurmaktadır. Çünkü yoksulların işleri uzaktan/evden çalışmaya uygun değildir. Birikimleri yok ya da çok sınırlı. Bazıları maske temininde zorlanıyor. Özel araçları yok ve orta ve üst sınıflara göre daha fazla toplu taşıma kullanmaktadırlar.

Haberin Devamı

ERKEKLER VE GENÇLER DAHA ÇOK RİSK ALIYOR

Araştırmanıza göre kimler daha çok maske ve mesafe kurallarına uymuyor?
Evet çevrimiçi anketlere daha çok sorumluluk düzeyi ve bilişsel kapasitesi yüksek insanlar cevap veriyor. Nitekim anketi cevaplayanların yüzde 93,5’u maske yüzde 84,2’si mesafe kuralına uyduğunu söylemektedir. Buna karşılık kalabalık mekânlarda maske kullanmadığını söyleyen yüzde 6,5 (163 kişi), fiziksel mesafeye uymadığını ifade eden yüzde 15,8’in (397 kişinin) cevapları ve demografik özellikleri kurallara uyan grupla karşılaştırıldığında, son derece anlamlı sonuçlar ortaya çıkmıştır. Genelde maske ve mesafe kurallarına uymayanlar aynı zamanda yüksek risk alma eğiliminde olanlardır. Bu grupların başında da erkekler gelmektedir. Aslında erkeklerin de kadınların da önemli bir bölümü kurallara uyma eğilimindedirler. Ancak kadınlar ve erkekleri karşılaştırdığımızda, erkeklerin uyma eğilimi hem maske hem de fiziksel mesafe konusunda daha düşüktür.
Neden erkekler daha fazla risk alma eğiliminde?
Akademik literatür, belirsizlik ve stres altında kadınların genelde geri çekildiğini, erkeklerin ise daha fazla üzerine gittiğini söyler. Özellikle kişinin kendine atfettiği özel olma ve güç duygusu arttıkça, daha büyük risklerle baş edebileceği duygusu da artmaktadır. Nitekim gerçek hayatta aynı miktarda virüse maruz kaldıklarında erkekler kadınlara göre daha çok hayatlarını kaybetmelerine rağmen, bu araştırmaya cevap veren erkeklerin çoğunluğu şaşırtıcı bir biçimde virüse yakalanırlarsa, kadınlara göre daha kolay atlatacağını iddia etmektedirler. Bu da erkekliğin risk alma ile özdeşleşmesine ve erkeklerin potansiyel riskleri kadınlara göre daha az umursamasına yol açmaktadır.
Gençler kurallara uyma konusunda daha mı isteksizler?
Gençler, risk almaya yaşlılara göre daha fazla eğilimlilerdir. Koronavirüsün gençlerden çok yaşlıların hayatlarını tehdit ettiğine dair bulgular, zaten risk almaya eğilimli gençlerin mevcut kuralları daha az umursamasına yol açmıştır. Nitekim yaş azaldıkça maske ve mesafe kurallarına uyduğunu söyleyenler istikralı bir biçimde azalma eğilimindedir.

YOKSULLUK DUYARSIZLAŞTIRIYOR

Yoksulluk virüs riskini ne yönde artırıyor?
Diğer taraftan yoksulluk, yüksek bir risk altında yaşamaktır. Aç kalabilir, şiddete maruz kalabilir ya da mikrop kapabilirsiniz. Sürekli yüksek risk altında yaşayan yoksullar için, üst tabakaların risk olarak gördüğü şeyler, onun gündelik hayatının bir parçasıdır. Dolayısıyla bu grubun korona virüs salgını sonrası, kurallara daha az uyma eğilimi beklenen bir durumdur. Bunun yanında yoksulların daha fazla toplu taşıma kullanmaları, işlerinin evden çalışmaya uygun olmaması ve hayatın dayattığı zaruretler karşısında yapmak zorunda kaldıkları işler, virüs riskini artırmaktadır. Yoksul mahallelerde virüsün daha hızlı yayılması tesadüf değildir. Yoksulların yaşadığı hayat riskler konusunda duyarsızlaşmayı artırmaktadır.
Aynı şekilde virüs en çok aile içinde yayılıyor. Kurallara uyum aile içinde esniyor mu? Literatürde farklı ülkelerde yapılan araştırmalar, virüsün aile bireylerinden ulaşmayacağı şeklinde bir algının olduğunu ortaya koyuyor. Bu sebeple yabancılarla mesafeyi korumaya özen gösteren birçok kişi aile bireyleri arasında aynı özeni göstermemektedir. Oysa gerçekte virüsü yaygın olarak aile bireyleri bulaştırmaktadır. Özellikle kalabalık ailelerde, aile bireylerinden birisi virüsü dışarıdan alırken, geriye kalan onlarca aile üyesi virüsü içeriden kapmaktadır. Biraz da bunun neticesinde kendileri ya da aile bireyleri virüse yakalanmış olanlar, diğerlerine göre fiziksel mesafeye daha çok uyduğunu ifade etmektedirler. Ayrıca virüse yakalansa da kolay atlatacağını düşünenler kurallara daha az uyma eğilimindeler.

BİZE YAKIŞANI YAPALIM

Bilime, sağlık çalışanlarına ve devlete güven ile kurallara uyum arasında anlamlı bir ilişki var mı?
Evet, bilime, doktorlara ve devlete güven arttıkça koronavirüs önlemlerine uyum kısmen artmaktadır.
Salgınla başa çıkma yöntemlerinde etkin toplumsal katılımı nasıl sağlayabiliriz?
Hiçbir ülke sadece yasaklar koyarak salgınla başa çıkamaz. Burada toplumun katılımı, kurallar konusunda hassasiyeti son derece önemlidir. Hepimizin kendi hayatımızdan ve ailemizden başlayarak yapabileceği şeyler var. Ancak bazılarımızın etki alanları diğerlerinden daha geniş. Örneğin toplumun sevilen sanatçıları, sporcuları, futbol kulüpleri, meslek örgütleri, sivil toplum örgütleri yapacakları farkındalık çalışmaları ile milyonlarca insanın hayatına dokunabilirler. Sevenlerini ya da mensuplarını koruyabilirler. Boyut itibariyle yüz yılda bir gelen bir salgınla karşı karşıyayız. Ya sorumlu davranmaktan kaçarak (sadece şikâyet ederek) hasarı büyüteceğiz; ya da her birimiz üzerine düşeni yapıp bu salgından daha az hasarla çıkacağız. Felaketler karşısındaki tutumları ülkelerin de bireylerin de gerçek kumaşlarını ortaya çıkartır derler. Bizim insanımızın da kendine yakışanı yapacağına inanıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları