100 yıl sonra Mudanya'da İsmet İnönü'yü hatırlamak

Mudanya Mütarekesi’nin 100’üncü yıldönümünde Mudanya Barış Ödülü İnönü’nün kızı Özden Toker’e verildi.

Haberin Devamı

MUDANYA sahilinde Gemlik Körfezi’ne bakan iki katlı ahşap binanın girişinde salonun sol tarafındaki küçük odada zaman sıkışmış gibi duruyor. Pencereden dalgalı bir denizin görüntüsü içeri yansıyor. Odanın ortasındaki masanın iki tarafında, tarihin kritik bir dönemeç noktasında o masaya oturmuş müzakerecileri temsil eden balmumundan heykelleri var, askeri üniformalarıyla birlikte.

Masanın girişe göre sol tarafında kalpağıyla TBMM hükümetinin müzakerecisi, İstiklal Savaşı’nda Garp Cephesi’nin muzaffer komutanı İsmet İnönü... Tam karşısında İngiliz Korgeneral Harington. Onun solunda Fransız Tümgeneral Charpy ve sağında İtalyan Korgeneral Mombelli...

100 yıl sonra Mudanyada İsmet İnönüyü hatırlamak
İnönü Vakfı Başkanı Özden Toker ile ödül töreninden sonra bir arada.

Haberin Devamı

Önceki gün, yani bundan tam yüz yıl önce 11 Ekim 1922 tarihinde, o masanın etrafında oturan Ankara hükümetinin temsilcisi ile itilaf devletlerinin temsilcileri, Kurtuluş Savaşı’nda ateşkesi ilan eden, savaşı resmen bitiren Mudanya Mütarekesi’ne imza atmışlardı.

İmzalar atıldıktan sonra İsmet İnönü, beraberindeki generallerle birlikte evin merdivenlerden inecek ve onları açıkta bekleyen savaş gemilerine hareketleri öncesinde askeri törenle uğurlayacaktı.

Şevket Süreyya Aydemir’in “Tek Adam” kitabının üçüncü cildinde yazdığına bakılırsa, bu sırada askeri selam birliği vaziyet alır. Müttefik generaller kıtayı teftiş ederek geçerken, askeri bandonun şefinin değneğini kaldırmasıyla mızıka marşa girer. Generaller, bu marşın ahengine ayak uydurarak rıhtıma doğru yürürler.

Aydemir, “Nedense bu marşın biraz fazla oynak olduğunu, bandonun temposunun hızlandığını, büsbütün hızlandığını, nağmelerin de oynaklaştığını ve misafirlerin bu ahenge ayak uydurma gayretine girdiklerini” anlatıyor. Bu marşın çalınması bir tesadüf müydü? Yoksa bando şefinin zeki bir azizliği miydi? Aydemir, bu soruları yönelttikten sonra “Bu hâlâ belli olmamıştır” diyor.

100 yıl sonra Mudanyada İsmet İnönüyü hatırlamak

Haberin Devamı

TRAKYA HÂLÂ YUNAN İŞGALI ALTINDAYDI

Mudanya Mütarekesi neden önemliydi?

Evet, Büyük Taarruz 26 Ağustos 1922 tarihinde başlamış, 30 Ağustos’ta Büyük Zafer’e ulaşmış ve kaçan Yunan birlikleri kovalanarak 9 Eylül’de İzmir’in kurtuluşu gerçekleşmişti. Bunu iki gün sonra 11 Eylül’de Bursa’nın kurtuluşu izleyecekti.

Anadolu’da kalan son Yunan birlikleri de Mudanya ve Bandırma’da yaşanan muharebelerin ardından Erdek’ten kalkan gemilerle denizden ricatı tamamlayacaklardı. Son Yunan gemisi Erdek’ten 18 Eylül 1922 günü ayrıldı.

Yunan askerleri Anadolu’dan çekilmişti ama işgal tümüyle sonuçlanmış değildi. Çünkü Trakya hâlâ Yunan ordusunun işgali altındaydı. Ayrıca İstanbul ve Çanakkale Boğazları itilaf devletlerinin kontrolündeydi. Çözüm bekleyen zorlu meseleler vardı.

Haberin Devamı

İşte 3 Ekim 1922 günü başlayan ve birkaç kez koptuktan sonra 11 Ekim günü imzaların atılmasıyla sonuçlanan Mudanya müzakerelerinin gündemindeki en kritik konulardan biri ateşkesin resmen ilanının yanı sıra Trakya’nın akıbetiydi.

