Hemen girişte, duvarda yer alan Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in sözü daha önce dikkatimi çekmemişti: “Engelli kardeşlerimden çok şey öğrendim. Siz öğretmen oldunuz ben ise öğrenci. Siz benim yaşama bakışımı, çocuklarımdan beklentimi değiştirdiniz.” Fatma Şahin’in davetleri ile birlikte her yıl Gaziantep’teki değişime bizzat şahitlik ediyoruz. Bu değişiklikler içinde beni en çok sevindiren Engelsiz Yaşam Merkezi’ndeki kardeşlerimizin her yıl bir yenilikle karşımıza çıkması, hayata bağlılığı ve gerçekten günlük yaşama katılma arzuları. Antep’teki merkez bugüne kadar gördüklerim içinde en kapsamlısı, en iddialısı. Katılımcı kardeşlerimiz, merkez yetkilileri ve aileler bir bütün olmuş o merkezde onlarca yeni mucizeye imza atıyorlar.
HAYDİ TARLADAN SOFRAYA
Gaziantep’in heyecanı Engelsiz Yaşam Merkezi ile sınırlı değil. Şehirde halka değen birçok proje var. Bunlardan biri de Haydi Tarladan Sofraya Projesi.
Üretici ile tüketiciler arasında doğrudan bir bağ kurularak, hem çiftçiye hak ettiği kazancı sağlamak hem de tüketiciye daha uygun fiyatlarla kaliteli ürünler sunmak amacıyla Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan Haydi Tarladan Sofraya Projesi büyük ilgi görüyor. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı üreticilerin emeklerini doğrudan tüketiciye ulaştıran çalışmada, Kuzeyşehir’de kurulan pazar yerini bizzat ziyaret etme fırsatı bulduk. Üreticinin doğrudan pazarda tüketici ile buluşması ve ortadan aracıların kalkması fiyatları neredeyse 3’te 1 oranında aşağıya çekmiş. Üstelik tarladan toplanan ve hiç beklemeden tüketiciye sunulan ürünlerin tazeliğini sanırım tartışmaya bile gerek yok. Salçası, turşusu, bulguru, tarhanası derken Antepli kadınların eliyle lezzetlenen pek çok ürünü pazaryerlerinde uygun fiyatla bulmak mümkün.
Büyükşehir Belediyesi tarafından açılan pazarlarda ayrıca, zabıta ekipleri ve gıda mühendisleri sürekli denetimlerle herhangi bir olumsuzluğun önüne geçiyor. Haydi Tarladan Sofraya Projesi, her hafta pazartesi günleri Alaaddin Yavaşça Eğitim Merkezi, salı günleri Derekenarı Tur Otobüsleri Park Alanı (Kalealtı), çarşamba günleri Mehmet Akif Ersoy Pazar Yeri (Karataş), perşembe günleri Kırsal Terminal İçi ve cuma günleri ise Kuzeyşehir 1. Etap’ta kuruluyor.
DÜNYAYA TANITIM ZAMANI
Biliyorsunuz, teknoloji sektörü ‘yapay zekâ’nın (AI) getirdiği yeniliklere uyum sağlamak ve bu yenilikleri kendi yararına kullanmak için büyük bir dönüşümden geçiyor. Teknoloji şirketleri, bulut hizmet sağlayıcıları ve işletmeler, yapay zekâya yapılan harcamalarını artırıyor, ancak bazıları bu yatırımların geri dönüşü konusunda şüphe duyuyor. Raporda bu gerçeklikten yola çıkılıp önümüzdeki döneme ilişkin bazı saptamalarda bulunulmuş. En çok dikkatimi çeken bulguları paylaşmak istedim.
Yapay zekâ işleri kolaylaştırıyor ancak bu kolaylıkların ticarete dönüşmesi ve para kazanmak hiç kolay değil. Teknoloji liderleri artık yalnızca teknolojik gelişmeleri yakalamakla kalmayıp aynı zamanda bu gelişmeleri nasıl ticarileştirecekleri konusunda da yeni stratejiler geliştirmek zorundalar. Çalışmalarda, yapay zekâ girişimlerinin EBITDA’da (bir şirketin faiz, vergi, amortisman ve amortisman öncesi kazancı) yüzde 20’ye kadar bir artış sağlayabileceği görülmüş. Ancak bu artışın, yalnızca yapay zekânın başarılı bir şekilde uygulanmasıyla değil, aynı zamanda iş süreçlerinin bu teknolojilere adapte edilmesiyle de mümkün olduğu saptanmış. İş süreçlerini teknolojinin hızına adapte etmenin kolay olmayacağını tahmin etmem güç değil.
VERİ EGEMENLİĞİ
Raporda yapay zekânın (AI) ulusal güvenlik, veri egemenliği ve uluslararası teknoloji ekosistemlerinde yeni bir rekabet alanı haline geldiğine dikkat çekilen bölüm oldukça ilginçti.
‘Küresel Teknoloji Sektöründe Yeni Çatışma Hattı’ başlıklı bölümde ülkelerin kendi yapay zekâ altyapılarını kurarak uluslararası bağımlılıklardan kurtulma çabaları dile getirilmiş. Bu, hem teknoloji firmaları hem de hükümetler için büyük stratejik zorluklar ve fırsatlar yaratıyor. Bu aşamada ‘veri egemenliği’ ifadesinin de hayatımıza girdiğini belirtmek gerekir. Çünkü artık ülkeler kendi yapay zekâ altyapılarını ve veri güvenliği sistemlerini kurarak uluslararası teknoloji devlerinden bağımsız hale gelmeye çabalıyor. Özellikle veri güvenliği ve ulusal güvenlik konularında bu trend giderek önem kazanıyor. Hükümet destekli yapay zekâ projeleri, teknoloji firmalarının büyümesi için önemli bir fırsat yaratabilir. Şirketler, hükümetlerle işbirliği yaparak, veri güvenliği konusunda yeni çözümler sunabilir ve ulusal yapay zekâ projelerinde stratejik ortaklıklar geliştirebilir.
Bardağın dolu tarafında bunlar var. Boş tarafına gelirsek; Yapay zekâ, siber güvenlikten askeri operasyonlara kadar birçok ulusal güvenlik alanında kritik bir rol oynuyor. Ülkeler, bu nedenle yapay zekâ alanında kendi kapasitelerini artırmaya çalışıyor. Bu durum, uluslararası işbirliklerini zayıflatabilir ve küresel teknoloji ekosisteminde daha fazla bölünme yaratabilir. Yapay zekâya hakim olma yarışı, aynı zamanda ekonomik bir yarış. Ülkeler, yapay zekâ sayesinde ekonomik güçlerini artırmayı hedefliyor. Bu yarış, özellikle yapay zekâ yeteneklerine sahip ülkeler ile bu teknolojilere henüz tam erişimi olmayan ülkeler arasındaki uçurumu derinleştirebilir.
ÇİP KITLIĞI YAŞANABİLİR
Diyelim ki bir ev almaya karar verdiniz. Bu evin bedelinin bir bölümünü krediyle karşılayacaksınız. Bankaya gidiyorsunuz. İşlemleriniz başlıyor. Banka sizin alacağınız emlağı bir eksperin inceleyeceğini söylüyor. Bu aşama önemli çünkü kredi miktarı, ipotek bedeli vs bu incelemenin sonunda belirleniyor. Yani bu tür finansal işlemlerde yetkili eksper raporu zorunluluk. İstenmemesi gibi bir durum yok. Ayrıca sadece alım satımda değil eğer herhangi bir krediye teminat olarak gayrimenkul gösterilecekse banka yine resmi bir eksper raporu talep ediyor.
NASIL HAZIRLANIYOR
Peki eksper bu raporu nasıl hazırlıyor? Eksper gayrimenkulü öncelikle yerinde görüp bir inceleme yapıyor. Fiyat konusunda etraftan da bilgi alıyor. Ancak resmi inceleme resmi kurumların bilgeleriyle yapılıyor. Bu aşamada devreye belediye de giriyor. Eksper incelenecek gayrimenkulün imar dosyasını belediyeden talep ediyor. Bu dosyada neler var derseniz; ruhsat, proje, imar durumu, varsa tutanaklar, kararlar, inşaat yapımındaki usul ve usulsüzlükler, olası bir deprem hasarı vs belediyenin yetkisinde olan tüm konular yer alıyor. Bu bilgiler zaten belediyenin arşivlerinde olmak zorunda. Bu dosyaları mimar, hak sahipleri, mirasçılar vs görebiliyor. Çünkü kamuoyuna açık bilgileri içeriyor.
Elde ettiğim bilgilere göre belediyeler 7-8 yıl öncesine kadar bu raporların görülmesi, incelenmesi için herhangi bir ücret talep etmiyordu. Ta ki bir gün burada bir boşluk olduğunu ve bu işlemlerden ücret alınabileceğini keşfedene kadar. Bu aşamada öncü belediyelerin İstanbul’da Şişli ve Bakırköy olduğunu da belirtmeliyim. Yandaki tabloya da bakarsanız bu belediyelerin günümüzde ortalama sayılabilecek bir ücret aldığını göreceksiniz. Ancak her iki belediyenin de sınırlarının oldukça geniş, işlem sayısının da nispeten fazla olduğunu belirtmem de fayda var.
MARMARİS’TE 5000 TL
Neyse konumuza dönersek... Öğrendiğime göre Şişli ve Bakırköy’ün ardından hemen hemen tüm belediyeler bu işten para alabileceklerini keşfedince bir anda eksper ücretleri havada uçuşmaya başlamış. Bazı belediyeler işi yılda yüzde 500’lere varan zamlar yaparak abartınca her bir dosyadan alınan ücretler de hatırı sayılır meblağlara ulaşmış. Öyle ki örneğin Muğla’nın Marmaris ilçesinde belediye her bir dosya için eksperlerden artık 5000 TL istiyor. Peki acaba geçen yıl bu ücret ne kadardı diye merak edebilirsiniz. Ben merak ettim, öğrendim. Çok şaşıracaksınız ama Marmaris geçen yıl bu işlem için dosya başına sadece 50 TL alıyormuş. Yüzde 9900 artışla birden 5000 TL’ye çıkması çok garip değil mi? Kartal Belediyesi de geçen yıl 1200 TL alırken bu yıl birden ücreti 3900 TL’ye çıkarmış. Yani yüzde 225 artış yapılmış.
VATANDAŞTAN ÇIKIYOR
‘Canım ne olacak eksperler de para kazanıyor bu parayı ödeyiversin’ demeyin sakın. Eksperler bu parayı bankalardan, bankalar da vatandaştan tahsil ediyor. Üstelik ortalama bir ücret mantığı ile hareket ediyorlar. Yani ucuz belediye pahalı belediye bakmadan ortalama bir ücret alıyorlar.
İngilizcesi Artificial Intelligence. Kısaltması da AI... Neden AI’ye geldim derseniz belli ki bu iki harf bundan sonraki dönemde hayatımızda fazlasıyla yer edinecek. Geçtiğimiz hafta Berlin’de düzenlenen IFA 2024 fuarına da AI özellikli ürünler damga vurdu. Neredeyse tüm firmaların ürünlerini simgeleyen harflerin rakamların yanında AI harflerini görmek mümkündü.Yapay zekanın ulaşacağı noktayı düşünmek bugünden hayal etmek çok güç. Daha düne kadar bir biriyle konuşan iki beyaz eşyaya hayret ederken bugün artık buzdolabındaki kamera sayesinde biten ürünlerden haberdar olup, sipariş verebiliyor, eldekilerle ne yemek yapabileceğimize karar verebiliyoruz. Teknoloji korkunç bir hızla ilerlerken çamaşır makinemizin, buzdolabımızın, TV’mizin artık en mahrem bilgilerimize sahip olduğuna da şüphe yok. Sanırım önümüzdeki dönemde bir taraftan yapay zekanın yapabildiklerine hayret ederken bir taraftan da bilgi güvenliğimiz ile ilgili sınırları tartışıyor olacağız. Yapay zeka henüz bu köşeyi ele geçirmemişken gelin şimdi Samsung yöneticilerinden IFA 2024 sırasında dinlediğimiz Türkiye pazarına yönelik son bilgileri paylaşayım:
-Kompresör ve motorlar için garanti süresi 20 yıla kadar çıkmış.
-Tüketiciler buzdolabını 8, çamaşır makinesini ise 7 yılda bir değiştiriyor.
-2024’ün ilk yarısında beyaz eşyada yüzde 24 büyüme gerçekleşmiş, ancak ekonomi önlemleri nedeniyle yavaşlama kendisini hissettirmiş.
