Son dönemde sosyal medyada neredeyse 3-5 gönderide bir karşınıza çıkıyorlar. Üstelik başrolde ünlü ekonomistler, ekonomi gazetecileri hatta iş insanları var. Mahfi Eğilmez, Özgür Demirtaş, Tuncay Turşucu, Erdal Sağlam, Uğur Gürses ve niceleri... Sanal alemde öyle bir ihya rüzgârı estiriyorlar ki kapılmamak çok zor. AMA DURUN BİR DAKİKA... Tüm bunlar bir tezgâh. Ortada tarihi bir dolandırıcılık olayı var. Abartmıyorum ‘tarihi’ diyorum çünkü bu kadar çok ismin adının bulaştırıldığı, bu kadar çok mecradan milyonlarca insana ulaşan bir dolandırıcılık sistemi tarihte ne görüldü ne de duyuldu. Tiktok, Facebook ve Instagram başrolde. Üstelik bu tarihi dolandırıcılık olayına seyirci kalıyorlar ya da yeteri kadar önlem almıyorlar.
ŞİKÂYET ETMİŞLER AMA...
Son dönemde sosyal medya platformlarını çok konuşuyoruz. Zararı faydası, vergisi algısı, kapanması açılması, şirketi merkezi... Teknolojinin geldiği noktada sosyal medya mecralarını kapatmak, yasaklamak çözüm değil, hangi birinin önünde durabileceğiz ki... Eyvallah. İyi de bu mecraların dolandırıcıların, dolandırıcılığın merkezi haline gelmesine ne diyeceğiz? Yukarıda adını saydığım ekonomistler ve ekonomi gazetecilerinin bir bölümüyle dün konuştum. İsimlerinin böylesine basit bir şekilde dolandırıcılık işlerine bulaştırılmasından öyle rahatsızlar ki... Üstelik çaresizler. Kendi adına açılan sahte dolandırıcılık hesabını şikâyet etmiş birisi, “Topluluk kurallarımıza uygun” diye mesaj almış. Bazı sosyal medya platformları sahte hesapları kapatmış, dolandırıcılar bu kez ilan vermeye başlamışlar. Bir diğeri sahte ilanı şikâyet etmiş ama hiç geri dönen olmamış. Bir sürü dolandırıcı sizin isminizi, fotoğrafınızı onlarca sahte hesaptan ilan olarak duyuruyor ve anlı şanlı sosyal medya platformları sadece seyrediyor. Üstelik teknoloji bu kadar gelişmiş, yapay zekâ başımızın üstünde dönüp duruyorken... Sizce de durum vahim değil mi? Onlarca hesaptan benim adım ya da fotoğrafım yayınlanacak, yapay zekâ bunu yakalayamayacak, sosyal medya platformu gerçek bana sormak zahmetine girmeyecek? Kusura bakmayın ama bu kabul edilebilir bir durum değil...
İŞTE ÖNE ÇIKAN 3 YÖNTEM
BU köşeden defalarca yazdım tekrar, uyarayım. Kimlik bilgilerinizi, şifrelerinizi vs tanımadığınız kimselerle paylaşmayın. Aracı kurum, banka ve finans kuruluşları dışında hiçbir kuruma, şahsa paranızı yollamayın. Dolandırıcılar ünlü isimleri ilan ya da sahte hesaplarda kullanarak vatandaşları avlamaya çalışıyorlar. Genelde 3 yöntem kullanıyorlar. Ancak karşımıza her gün yeni bir dahiyane fikir ve yöntem ile çıkan dolandırıcıların sadece bu 3 yöntemle yetinmediğini tahmin etmek güç değil. Yine de şimdilik bu yöntemleri paylaşayım:
1- HİSSE ALDIRMA: Dolandırıcılar bazı sığ hisseleri satın alıyorlar. Sonra ünlüleri sahte hesap ve ilanlarda kullanıp Telegram, Whats App gibi gruplara vatandaş topluyorlar. Bu gruplara yeterli sayıda vatandaşı çektiklerinde kendi ellerinde olan hisselere ‘AL’ tavsiyesi veriyorlar. Hisseler talep görünce fiyatları başlıyor yükselmeye. Hisse belli bir fiyata yükseldiğinde önce kendileri satış yapıp çıkıyor. Hisse yükseldi mi yükseldi... Vatandaş satmaya kalktığında alıcı olmadığı için hisse hızla değer kaybediyor. Hatta panik zararı daha da büyütüyor. Geçmiş olsun...
