Suriyeli mültecilerin dönüş kriterlerinde önemli bir ayrıntı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen 24 Eylül’de New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na hitaben yaptığı konuşmanın zihinlerde yer eden görüntülerinden biri, kendisini dinleyen topluluğa kürsüden iki eliyle tuttuğu bir Suriye haritasını göstermesidir.

Haberin Devamı

Bu haritada, Fırat’ın doğusunda sınıra bitişik yaklaşık 30 kilometre derinlikte tasarlanmış bir ‘güvenli bölge’de Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin dönüşü için yapılması tasarlanan yeni yerleşimlerin mevkileri işaretlenmişti.

Erdoğan’ın BM kürsüsünden uluslararası camianın dikkatine getirdiği bu haritada, tasarlanan yerleşimler yaklaşık 440 kilometre boyunca uzanan Fırat’ın doğusundaki sınır boyunca üç bölge içinde konumlandırılmıştı.

Batıda Kobani’den doğuya doğru Tel Abyad’a kadar olan birinci bölgede inşa edilecek 1 ilçe ile 7 köy merkezine 65 bin kişinin yerleştirilmesinin hedeflendiği yazılı haritada.

Tel Abyad ile Resulayn arasındaki 120 kilometrelik ikinci bölge için hedef 3 ilçe, 63 köy olmak üzere 405 bin kişi olarak gösteriliyor. Ve Resulayn’dan en doğuda Irak sınırına kadar uzanan kuş uçuşu 200 kilometrelik bölgede 6 ilçe merkezi, 70 köy olmak üzere 530 bin kişi notu düşülmüş.

*

Haberin Devamı

Bu harita, Erdoğan’ın New York ziyareti sırasında ikili görüşme yaptığı liderlere verdiği proje kitapçığında da yer alıyor. Kitapçıkta, Türkiye sınırında kurulacak güvenli bölgede 1 milyon Suriyeli nüfusun yerleştirileceği toplam 5 bin nüfuslu 140 adet köy ile 30 bin nüfuslu 10 ilçeden oluşan yerleşim alanı oluşturulacağı belirtiliyor.

Erdoğan, New York dönüşü yaptığı açıklamalarda, başlangıçta yerleştirilmesi tasarlanan 1 milyon kişiye ek olarak daha sonraki aşamada güneydeki Rakka ve Deyrizor gibi bölgeler de projeye eklenirse, “bu alanın 2 milyon insanı kapsayacağını” belirtmişti.

Türkiye’de yaşayan Suriyeli mültecilerin sayısının bugün itibarıyla 3 milyon 670 bin dolayında olduğu dikkate alındığında yarıdan fazlasının dönüşü hedeflenmiş oluyor.

*

Bu proje Türkiye’nin Barış Pınarı harekâtının başlamasından önce tasarlanmıştı. Harekâtın 9 Ekim tarihinde başlamasından sonra 17 Ekim tarihinde Ankara’da ABD Başkanı Mike Pence ile yürütülen görüşmelerde Tel Abyad ile Resulayn arasında 32 kilometre derinliğinde 120 kilometrelik bir bölgenin -YPG unsurları çıkartılarak- Türkiye’nin kontrolüne bırakılması konusunda mutabakata varıldı.

Haberin Devamı

ABD ile bu şekilde karara bağlanan güvenli bölge kesiti, Erdoğan’ın BM kürsüsünde gösterdiği haritanın orta alanındaki ikinci bölgeye tekabül ediyor.

Erdoğan, ardından 22 Ekim’de Soçi’de Rusya lideri Vladimir Putin ile vardığı 10 maddelik mutabakatta ise sınırın Tel Abyad-Resulayn hattı dışında doğuya ve batıya doğru uzanan bölgelerinde -yine YPG sahadan çıkartılmak suretiyle- alan kontrolü Suriye rejimine ve Rusya’ya bırakıldı, ancak Türk ve Rus askerlerinin 10 kilometrelik bir derinlikte denetim amacıyla devriyeye çıkmaları da öngörüldü.

*

Sonuçta Türkiye’nin ABD ve Rusya ile yaptığı mutabakatlar üzerinden şekillenen yeni durumda, başlangıçta 440 kilometre olarak tasarlanan güvenli bölgede TSK’nın doğrudan kontrol edebileceği alanın genişliği 120 kilometre ile sınırlı kalmıştır.

Haberin Devamı

Nitekim, daha sonra Ankara cephesinde yapılan açıklamalarda, söz konusu yerleşim merkezleri için öngörülen alanın genişliği daraltılarak, Tel Abyad-Resulayn hattı vurgulanmaya başlamıştır. Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile 1 Kasım tarihinde İstanbul’da yaptığı görüşmeden tam bir gün önce 31 Ekim’deki bir konuşmasında kendisine projenin desteklenmesi için vereceği mesajı şöyle anlatmıştır:

Diyeceğim ki (Guterres’e), ‘Uluslararası donörler toplantısı çağrısını siz yapın.’ Yaptınız yaptınız, yapmadığınız takdirde bu çağrıyı ben yapacağım. Oldu oldu, olmadı Tel Abyad’la Rasulayn arasında mülteciler şehrini veya şehirlerini biz kuracağız.”

Haberin Devamı

Görüleceği gibi, Erdoğan Tel Abyad ile Resulayn arasındaki hatta kurulacak mülteci şehirlerinden söz etmektedir.

*

Bu noktada bir süredir devam eden bir tartışma bu yerleşim merkezlerine hangi mültecilerin iskân edileceği sorusu etrafında cereyan ediyor. Cenevre’de Suriye Anayasa Komitesi toplantısı başlamadan bir gün önce 29 Ekim’de Astana ortakları Türkiye, Rusya ve İran dışişleri bakanlarının yaptıkları üçlü toplantıdan sonra yayımladıkları ortak açıklama, bu konuda önemli bir kriter getiriyor.

Mevlüt Çavuşoğlu, Sergey Lavrov ve Cevad Zarif’in imza attıkları toplam altı maddelik bu ortak açıklamanın son paragrafı Suriyeli mülteciler ile ülke içinde yerlerinden edilmiş insanların güvenli ve gönüllü dönüşlerinin kolaylaştırmasında esas alınacak esasları düzenliyor.

Haberin Devamı

Burada vurgulanan hedef, mültecilerin ve yerinden edilmişlerin Suriye’deki “asıl (başlangıçtaki) ikamet yerlerine” (original places of residence) dönmeleridir.

Astana ortaklarının bu mutabakatı, mültecilerin ayrıldıkları yerleşim merkezlerine dönmelerini temel ilke olarak tanımlarken, farklı bölgelere kaydırılmalarına kapıyı kapalı tutuyor. Önümüzdeki dönemde bu konuda yürütülecek tartışmalarda 29 Ekim mutabakatını göz ardı etmemek gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları