ABD, PKK uzantısı ile Suriye’de petrol anlaşması yapınca...

Bugün projektörlerimizi geride bıraktığımız günlerde Suriye cephesinde meydana gelen sürpriz bir gelişmeye çevirelim. Bu gelişme, ABD’li bir enerji şirketi ile PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG’nin denetimindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında Suriye’nin kuzeydoğusundaki petrol yataklarının işletilmesi konusunda varılan mutabakat.

Haberin Devamı

Trump yönetiminin bu anlaşmaya bir hayli kuvvetli ifadelerle arka çıkarak, varılan mutabakatın tarafı olduğunu duyurması, siyasi boyutları açısından konunun ciddiyet derecesini iyice yukarı çekti.

‘Delta Crescent Energy’ isimli ABD enerji şirketiyle ile SDG arasında imzalanan anlaşmanın varlığı ilk kez geçen 30 Temmuz tarihinde ABD Senatosu Dış İlişikler Komitesi’nde düzenlenen bir oturumda ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo tarafından yapılan bir açıklamayla ortaya çıktı.

Pompeo, South Carolina Cumhuriyetçi Senatörü Lindsey Graham’ın bir sorusu üzerine, ABD yönetimi olarak bu anlaşmayı desteklediklerini açıklarken, “Anlaşmanın yapılması bizim umduğumuzdan biraz daha uzun zaman aldı. Şimdi uygulama aşamasındayız” diye konuştu.

Burada hemen not etmemiz gereken bir nokta var. Kongre’de bu konuyu gündeme getiren Graham, Suriye’nin kuzeydoğusundaki bölgede bulunan petrol yataklarının işletilmesi meselesiyle başından beri ilgili olan bir senatör. ABD’deki ‘Foreign Policy’ dergisinde çıkan bir haber analizde, Graham’ın Delta Crescent Energy şirketi ile Trump yönetimi arasında söz konusu anlaşma için görüşmelerin yapılmasını kolaylaştırıcı bir rol oynadığı da yazılmıştır.

Haberin Devamı

 TRUMP ‘PETROLÜ KORUYACAĞIZ’ DEMİŞTİ

 ABD yönetiminin himayesindeki bu mutabakat, aslında ABD Başkanı Donald Trump’ın geçen ekim ayında ABD askeri gücünü Suriye’den çekme kararını açıklamasından sonra, tepkiler üzerine, askerlerin bir bölümünün petrol kuyularını korumak amacıyla burada tutulacağını duyurmasının bir uzantısı olarak görülebilir.

Başkan Trump, 23 Ekim tarihindeki bu açıklamada “Petrolü emniyet altına aldık. Petrolün bulunduğu sahada küçük bir ABD askeri gücü tutacağız. Petrolü koruyacağız ve bununla ilgili ne yapacağımıza gelecekte karar vereceğiz” diye konuşmuştu.

Trump, bu açıklamayı yaptığı gün Suriye’deki SDG (YPG) komutanı olan Mazlum Kobani ile de görüşmüştü. Kobani, İçişleri Bakanlığı’nın ‘en çok aranan teröristler listesi’nin ‘kırmızı kategorisi’nde ‘Ferhat Abdi Şahin’ ismiyle yer alan bir PKK teröristidir. 

Haberin Devamı

Aynı gün Senatör Graham da yaptığı bir açıklamayla, Suriye’deki petrol sahalarında üretimi arttıracaklarını, bu şekilde IŞİD’e karşı savaşan SDG’ye yardımcı olacaklarını, elde edilecek gelirin bir bölümünün ABD’nin Suriye’deki askeri harcamalarının maliyetini karşılamak için kullanılabileceğini söylemişti.

Trump, ertesi günkü (24 Ekim) bir tweet paylaşımında “General Mazlum Abdi ile görüştüğünü” hatırlatıp “Bizim yaptıklarımızı takdir ediyor, ben de Kürtlerin yaptıklarını takdir ediyorum” diyerek şöyle konuşmuştu:

Belki de şimdi Kürtlerin petrol bölgesine doğru gitmeye başlamalarının zamanıdır.”

‘BARIŞ PINARI’ BÖLGESİNİN DOĞUSUNDAKİ ÜÇ SAHADA

 Başkan Trump’ın “Daha sonra ne yapacağımıza gelecekte karar vereceğiz” dediği konudaki kararın alındığı anlaşılıyor. Burada önemli olan nokta, ABD yönetiminin ilgili ABD şirketini Esad rejimine uyguladığı yaptırım mekanizmasından muaf tutmayı kabul etmiş olmasıdır.

