Avrupa Konseyi’nin önündeki Rusya bayrağı neden indirildi?

Avrupa Konseyi’nin web sitesine girdiğinizde anasayfanın sağ köşesinde şu duyuru ile karşılaşıyorsunuz:

Haberin Devamı

Bakanlar Komitesi’nin 16 Mart 2022 tarihinde aldığı karar çerçevesinde Rusya Federasyonu artık Avrupa Konseyi’nin bir üyesi değildir. Web sitesi, bu gelişmeyi dikkate alacak şekilde en kısa zamanda güncellenecektir.”

Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgaline uluslararası alanda gördüğü en sert karşılıklardan biri, Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra insan hakları ve hukukun üstünlüğü değerlerinin korunması için kurulan Avrupa Konseyi’ndeki üyeliğinin son bulması oldu.

Bu gelişme, Rusya’nın Avrupa’nın insan hakları-hukuk kulübünde artık bir yerinin olmadığını, bu kulübün kapısının önüne konduğunu gösteriyor.

ÖNCE ASKIYA ALMA ARDINDAN ÜYELİĞE SON

Aslında işgalin hemen ertesi günü başlayan sürecin bir sonucu bu durum. Rus tanklarının 24 Şubat’ta Ukrayna’ya girmesinden sonraki gün 25 Şubat’ta Konsey’in hükümetler kanadını temsil eden Bakanlar Komitesi bu konudaki ilk kararını aldı. Komite, bu kararda önce Rusya’nın Avrupa Konseyi’ndeki temsilini “askıya almayı” kararlaştırdı. Kararda, Rusya’nın Konsey’in iki önemli organı olan Bakanlar Komitesi ile Parlamenter Asamblesi’ndeki (Meclis) temsilinin hemen askıya alınacağı vurgulandı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) bu aşamada bu tasarrufun dışında tutuldu.

Haberin Devamı

Ardından Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerin parlamentolarından temsilcilerin bir araya geldiği Asamble geçen salı günü (15 Mart) Strasbourg’da olağanüstü gündemle yaptığı toplantıda, “Rusya’nın Avrupa Konseyi’nin statüsünü ağır bir şekilde ihlal ettiği, dolayısıyla artık örgütün üyesi olamayacağı” yolundaki kararını aldı.

Asamble, tavsiye niteliğindeki bu kararı oybirliği ile alırken Avrupa Konseyi statüsünün sekizinci maddesine de atıf yaptı. Bu madde, Bakanlar Komitesi’nin, hukukun üstünlüğü ve insan haklarını koruma taahhüdünü ciddi surette ihlal eden üye ülkelerin “Konsey’e mensup olmadığına karar verebileceğini” belirtiyor. Nihai yetki Avrupa Konseyi’nin siyasi kanadına, yani Komite’ye ait.

Bu arada, gelişmelerin hangi yönde gittiğini gören Rusya, aynı gün Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Buric’e önceden başvurarak, örgütün üyeliğinden ayrıldığını, bu çerçevede Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden de çekildiğini bildirdi.

Haberin Devamı

Ertesi günü 16 Mart’ta da Bakanlar Komitesi toplanarak, Parlamenter Asamblesi kararına da atıfla daha önceden başlattığı askıya alma prosedürünün bir adım ilerisine giderek, Rusya’nın Avrupa Konseyi’ne üyeliğini statünün sekizinci maddesi çerçevesinde “sona erdirmeyi” kararlaştırdı.

Avrupa Konseyi’ne bakarsanız Rusya üyelikten çıkartılmıştır. Rusya, kendi iradesi ile çekildiğini söyleyecektir.

Öyle ya da böyle, sonuç yazımızı tamamlayan fotoğrafta görüleceği üzere 16 Mart, yani geçen çarşamba günü Avrupa Konseyi’nin Strasbourg’daki merkezinin hemen önünde üye ülkelerin bayrakları arasında Rusya’ya ait mavi, beyaz, kırmızı renklerdeki bayrağın 26 yıl sonra direğinden indirilmesi oldu. Böylece Konsey’in üye sayısı 47’den 46’ya düştü.

Avrupa Konseyi’nin önündeki Rusya bayrağı neden indirildi

RUSYA’NIN ÜYELİĞİ KONSEYİ İKİYE BÖLMÜŞTÜ

Haberin Devamı

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra eski Doğu Bloku ülkelerinin demokrasiye geçişlerinde en etkili olan kurumların başında Avrupa Konseyi geliyor. Konsey, bu ülkelerin önemli bir bölümünü 1990’lı yılların ilk yarısında üyeliğe kabul ederken, oluşturduğu Venedik Komisyonu’nun da katkısıyla yeni üyelerde anayasa ve diğer yasaların Avrupa Konseyi normlarına uygun bir şekilde hazırlanmasında kayda değer bir rol oynamıştı. Bu ülkelerin çoğu demokrasiye geçiş süreçlerini süratle tamamladılar.

Ve ardından konu Rusya meselesine geldi. Rusya da Konsey’e üye olarak kabul edilmeli miydi?