2- PARA İSTEME:
Sabancı Topluluğu şirketlerinden Çimsa, 2021 yılındaki İspanyol Buñol’un ardından geçtiğimiz günlerde İrlandalı Mannok’un satın alım sürecini de tamamladı. Şirket Avrupa’nın yanı sıra ABD ve Türkiye’de devam eden yatırımlarıyla lokal bir çimento üreticisinden global bir yapı malzemeleri şirketine dönüşme yolunda.
Sabancı’nın davetlisi olarak hem Çimsa’nın global yatırımlarını hem de topluluk bünyesinde yeni yapılanma ile oluşturulan Malzeme Teknolojileri Grubu’ndaki gelişmeleri öğrenmek üzere, İspanya’nın Buñol şehrinde düzenlenen basın toplantısına katıldık. Toplantıda konuşan Sabancı Holding Malzeme Teknolojileri Grup Başkanı Burak Orhun, sürdürülebilirliğin artık bir trend olarak kabul edilmemesi gerektiğinin altını çizerken, “Sürdürülebilirlik odaklı dönüşümlerin başarıya ulaşabilmesi için, konvansiyonel malzemeden ileri malzemeye geçmemiz şart. Bugün her şirket net sıfır hedeflerinden bahsediyor. Net sıfır hedeflerinin yakalanabilmesi, sadece ve sadece ileri malzeme devrimiyle mümkün” dedi.
‘OYUN KURUCUYUZ’
Yapı Malzemeleri Grup Başkanlığı’nın adının Malzeme Teknolojileri Grup Başkanlığı olarak değiştirildiğini hatırlatan Orhun, “Kordsa’nın da gruba dahil olmasıyla, artık ileri malzeme konusunda çok daha odaklı ilerleyen, bu alanda oyun kuruculuğa soyunan bir yapıdayız. Biz aslında sadece önümüzdeki üç-beş yılın planlamasını yapmıyoruz. Hem malzeme hem de üretim teknolojilerindeki yıkıcı inovasyonlarla gelecek 50-100 yılın altyapısını hazırlıyoruz” dedi.
Yıldırım hem sinemacılık ile hem de çok konuşulacak sürpriz yapımlarla adından söz ettirmeye devam ediyor. Ancak, turizmci şapkasıyla da ilginç işlere imza atıyor. Yıldırım, otelcilik işini büyütmeyi, Stay markasını globale taşımayı hedefliyor. Geride bıraktığımız sezonda Bodrum Cennet Koyu’nda açtığı Bobo By The Stay ile dikkatleri üzerine çekti. Yıldırım’a bu cephede işlerin nasıl gittiğini sordum.
Bodrum’a biraz daha farklı bir stille gittiklerini ve o stilin çok sevildiğini söyleyerek girdi söze ve devam etti:
“Biraz daha insanları doğaya, zeytin ağacına, doğala çekmek istedik. Çok lüksün dışında daha rahat bir ortam verdik. Bir hikâyemiz vardı ve o hikâyeyi de tüketici ilk senesinde satın aldı.”
Sonrasında Bodrum ile ilgili çok ilgimi çeken bir plandan bahsetti. Tek cümleyle özetlemem gerekirse Bodrum’un önemli markaları sezonu uzatmak için birlikte hareket etmeye karar vermiş. Yıldırım bu planı şu sözlerle anlattı:
“Bodrum’da bunca yıldır yerel 3-5 beş marka var. Mesela Maça Kızı dünya çapında. Tek başına savaşıyor, muazzam işler yaptı. Sahibi Sahir, Bodrum projemizi duyduğunda beni aradı. “Ne kadar güzel, yıllar sonra birisi daha benimle cepheye geliyor” dedi. Aynı cephede olmak önemli. Bodrum’da Scorpios, Maça Kızı, Momo, Maxx Royal, Bobo By The Stay gibi seçme markaları bir araya getirip beraber hareket edebilmekle ilgili bir çabam var. Bir nevi işletmeler birliği yaratmak. Mikanos’u Mikanos yapan sekiz tane marka. Sekiz markayı çek Mikanos yok. Bu yüzden Bodrum’un da markaları, Bodrum’u marka yapma açısından çok önemli.”
Yıldırım’a bu ‘işletmeler birliği’nin hedeflerini sordum. “Ben bu hafta sonu Mikanos’taydım” dedi ve devam etti:
“Mikanos full. 7 Ekim’de kapatıyorlar. Mikanos 2000’li yılların başında Bodrum gibiydi. Şimdi işletmeler sezon başında mayısta hepsi partiler, organizasyonlar koyuyor, hepsi beraber açıyor. Kapanışı da yine aynı faaliyetlerle yapıyor aynı tarihte kapatıyorlar. Yani tüketici biliyor ki orada beş yer açık, hep bir hareket var. Bunu Çeşme’ye de Bodrum’a da indirmemiz gerek. Önemli bir turizm hareketi bu.”
Bodrum’un ünlü markaları bu iş için kolları sıvamış bile...
Hemen girişte, duvarda yer alan Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in sözü daha önce dikkatimi çekmemişti: “Engelli kardeşlerimden çok şey öğrendim. Siz öğretmen oldunuz ben ise öğrenci. Siz benim yaşama bakışımı, çocuklarımdan beklentimi değiştirdiniz.” Fatma Şahin’in davetleri ile birlikte her yıl Gaziantep’teki değişime bizzat şahitlik ediyoruz. Bu değişiklikler içinde beni en çok sevindiren Engelsiz Yaşam Merkezi’ndeki kardeşlerimizin her yıl bir yenilikle karşımıza çıkması, hayata bağlılığı ve gerçekten günlük yaşama katılma arzuları. Antep’teki merkez bugüne kadar gördüklerim içinde en kapsamlısı, en iddialısı. Katılımcı kardeşlerimiz, merkez yetkilileri ve aileler bir bütün olmuş o merkezde onlarca yeni mucizeye imza atıyorlar.
HAYDİ TARLADAN SOFRAYA
Gaziantep’in heyecanı Engelsiz Yaşam Merkezi ile sınırlı değil. Şehirde halka değen birçok proje var. Bunlardan biri de Haydi Tarladan Sofraya Projesi.
Üretici ile tüketiciler arasında doğrudan bir bağ kurularak, hem çiftçiye hak ettiği kazancı sağlamak hem de tüketiciye daha uygun fiyatlarla kaliteli ürünler sunmak amacıyla Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan Haydi Tarladan Sofraya Projesi büyük ilgi görüyor. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı üreticilerin emeklerini doğrudan tüketiciye ulaştıran çalışmada, Kuzeyşehir’de kurulan pazar yerini bizzat ziyaret etme fırsatı bulduk. Üreticinin doğrudan pazarda tüketici ile buluşması ve ortadan aracıların kalkması fiyatları neredeyse 3’te 1 oranında aşağıya çekmiş. Üstelik tarladan toplanan ve hiç beklemeden tüketiciye sunulan ürünlerin tazeliğini sanırım tartışmaya bile gerek yok. Salçası, turşusu, bulguru, tarhanası derken Antepli kadınların eliyle lezzetlenen pek çok ürünü pazaryerlerinde uygun fiyatla bulmak mümkün.
Büyükşehir Belediyesi tarafından açılan pazarlarda ayrıca, zabıta ekipleri ve gıda mühendisleri sürekli denetimlerle herhangi bir olumsuzluğun önüne geçiyor. Haydi Tarladan Sofraya Projesi, her hafta pazartesi günleri Alaaddin Yavaşça Eğitim Merkezi, salı günleri Derekenarı Tur Otobüsleri Park Alanı (Kalealtı), çarşamba günleri Mehmet Akif Ersoy Pazar Yeri (Karataş), perşembe günleri Kırsal Terminal İçi ve cuma günleri ise Kuzeyşehir 1. Etap’ta kuruluyor.
DÜNYAYA TANITIM ZAMANI
Biliyorsunuz, teknoloji sektörü ‘yapay zekâ’nın (AI) getirdiği yeniliklere uyum sağlamak ve bu yenilikleri kendi yararına kullanmak için büyük bir dönüşümden geçiyor. Teknoloji şirketleri, bulut hizmet sağlayıcıları ve işletmeler, yapay zekâya yapılan harcamalarını artırıyor, ancak bazıları bu yatırımların geri dönüşü konusunda şüphe duyuyor. Raporda bu gerçeklikten yola çıkılıp önümüzdeki döneme ilişkin bazı saptamalarda bulunulmuş. En çok dikkatimi çeken bulguları paylaşmak istedim.
Yapay zekâ işleri kolaylaştırıyor ancak bu kolaylıkların ticarete dönüşmesi ve para kazanmak hiç kolay değil. Teknoloji liderleri artık yalnızca teknolojik gelişmeleri yakalamakla kalmayıp aynı zamanda bu gelişmeleri nasıl ticarileştirecekleri konusunda da yeni stratejiler geliştirmek zorundalar. Çalışmalarda, yapay zekâ girişimlerinin EBITDA’da (bir şirketin faiz, vergi, amortisman ve amortisman öncesi kazancı) yüzde 20’ye kadar bir artış sağlayabileceği görülmüş. Ancak bu artışın, yalnızca yapay zekânın başarılı bir şekilde uygulanmasıyla değil, aynı zamanda iş süreçlerinin bu teknolojilere adapte edilmesiyle de mümkün olduğu saptanmış. İş süreçlerini teknolojinin hızına adapte etmenin kolay olmayacağını tahmin etmem güç değil.
VERİ EGEMENLİĞİ
Raporda yapay zekânın (AI) ulusal güvenlik, veri egemenliği ve uluslararası teknoloji ekosistemlerinde yeni bir rekabet alanı haline geldiğine dikkat çekilen bölüm oldukça ilginçti.
‘Küresel Teknoloji Sektöründe Yeni Çatışma Hattı’ başlıklı bölümde ülkelerin kendi yapay zekâ altyapılarını kurarak uluslararası bağımlılıklardan kurtulma çabaları dile getirilmiş. Bu, hem teknoloji firmaları hem de hükümetler için büyük stratejik zorluklar ve fırsatlar yaratıyor. Bu aşamada ‘veri egemenliği’ ifadesinin de hayatımıza girdiğini belirtmek gerekir. Çünkü artık ülkeler kendi yapay zekâ altyapılarını ve veri güvenliği sistemlerini kurarak uluslararası teknoloji devlerinden bağımsız hale gelmeye çabalıyor. Özellikle veri güvenliği ve ulusal güvenlik konularında bu trend giderek önem kazanıyor. Hükümet destekli yapay zekâ projeleri, teknoloji firmalarının büyümesi için önemli bir fırsat yaratabilir. Şirketler, hükümetlerle işbirliği yaparak, veri güvenliği konusunda yeni çözümler sunabilir ve ulusal yapay zekâ projelerinde stratejik ortaklıklar geliştirebilir.
Bardağın dolu tarafında bunlar var. Boş tarafına gelirsek; Yapay zekâ, siber güvenlikten askeri operasyonlara kadar birçok ulusal güvenlik alanında kritik bir rol oynuyor. Ülkeler, bu nedenle yapay zekâ alanında kendi kapasitelerini artırmaya çalışıyor. Bu durum, uluslararası işbirliklerini zayıflatabilir ve küresel teknoloji ekosisteminde daha fazla bölünme yaratabilir. Yapay zekâya hakim olma yarışı, aynı zamanda ekonomik bir yarış. Ülkeler, yapay zekâ sayesinde ekonomik güçlerini artırmayı hedefliyor. Bu yarış, özellikle yapay zekâ yeteneklerine sahip ülkeler ile bu teknolojilere henüz tam erişimi olmayan ülkeler arasındaki uçurumu derinleştirebilir.
ÇİP KITLIĞI YAŞANABİLİR
Diyelim ki bir ev almaya karar verdiniz. Bu evin bedelinin bir bölümünü krediyle karşılayacaksınız. Bankaya gidiyorsunuz. İşlemleriniz başlıyor. Banka sizin alacağınız emlağı bir eksperin inceleyeceğini söylüyor. Bu aşama önemli çünkü kredi miktarı, ipotek bedeli vs bu incelemenin sonunda belirleniyor. Yani bu tür finansal işlemlerde yetkili eksper raporu zorunluluk. İstenmemesi gibi bir durum yok. Ayrıca sadece alım satımda değil eğer herhangi bir krediye teminat olarak gayrimenkul gösterilecekse banka yine resmi bir eksper raporu talep ediyor.