Haberin Devamı

Trump yönetimi, uzun bir zamandır Esad rejimine katı bir ekonomik yaptırım rejimi uyguluyor. Yönetim, geçen haziran ayında ‘Ceaser Yasası’ olarak adlandırılan mevzuat çerçevesinde yeni yaptırımlarla bu rejimi daha da sertleştirdi.

Mevcut yaptırım rejimi uyarınca herhangi bir ABD şirketinin Suriye’de faaliyet göstermemesi gerekiyor. Ancak ABD yönetimi, Delta Crescent Energy’nin başvurusu üzerine bu şirketi Suriye’de petrol üretimi yapabilmesi için yaptırımların dışında tutmayı kararlaştırmıştır. Al Monitor haber sitesinde bu konuda yayımlanan son derece detaylı habere göre, şirketle ilgili muafiyet kararı ABD Hazine Bakanlığı tarafından geçen nisan ayında alınmıştır.

Haberin Devamı

Anlaşmayla ilgili ayrıntılar yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Anlaşma mevcut petrol kuyularının kapsamlı bir revizyondan geçirilerek geliştirilmesini öngörüyor. Amerika’nın Sesi (VOA), bölgedeki üst düzey Kürt kaynaklara dayandırdığı haberinde, anlaşma uyarınca ABD şirketinin 150 milyon dolar tutarında bir petrol rafinerisi kuracağını bildirmiştir.

VOA haberine göre, petrol arama ve çıkarma faaliyetleri Suriye’nin kuzeydoğusunda SDG’nin kontrol ettiği bölgedeki üç sahada yürütülecektir. Bunlar en doğuda Irak sınırına yakın bir noktada Cizre’ye 35 kilometre uzaklıktaki Rimelan’dır. Diğer iki bölge ise yine Rimelan gibi Türkiye’nin geçen ekim ayından bu yana Fırat’ın doğusunda sınır boyunca kontrol ettiği ‘Barış Pınarı’ bölgesinin doğusunda kalan Tel Hamiş ve Tel Brak yerleşimleridir.

Haberin Devamı

İlginç bir başka nokta petrol şirketinin ortaklarıdır. Üç ortaktan biri, ABD’nin Özel Kuvvetler’inde görev yapmış emekli albay Jim Reese. Diğeri George Bush’un başkanlığı döneminde 2005 yılında siyasi atamayla Danimarka’ya büyükelçi gönderilmiş olan Cumhuriyetçi Parti’ye yakın işadamı James Cain. Bir diğeri ise daha önce de Suriye’de petrol ruhsatı almış olan John Dorrier isimli bir işadamı.

Bu arada ABD’de yayımlanan The New Republic dergisi, Dorrier’in hem Trump hem de Senatör Graham’ın seçim kampanyasına bağışta bulunduğunu da yazdı. Bu yönüyle bakıldığında, şirketin ortaklarının siyasi bağlantıları biraz baş ağrıtacak gibi görünüyor.

PETROL KİME, NASIL SATILACAK?

Şimdi meselenin en hassas bölümüne gelelim. Anlaşmanın uygulamaya konduğunu, planlandığı şekilde üretime başlandığını varsayalım. Bu petrol kime satılacaktır? Şirket yöneticilerinin yaptıkları açıklamada söz ettikleri şekilde bu petrol uluslararası pazara hangi yoldan nasıl çıkacaktır? Esad rejimine satılması zaten ABD yaptırımlarına takılacağı için başka nereye satılabilir? Türkiye bu anlaşmaya kuvvetle muhalefet ettiğine göre Irak’taki bölgesel Kürt yönetimi Ankara’nın tahmin edilebilir itirazlarına rağmen bu şirkete muhtelif kolaylıklar sağlayabilir mi?

Bu anlaşmanın özellikle üretilecek petrolün pazarlama boyutu kaçınılmaz olarak bunlar gibi birçok kritik soruyu gündeme getiriyor.

Anlaşmanın hayata geçirilmesinin önümüzdeki dönemde Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği açısından ne anlam taşıyacağı sorusunu, ayrıca Türkiye, Rusya, İran ve Esad rejiminin bu anlaşmaya verdikleri tepkileri de yarınki yazımızda değerlendirelim.

Yazarın Tüm Yazıları