O dönemde Türkiye’nin Avrupa Konseyi nezdindeki (1996-97) Daimi Temsilcisi Büyükelçi Rıza Türmen’di. Kendisiyle dün yaptığımız sohbette Türmen, o günlerde Rusya’nın üyeliği konusunda Konsey içinde büyük bir tartışmanın yaşandığını, iki zıt görüşün karşı karşıya geldiğini şöyle anlatıyor:

Haberin Devamı

Birinci grupta diğer Doğu Bloku ülkelerine yapılan uygulamanın Rusya’ya da tekrarlanması gerektiğini savunanlar vardı. Bu görüşte olanlar, üye yapıldığı takdirde bunun Rusya’nın insan haklarına, hukuka saygılı bir doğrultuya girmesine yardımcı olacağını, böylelikle Rusya’nın olumlu yönde dönüştürülebileceğini savunuyorlardı. Bu grubun başını o tarihte Konsey’in Genel Sekreteri olan İsveçli Daniel Tarschys çekiyordu.”

Türmen’e göre ikinci grupta olanlar ise Rusya’nın üye olarak kabulünün Konsey için tehlike yaratacağı görüşündeydiler: “Bu görüşü savunanlara göre Rusya o kadar büyük, ayrıca demokrasi, insan hakları ve hukuk kültüründen o kadar uzak bir ülkeydi ki, Konsey’e alındığı takdirde kendisinin değişmesi bir yana, muhtemelen Konsey’i olumsuz yönde dönüştürüp Avrupa Konseyi olmaktan çıkartırdı. Bu görüşün en hararetli savunucusu Avusturyalı Genel Sekreter Yardımcısı hukukçu Peter Leuprecht’ti. Çok kuvvetli bir şekilde ‘Rusya’nın hazmı güç olur. Avrupa Konseyi’nin sonunu getirir’ şeklinde uyarıyordu.”

Haberin Devamı

Sonunda Genel Sekreter’in başını çektiği kanat kazandı. Türmen’e göre, burada önem taşıyan bir nokta, özellikle Parlamenter Asamble’de çoğunluğun Rusya’nın üyeliğe alınması yönünde ağırlığını koymasıydı. Leuprecht de bu karara tepki olarak görevinden istifa etti.

TÜRMEN: ‘RUSYA’YI İSTEMEYENLER HAKLI ÇIKTI’

Rusya, 28 Şubat 1996 tarihinde Avrupa Konseyi’ne resmen üye oldu. Ardından 1998 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) statüsüne ilişkin 11’inci protokolü de onaylayarak mahkeme sistemine de girdi. Bu çerçevede bireysel başvuru mekanizmasının Rus vatandaşlarına açılmasıyla birlikte 2002’den itibaren AİHM’den Rusya hakkında ihlal kararları da çıkmaya başladı.

İlginç bir nokta, Türmen’in 1998 yılında yine Strasbourg’da ama bu kez AİHM’de yargıç olarak görev üstlenip Rusya ile ilgili hak ihlallerini yakından izlemeye başlamasıydı.

Rusya, kısa zamanda ülkeden yağmaya başlayan bireysel başvurularla birlikte mahkemenin iş yükünün ciddi derecede artmasına yol açtı. Rusya’nın üyeliğinin Türkiye açısından şöyle bir sonucu da oldu. Daha önce AİHM’nin verdiği ihlal kararlarında her yıl birinci gelen Türkiye, 2012 yılından itibaren Rusya’nın arkasında ikinciliğe düştü. Geçen yıl da ilk kez Ukrayna’nın ihlallerde ikinciliğe çıkmasıyla Türkiye üçüncülüğe geriledi.

AİHM’nin 2021 yılı sonu istatistiklerine bakıldığında da mahkemede bekleyen başvuruların yüzde 24.2’sinin (17 bin 13) Rusya’dan geldiği ortaya çıkıyor. Rusya’yı yüzde 21.7 (15 bin 251 başvuru) ile Türkiye izliyor.

AİHM’de yargıç olarak on yıl görev yapan Türmen, Rusya’nın Avrupa Konseyi’ne katılımı sonrası yaşanan tabloyu şöyle anlatıyor:

Aslında Peter Leuprecht’in ne kadar haklı olduğu kısa zamanda ortaya çıktı. Rusya’da gerçek anlamda bir hukuk devletinin geçerli olmadığı anlaşıldı, geçen süre içinde bu yönde hiçbir düzelme olmadı. Mahkemenin iş yükü de çok arttı. Rusya, AİHM içinde yapılmak istenen reformları da engellemeye çalıştı. Bir bu kadar düşündürücü nokta, Rusya’nın AİHM kararlarını uygulamak konusunda kayıtsız bir tutum izlemesi oldu. Bakanlar Komitesi’nde kararların uygulanması talepleri karşısında umursamaz bir tutum alıyorlardı.

Türmen, Rusya hakkında alınan üyelikten çıkarma kararını yerinde bulduğunu belirtirken, “Avrupa Konseyi’nin dayandığı bütün temel değerleri ortadan kaldıran bir ülkenin bu kurumda işi ne?” diye konuşuyor.

RUS VATANDAŞLARI ARTIK AİHM’DE HAK ARAYAMAYACAK

Önemli bir sonucu daha vurgulayalım. Avrupa Konseyi cephesinde işlerin bu noktaya gelmiş olmasının gerçek mağdurları artık AİHM’nin korumasından yararlanamayacak olan Rus vatandaşlarıdır. AİHM, geçen çarşamba günü yaptığı bir açıklamayla Rusya’nın üyeliği sona erdiği için bu ülkeden gelen bütün başvuruların incelenmesinin askıya alındığını duyurmuştur.

Bu arada, Rusya sıralamadan çıkınca, muhtemelen Türkiye’nin AİHM’nin verdiği hak ihlali kararlarında yeniden birinci ülke konumuna gelmesinin de önü açılmış oluyor.

Yazarın Tüm Yazıları