NASIL HAZIRLANIYOR
Peki eksper bu raporu nasıl hazırlıyor? Eksper gayrimenkulü öncelikle yerinde görüp bir inceleme yapıyor. Fiyat konusunda etraftan da bilgi alıyor. Ancak resmi inceleme resmi kurumların bilgeleriyle yapılıyor. Bu aşamada devreye belediye de giriyor. Eksper incelenecek gayrimenkulün imar dosyasını belediyeden talep ediyor. Bu dosyada neler var derseniz; ruhsat, proje, imar durumu, varsa tutanaklar, kararlar, inşaat yapımındaki usul ve usulsüzlükler, olası bir deprem hasarı vs belediyenin yetkisinde olan tüm konular yer alıyor. Bu bilgiler zaten belediyenin arşivlerinde olmak zorunda. Bu dosyaları mimar, hak sahipleri, mirasçılar vs görebiliyor. Çünkü kamuoyuna açık bilgileri içeriyor.
Elde ettiğim bilgilere göre belediyeler 7-8 yıl öncesine kadar bu raporların görülmesi, incelenmesi için herhangi bir ücret talep etmiyordu. Ta ki bir gün burada bir boşluk olduğunu ve bu işlemlerden ücret alınabileceğini keşfedene kadar. Bu aşamada öncü belediyelerin İstanbul’da Şişli ve Bakırköy olduğunu da belirtmeliyim. Yandaki tabloya da bakarsanız bu belediyelerin günümüzde ortalama sayılabilecek bir ücret aldığını göreceksiniz. Ancak her iki belediyenin de sınırlarının oldukça geniş, işlem sayısının da nispeten fazla olduğunu belirtmem de fayda var.
MARMARİS’TE 5000 TL
Neyse konumuza dönersek... Öğrendiğime göre Şişli ve Bakırköy’ün ardından hemen hemen tüm belediyeler bu işten para alabileceklerini keşfedince bir anda eksper ücretleri havada uçuşmaya başlamış. Bazı belediyeler işi yılda yüzde 500’lere varan zamlar yaparak abartınca her bir dosyadan alınan ücretler de hatırı sayılır meblağlara ulaşmış. Öyle ki örneğin Muğla’nın Marmaris ilçesinde belediye her bir dosya için eksperlerden artık 5000 TL istiyor. Peki acaba geçen yıl bu ücret ne kadardı diye merak edebilirsiniz. Ben merak ettim, öğrendim. Çok şaşıracaksınız ama Marmaris geçen yıl bu işlem için dosya başına sadece 50 TL alıyormuş. Yüzde 9900 artışla birden 5000 TL’ye çıkması çok garip değil mi? Kartal Belediyesi de geçen yıl 1200 TL alırken bu yıl birden ücreti 3900 TL’ye çıkarmış. Yani yüzde 225 artış yapılmış.
VATANDAŞTAN ÇIKIYOR
‘Canım ne olacak eksperler de para kazanıyor bu parayı ödeyiversin’ demeyin sakın. Eksperler bu parayı bankalardan, bankalar da vatandaştan tahsil ediyor. Üstelik ortalama bir ücret mantığı ile hareket ediyorlar. Yani ucuz belediye pahalı belediye bakmadan ortalama bir ücret alıyorlar.
İngilizcesi Artificial Intelligence. Kısaltması da AI... Neden AI’ye geldim derseniz belli ki bu iki harf bundan sonraki dönemde hayatımızda fazlasıyla yer edinecek. Geçtiğimiz hafta Berlin’de düzenlenen IFA 2024 fuarına da AI özellikli ürünler damga vurdu. Neredeyse tüm firmaların ürünlerini simgeleyen harflerin rakamların yanında AI harflerini görmek mümkündü.Yapay zekanın ulaşacağı noktayı düşünmek bugünden hayal etmek çok güç. Daha düne kadar bir biriyle konuşan iki beyaz eşyaya hayret ederken bugün artık buzdolabındaki kamera sayesinde biten ürünlerden haberdar olup, sipariş verebiliyor, eldekilerle ne yemek yapabileceğimize karar verebiliyoruz. Teknoloji korkunç bir hızla ilerlerken çamaşır makinemizin, buzdolabımızın, TV’mizin artık en mahrem bilgilerimize sahip olduğuna da şüphe yok. Sanırım önümüzdeki dönemde bir taraftan yapay zekanın yapabildiklerine hayret ederken bir taraftan da bilgi güvenliğimiz ile ilgili sınırları tartışıyor olacağız. Yapay zeka henüz bu köşeyi ele geçirmemişken gelin şimdi Samsung yöneticilerinden IFA 2024 sırasında dinlediğimiz Türkiye pazarına yönelik son bilgileri paylaşayım:
-Kompresör ve motorlar için garanti süresi 20 yıla kadar çıkmış.