-2024 sene sonunda, beyaz eşyada yüzde 2.5-5 arası cirosal daralma bekleniyor.
-Adet bazında hem buzdolabı hem çamaşır makinesi pazarı ilk 6 ayda yüzde 8 civarı büyümüş. temmuz ayında da yaklaşık 2 büyüme olmuş.
-Televizyon değiştirme sıklığı da yaklaşık 7 yıla çıkarken tüketicilerin her seferinde daha büyük ekranlara yöneldiği görülüyor.
-
Dahası, eksikler için bir alışveriş listesi hazırlıyor. Bununla da yetinmiyor, dolaptaki malzemeler ile hangi yemekleri yapabileceğinizi söylüyor. Daha ne yapsın... Yapay zekâ öyle bir hızla ilerliyor ki bu süreci takip de zor. Bakın, Avrupa genelinde yapay zekâya yönelik kamuoyu duyarlılığını ölçmek amacıyla bir araştırma yapılmış. Sonuç enteresan.
Araştırmaya göre, tüketicilerin yüzde 66’sı daha fazla zaman kazanmanın yollarını arıyor ancak aynı tüketicilerin yalnızca yüzde 15’i yapay zekânın günlük yaşamda nasıl kullanılabileceğini tam olarak biliyor. Yani yüzde 85 durumdan bihaber.
Bu yıl 100’üncü defa kapılarını ziyaretçilere açan tüketici elektroniği fuarı IFA Berlin 2024’te de yapay zekâ başroldeydi. Berlin’de son iki günde Vestel ve Samsung yöneticileriyle yaptığımız görüşmelerin de ana odağı yapay zekâ ve yapay zekâlı ürünlerdi.
Koreli teknoloji devi Samsung’un ‘Herkes için Yapay Zekâ’ vizyonuyla yaptığı tanıtımdaki konuşmalarda yapay zekânın; kullanıcıların yaşam kalitesini artırmada rol oynadığı vurgulanırken bu teknolojiyle donatılan ürünlerin bireylerin yaşamını zenginleştirebileceği belirtildi.
‘GÜNLÜK YAŞAMI İYİLEŞTİRİYOR’
Samsung Electronics Türkiye Tüketici Elektroniği Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Mert Gürsoy, şunları söyledi:
“Samsung’un IFA 2024’te görücüye çıkardığı yapay zekâ destekli ürün ve teknolojileri günlük yaşamı daha kişisel ve verimli hale getirerek kullanıcıların yaşam tarzını zenginleştiriyor. Bu yılki IFA Fuarı’nda tanıttığımız ürün serilerinde ‘Herkes İçin Yapay Zekâ’ kavramına odaklanıyoruz ve bunu üç ana başlıkta ele alıyoruz: Sürdürülebilirlik, bağlantılı yaşam ve daha zengin bir ürün deneyimi. Samsung olarak yapay zekâyı, günlük yaşamı iyileştiren bir araç olarak görüyoruz. Yapay zekâ bizim için daha iyi bir dünya ve daha iyi bir günlük yaşam yaratma aracı. Sene başında çıktığımız yapay zekâ yolculuğunu Galaxy AI, Bespoke AI, AI TV olarak devam ettirerek tüm ürün kategorilerimize entegre bağlantılı bir ekosistem yaratıyoruz. Yapay zekâ sayesinde akıllı ev aletleri artık kullanıcıların yaşam tarzını, rutinlerini ve beklentilerini anlayabilen ve bunlara cevap verebilen, sezgisel bir kullanım deneyimi sunuyor.”