Mudanya müzakerelerinde en önemli sonuçlardan biri bu alanda alınmıştır. Tek kurşun atılmadan Yunan birliklerinin Trakya’dan çekilmesi kayda bağlanmıştır. Yunanistan Meriç Nehri hattına kadar çekilmiştir. Bu, Türkiye ile Yunanistan arasında bugün Trakya’daki sınır hattıdır.

100 yıl sonra Mudanyada İsmet İnönüyü hatırlamak
Bundan 100 yıl önce Mudanya Mütarekesi’nin imzalandığı ve bugün müze olarak kullanılan tarihi evin giriş katında odada anlaşmaya imza atan müzakerecileri balmumundan heykelleri temsil ediyor.

Haberin Devamı

TRAKYA’DAN KONTROLLÜ RİCAT

İlginç bir nokta, başlangıçta Trakya’dan çekilmek istemeyen Yunanistan’ın gönderdiği delegelerin müzakerelere katılmamaları, İngilizlerin Mudanya açıklarında demir atmış savaş gemisinde beklemeleridir. Yunanistan’ı masada İngiliz general Harington temsil eder.

İmzalanan metinde Yunanistan Trakya’dan çekilirken bunun müttefiklerin kontrolü altında belli bir takvim içinde düzenli bir şekilde yapılması karara bağlanır. Bu düzenleme sonucu Anadolu’daki çekilme sırasında meydana gelen hadiseler Trakya’da tekrarlanmaz, bunun gibi Yunan ordusunun bir bozgun yaşadığı görüntüsü de önlenir.

Mudanya Mütarekesi’ne göre, Yunan birliklerinin Trakya’dan geri çekilmesi 15 gün içinde tamamlandıktan sonra müttefikler bu bölgeyi 30 gün içinde Türk tarafına bırakmayı taahhüt etmiştir. Bundan sonraki aşamada bölgenin idaresi Türk jandarmasına geçecektir. Ankara hükümeti 8 bin kişilik jandarma teşkilatı görevlendirebilecektir.

Haberin Devamı

Mütareke, belli bir uzlaşıyı yansıtır. Bu çerçevede Türk tarafının Jandarma dışındaki düzenli ordusunun Trakya’ya girişi, ateşkesten sonra başlayacak barış antlaşması görüşmelerinin, yani Lozan’ın sonuçlanmasından sonraki aşamaya bırakılır.

Lozan Konferansı’na bırakılan bir başka konu da Boğazların akıbeti ve her iki boğazın çevresindeki bölgelerde müttefik ordularının durumudur. Mutabakata göre, Türk tarafı, Anadolu’da Şile’den Darıca’ya inen hattın batısına, Trakya’da ise Karadeniz sahilindeki Podima’dan Büyükçekmece’ye inen hattın doğusuna barış antlaşması sonuçlanıncaya kadar geçmeyecektir.

Bu yönüyle öncelikle ateşkesi hedefleyen Mudanya’da açıkta kalan bazı noktalar, sonradan barışın dayanacağı esasları düzenleyen Lozan Antlaşması’nda tamamlanmış, hatta boğazların nihai statüsü için 1936 yılındaki Montrö Sözleşmesi’nin beklenmesi gerekmiştir.

100 yıl sonra Mudanyada İsmet İnönüyü hatırlamak

HARINGTON: ‘İNÖNÜ BANA TUZAK KURUYOR’

Mudanya’daki görüşmelerin seyri müzakere taktikleri açısından ilginçtir. İsmet İnönü, masaya aslında Fransızların Mustafa Kemal’e ateşkes konusunda yaptıkları bazı taahhütlerin verdiği güvenle otursa da, İngiltere’nin Trakya meselesi de dahil olmak üzere birçok başlıkta gösterdiği katı direnciyle karşılaşır. Bu yönüyle müzakerelerin ana akışı aslında İnönü ile General Harington arasındaki karşılıklı hamlelerle geçmiştir.

Müzakereler birkaç kez kesilir. Bu arada Türk tarafı müttefiklerin kontrolü altında olan İzmit ve Çanakkale’deki bölgelere birliklerini sokarak askeri gücü bir baskı kartı olarak İngilizlerin üzerinde hissettirir. İngilizler buna ültimatomla karşılık verir.

General Harington, İsmet Paşa’nın müzakere taktiklerinden hiç hoşnut değildir. Mudanya Belediyesi’nin mütarekenin yüzüncü yıldönümü dolayısıyla hazırlattığı “Barışın Yüzü Mudanya” başlıklı kitapta yer alan Bursa Uludağ Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden Prof. Behçet Kemal Yeşilbursa’nın yazısında, Harington’un yazışmaları üzerinden kendisinin İnönü’ye bakışını öğrenebiliyoruz.