-Tüketiciler buzdolabını 8, çamaşır makinesini ise 7 yılda bir değiştiriyor.
-2024’ün ilk yarısında beyaz eşyada yüzde 24 büyüme gerçekleşmiş, ancak ekonomi önlemleri nedeniyle yavaşlama kendisini hissettirmiş.
-2024 sene sonunda, beyaz eşyada yüzde 2.5-5 arası cirosal daralma bekleniyor.
-Adet bazında hem buzdolabı hem çamaşır makinesi pazarı ilk 6 ayda yüzde 8 civarı büyümüş. temmuz ayında da yaklaşık 2 büyüme olmuş.
-Televizyon değiştirme sıklığı da yaklaşık 7 yıla çıkarken tüketicilerin her seferinde daha büyük ekranlara yöneldiği görülüyor.
-
Dahası, eksikler için bir alışveriş listesi hazırlıyor. Bununla da yetinmiyor, dolaptaki malzemeler ile hangi yemekleri yapabileceğinizi söylüyor. Daha ne yapsın... Yapay zekâ öyle bir hızla ilerliyor ki bu süreci takip de zor. Bakın, Avrupa genelinde yapay zekâya yönelik kamuoyu duyarlılığını ölçmek amacıyla bir araştırma yapılmış. Sonuç enteresan.
Araştırmaya göre, tüketicilerin yüzde 66’sı daha fazla zaman kazanmanın yollarını arıyor ancak aynı tüketicilerin yalnızca yüzde 15’i yapay zekânın günlük yaşamda nasıl kullanılabileceğini tam olarak biliyor. Yani yüzde 85 durumdan bihaber.
Bu yıl 100’üncü defa kapılarını ziyaretçilere açan tüketici elektroniği fuarı IFA Berlin 2024’te de yapay zekâ başroldeydi. Berlin’de son iki günde Vestel ve Samsung yöneticileriyle yaptığımız görüşmelerin de ana odağı yapay zekâ ve yapay zekâlı ürünlerdi.
Koreli teknoloji devi Samsung’un ‘Herkes için Yapay Zekâ’ vizyonuyla yaptığı tanıtımdaki konuşmalarda yapay zekânın; kullanıcıların yaşam kalitesini artırmada rol oynadığı vurgulanırken bu teknolojiyle donatılan ürünlerin bireylerin yaşamını zenginleştirebileceği belirtildi.
‘GÜNLÜK YAŞAMI İYİLEŞTİRİYOR’
Samsung Electronics Türkiye Tüketici Elektroniği Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Mert Gürsoy, şunları söyledi:
“Samsung’un IFA 2024’te görücüye çıkardığı yapay zekâ destekli ürün ve teknolojileri günlük yaşamı daha kişisel ve verimli hale getirerek kullanıcıların yaşam tarzını zenginleştiriyor. Bu yılki IFA Fuarı’nda tanıttığımız ürün serilerinde ‘Herkes İçin Yapay Zekâ’ kavramına odaklanıyoruz ve bunu üç ana başlıkta ele alıyoruz: Sürdürülebilirlik, bağlantılı yaşam ve daha zengin bir ürün deneyimi. Samsung olarak yapay zekâyı, günlük yaşamı iyileştiren bir araç olarak görüyoruz. Yapay zekâ bizim için daha iyi bir dünya ve daha iyi bir günlük yaşam yaratma aracı. Sene başında çıktığımız yapay zekâ yolculuğunu Galaxy AI, Bespoke AI, AI TV olarak devam ettirerek tüm ürün kategorilerimize entegre bağlantılı bir ekosistem yaratıyoruz. Yapay zekâ sayesinde akıllı ev aletleri artık kullanıcıların yaşam tarzını, rutinlerini ve beklentilerini anlayabilen ve bunlara cevap verebilen, sezgisel bir kullanım deneyimi sunuyor.”