Kredi kartını uzatan tüketiciye IBAN numarası işaret ediliyor ya da nakit ile ödemesi isteniyordu. Bu yolla işletme, KDV, gelir vergisi başta olmak üzere tüm mali yükümlüklerden sıyrılıyordu. Kısacası kayıt dışı satış yapıyordu. Pek çok esnaf, işyerine IBAN’ların olduğu karekodlu tabela bile koymaya başladı. Özetle, bu yöntem o kadar yaygınlaşmıştı ki bir gün kamuoyunun gündemine giren bir haber, bu yöntemi kadük hale getirdi. Maliye’nin IBAN hesaplarını incelemeye aldığı, cezaların kapıda olduğu açıklandı. Ödemeyi banka hesabından alıp fiş vermeyen işletmelere her bir fiş için ilk tespitte 10 bin TL, sonraki tespitlerde katlanarak 100 bin TL'ye kadar, fatura vermeyen işletmelere ise belgede yer alması gereken tutarın yüzde 10’u oranında özel usulsüzlük cezası kesileceği belli oldu. Ayrıca, bu işletmeler devleti vergi kaybına uğrattıkları için vergi incelemesi yapılacaktı. Sadece işletme sahiplerinin değil, yakınlarının ve çalışanlarının hesapları ile kiralama yoluyla kullanılan hesaplar da denetleniyordu. Banka hesap hareketleri, tapu ve araç sicilleri gibi verilerden yola çıkılıyordu. Pazar esnafı, nalbur, manav, restoran vs işletmeler IBAN afişlerini apar topar topladı.
Peki kayıt dışı kalmayı alışkanlık haline getiren, vergiyi ödemeyip bu bedelleri cebine atan kötü niyetli işletmeler şimdi ne yapıyor dersiniz? Öncelikle vatandaştan nakit ödeme talep ediyorlar. Nakit ödeme şansı olmayıp kredi kartı ile ödeme yapmak isteyen vatandaştan genelde yüzde 10’ları bulan oranda komisyon talep ediyorlar. Yani bankaların POS komisyonlarının iki katından daha fazla bir bedeli! Hatta bana gelen bazı şikâyetlerde, yüzde 20’nin üzerinde bile komisyon talep edenler olduğu yönünde.
POS KOMİSYONU YÜZDE 3.5
Burada bir parantez açıp, POS sisteminin nasıl çalıştığından kısaca bahsetmemde fayda var. Herhangi bir banka ile anlaşma yapan işletme söz konusu bankanın POS cihazını kullanmaya başlıyor. Bu anlaşmada işletme ile banka, şartları belirliyor. İşletme kredi kartı tahsilatının hemen ertesi gün hesabına geçmesini istiyorsa, banka yüzde 3.5’lik bir kesinti yapıyor. Daha sonraki günlerde hesaba geçerse, komisyon oranı düşüyor. 40 gün sonra ise sıfırlanıyor. Yani işletme hesabına 40 gün sonra geçmesi kabul edilirse işletme komisyon ödemiyor.
Banka anlaşmalarına göre, kredi kartı taksiti devreye girerse bu komisyon oranlarında artış oluyor. 2 taksit ve ertesi gün hesaba geçecek toplam bedel için yüzde 5.5, 3 taksit ve ertesi gün hesaba geçiş için yüzde 7.45 komisyon gibi... Bu oranlar ve diğer teknik detaylar banka ile işletme arasında ciro vs veriler ışığında özel olarak belirleniyor. Bu yazıda bir bankanın verilerinden derlediğim tabloyu konunun daha net anlaşılması için paylaşıyorum. Oranlar bankanın belirlediği azami oranlar. Neresinden bakarsanız bakın işletmelerin kredi kartı ile ödeme yapmak isteyen vatandaştan yüzde 10’lar düzeyinde komisyon istemesinin geçerli bir nedeni yok. Talep edilen komisyon resmen fahiş...
İKİ AMAÇLARI VAR
Kötü niyetli bu işletmelerin iki temel amacı var:
Turizmci Zafer Alkaya’dan bahsediyorum. Bilmeyenler için küçük bir hatırlatma. Her şey dahil sistemini hayatımıza 1990’lı yılların başında Magic Life’ın kurucusu Dr. Cem Kınay kazandırmıştı. Türkiye bu sayede turizmde önemli atılımlar yaptı, kazançlar elde etti. Zafer Alkaya da Cem Kınay’ın o dönemdeki ekibindeki isimlerden biriydi. Geçtiğimiz günlerde bir araya geldiğimizde konu dönüp dolaşıp her şey dahil sistemine geldiğinde Alkaya şunları söyledi:
“Her şey dahil sistemi yıllar önce gelişme ve atılım sürecinde olan turizm hareketimiz için çok önemli çıkış yolu olmuştur. Bu sayede elde ettiğimiz başarılı sonuçlar elbette yadsınamaz.