Harington, “İnönü’nün kendisini siyasi konulara çekip tuzağa düşürmeye çalıştığını, sunduğu her teklifi reddettiğini, karşı teklif sunduğunu, İngiltere’yi kendi silahı ile vurmaya çalıştığını” söylüyor, “Türkler sürekli siyasi tuzaklar kurmayı ve bunlarla bizi avlayabileceklerini düşündüler” diyor.

Harington’un Türk kuvvetlerinin Çanakkale ve İzmit bölgelerinde ilerlemesinden de oldukça rahatsız olduğu anlaşılıyor. Bununla birlikte Harington, İnönü’nün bütün inatçılığına karşılık hiç beklenmedik anlarda gösterdiği esnekliklerle kendisini şaşırttığını da anlatıyor.

Müzakerelerin karşılaştığı fiziki güçlükler de vardır; Gemlik körfezinin dalgalı denizi gibi... İngiliz generalin notlarına bakılırsa, denizin çok kötü olması nedeniyle müttefik kuvvetlerin müzakerecilerinin kıyıya çıkmakta zorlandıkları durumlar da yaşanmıştır.

İNÖNÜ’DEN LORD CURZON’A:‘BEN BURAYA MUDANYA’DAN GELDİM’

Ancak gerçek odur ki sahada ve müzakere masasında yaşanan bütün gerilimlere karşılık, aslında ne Türklerin ne de İngilizlerin savaşa devam etmek gibi bir arzuları yoktur.

Sonuçta karşılıklı olarak varılan uzlaşılarla imzalar atılır.

Mudanya Mütarekesi pek çok yönüyle tarihi önemdedir. Öncelikle, Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Karadeniz’den Samsun’a çıkmasıyla başlayan Milli Mücadele süreci, üç buçuk yıl sonra bu kez Marmara kıyısında Mudanya’da TBMM Hükümeti’nin bağımsızlık savaşındaki zaferini resmen tescil eden bir anlaşmayla sonuçlanmıştır.

Tarihçi Prof. İlber Ortaylı’nın önceki akşam Mudanya'daki Mütareke Meydanı’nda verdiği konferansta yaptığı bir vurguyu dikkate aldığımızda, Mudanya, aslında geriye doğru daha da geniş bir zamana yayılan bir tarihi parantezin kapanmasıdır. Prof. Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1911’deki Trablusgarp Savaşı’na girmesini başlangıç noktası alarak, “Aslında Birinci Dünya Savaşı fiilen 10.5 yıl sonra Mudanya’da bitmiştir” diye konuşuyor.

Mudanya’nın bir diğer yönü, İsmet İnönü’nün askeri yeteneklerini cephede sergilemesinden sonra bu kez diplomat kimliğinin ortaya çıkmasıdır. Atatürk’ün Mudanya’ya gidecek müzakereciyi tespit ederken İnönü’yü tercih etmiş olması başlı başına önemlidir.

Mudanya tecrübesi, İsmet İnönü’yü bir buçuk ay kadar sonra 21 Kasım 1922 tarihinde başlayan Lozan’daki barış görüşmelerinin baş müzakerecilik görevine hazırlayacaktır. Askeri üniformayla girdiği Mudanya’dan aslında sivil diplomat elbisesiyle çıkan bir İnönü görüyoruz.

Zaten Prof. Ortaylı’nın hatırlattığı üzere İnönü Lozan’a gittiğinde, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon Mondros Mütarekesi’nin kapitülasyonlarla ilgili hükümlerini hatırlatıp bu konuyu gündeme getirmeye kalkınca ortalık birden gerilir.
İnönü, tepkili bir üslupla Lord Curzon’a “Ben buraya Mudanya’dan geldim” diye yanıt verecek ve konferans bir süre kesilecektir. Mudanya, müzakere masasında zaferin sağladığı gücün simgesidir.

MUDANYA'DA MONDROS MÜTAREKESİ'Nİ HATIRLAMAK

Bu yönüyle, Mudanya Mütarekesi, Osmanlı İmparatorluğu ile itilaf devletleri arasında 1918 yılında imzalanan ve Sevr Antlaşması’nın kapısını açan Mondros Mütarekesi’nin hükümsüzlüğünü de tarih önünde tescil etmiştir. Mondros Sevr’in öncülü ise Mudanya da Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun temel belgesi olan Lozan Antlaşması’nın önünü açan metindir.