Ancak yıllar sonra içinden geçtiğimiz bu yeni süreçte samimiyetle masaya yatırılarak yeniden tartışılmalıdır. Sistemde bütünüyle ısrar etmek ise bizi gelecekte yeni sıkıntılarla karşılaşma noktasına getirebilir. Sonuç olarak artık “her şey dahil “ sistemini bir tabu olarak görmemek gerekmektedir. Öte yandan turist aldığımız pazarlar anlamında yelpazemizi mutlaka genişletmek zorunda olduğumuz ise sektörümüzün bir başka çok önemli gerçeğidir. Hep bildiğimiz, alıştığımız pazarlarla yol yürüme kolaycılığını kesinlikle terk etmemiz gerekmektedir.”
HERKES YAKINIYOR
Turizm paydaşı olan kiminle konuşsanız yıllardır ‘her şey dahil’ sisteminden yakınır. Otel sahibi, sivil toplum örgütleri, acenta, esnaf, belediye başkanı, politikacı hatta bakanlar bile... İş düğmeye basmaya geldiğinde etraf bir anda boşalır.
Bir dönem her şey dahilden kazanımlar elde eden Türkiye’nin yeni fırsatlara yelken açması gerekiyor. Üstelik bunun belki de tam zamanı... Niye mi?
Bu yıl turizm tesislerinin doluluk oranlarında problem var. Alkaya’nın tespitleri şöyle:
Bölge turizmi için gerek doluluk ve gerek gelir anlamında en önemli aylardan biri olan Temmuz geçtiğimiz yıllarda düzenli olarak maksimum kapasitelere ulaştığımız çok önemli bir aydır. Ancak bu yıl doluluklar maalesef beklentilerin altında kalmıştır.
Çünkü salon 600 kişilikti ve biz temmuz ayının ortasında bankacılık ve dijitalleşme konuşacaktık. Etkinliğin saati yaklaştığında o salon tamamen dolmuştu. Moderatörlüğünü yaptığım panelde de dile getirdim. Öncelikle katılım gösterenleri sonra da başta Akbank Genel Müdürü Kaan Gür olmak üzere etkinlikte emeği geçen Akbanklıları takdir etmek gerekir. Bu yaz sıcağında böyle bir toplantıda bu kadar çok insanın bir araya gelmesi büyük başarı ve geleceğimiz açısından çok önemli. Bu tür etkinlikler belirlenen konularda bilgilenmenin yanı sıra bankacıların halkı, halkın da bankacıları dinlemesi, yenilik ve sorunların dile getirilmesi, karşılıklı fikir alışverişi için müthiş bir ortam sunuyor.
Etkinliğin sonunda Ankaralılardan gelen sorular da gösterdi ki iş dünyasının gündemindeki en önemli konu, kurun geleceği ve faizlerin ne kadar süre sonra tekrar düşmeye başlayacağı, yani kredi piyasasının normalleşmesi. Verilen cevaplardan çıkardığım not yıl sonuna kadar mevcut duruma göre çok radikal bir değişim beklenmediği. Tabii olağanüstü bir gelişme yaşamazsak. Bir başka gözlemim ise özellikle sanayicilerin kredi piyasasında normalleşme beklemesinin en büyük sebebi bekleyen yatırımlar. Bu da sevindirici bir gelişme.
BANKALAR NEDEN ÖNEMLİ
Yeri gelmişken bankaların ekonomik gelişmede önemli bir rol üstlendiğini de hatırlatmama izin verin. Nedenlerini kısaca sıralayayım.
-Tasarrufları toplayarak bu kaynakları verimli yatırım fırsatlarına yönlendirirler. Bu şekilde, işletmelerin büyümesi ve ekonomik faaliyetlerin genişlemesi için gerekli finansmanı sağlarlar.
-İşletmelere ve bireylere kredi vererek yatırım yapmalarına, ev, araba vs satın almalarına olanak tanır. Bu sayede ekonomik faaliyetlerin artmasına ve büyümeye katkıda bulunurlar.
-Günlük işlemlerden büyük ödemelere kadar geniş bir yelpazede ödeme hizmetleri sunarlar. Böylece ticaretin ve ekonomik faaliyetlerin düzenli ve sorunsuz bir şekilde yürütülmesini sağlarlar.