Kayda değer bir noktanın daha altını çizelim. Bursa Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Kamuran Reçber, değindiğimiz yayında yer alan mütarekenin uluslararası hukuk açısından analizini yaptığı makalesinde metnin basit bir ateşkes anlaşması gibi görülmemesi gerektiğini söylüyor. Prof. Reçber’e göre, mütarekenin önemi, müttefik devletlerin artık Türkiye’ Devleti’ni “Resmi nitelikte kabul ettiklerini” göstermesidir. Bu yönüyle anlaşma Türkiye Devleti’nin “Uluslararası hukuk kişisi” olarak kabul ettiklerinin kanıtıdır.

ÖDÜL, İNÖNÜ VAKFI BAŞKANI’NA

İsmet İnönü, bundan tam bir yüzyıl önce General Harington, General Charpy ve General Mombelli‘yi mütarekenin imzalandığı evin önünden askeri törenle uğurlamıştı.

Tam yüz yıl sonra önceki gün akşam saatlerinde müzakerelerin yapıldığı bu evin önünde, İsmet İnönü’nün heykelinin bulunduğu Mütareke Parkı’nda düzenlenen bir etkinlikle Mudanya mutabakatının yüzüncü yıldönümü kutlanıyordu, İlber Ortaylı konferansı ve daha sonra Edip Akbayram ve Türkü Akbayram konseriyle.

Park alanı gündüz yapılan resmi törenlerin ardından bu kez Mudanya Belediyesi’nin 100’üncü yıldönümü dolayısıyla kararlaştırdığı “Mudanya Mütarekesi 100. Yıl Barış Yolu Ödülü”nün verildiği törene sahne oluyordu. Parkta toplanmış büyük bir kalabalığın izlediği törende ödülün verildiği kişi, İnönü Vakfı’nın Başkanı ve aynı zamanda İnönü’nün kızı olan Özden Toker’di.

İnönü Vakfı, Cumhuriyetin kuruluşu ve gelişmesini içine alan dönemde Türk toplumunun siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel, bilimsel ve teknolojik hayatını inceleyen tarihi araştırmaları desteklemenin yanı sıra, İsmet İnönü’den kalan her türlü anı, belge ve eşyaları toplamak, korumak, uzman ve araştırmacıların yararlanacakları duruma getirmek, gelecek nesillere ve bütün insanlık alemine aktaracak önlemleri almak gibi amaçlarla çalışıyor.

Mudanya Belediyesi'nin verdiği bu ödül Eski Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın’ın başkanlığını yaptığı, tarihçiler, emekli diplomat ve askerler ile yazarlardan oluşan bir danışma kurulu tarafından kararlaştırılmıştı.

‘BABAM ÇOK İYİ BİR BABAYDI’

Bu tören, kuşkusuz Özden Toker için de oldukça duygusal bir andı. Yaptığı kısa konuşmada İnönü’nün asker, diplomat, devlet adamı olarak pek çok yönünden bahsedildiğini hatırlatan Özden Toker, kendisinin başka bir tarafını, “Babalık yönünü” eklemek istediğini belirterek, “Babam çok iyi bir babaydı” diye konuştu.

Babasını şöyle anlattı Özden Toker: “Memleketimizi, vatanımızı sevmemizi, dürüst insan olmamızı, çalışkan olmamızı ve her zaman azimli olmamızı, hayallerimizin büyük olmasını ve bu hayalleri gerçekleştirmek için çok çalışmamızı isterdi. Bizi öyle yetiştirdi.”

Bu sözlerini Özden Toker‘in babasına teşekkürü izledi: “ Onun için ben şimdi babama bu ödül için beni seçenlerin önünde teşekkür etmek istiyorum. Babama, beni tam bir Cumhuriyet kadını olarak yetiştirdiği için ona çok teşekkür ediyorum.”

Özden Toker bu konuşmayı yaparken, Mudanya Mütarekesi’nin imzalandığı beyaz ev ve meydandaki İnönü heykeli da görüntüyü tamamlıyordu. Ve Gemlik Körfezi tam yüz yıl önce general Harington’a karaya çıkmasında sıkıntı yaşattığı gibi yine dalgalıydı.

Bu arada Özden Toker’e ödülünü veren Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz’ın büyük Yunan şairi Yannis Ritsos’un “Barış” şiirini okuması Mudanya’daki mütareke meydanından yükselen barışçı bir mesajın ifadesiydi. “Barış, açılan bir pencereden, ne zaman olursa olsun gökyüzünün dolmasıdır içeriye” diyordu Ritsos bu şiirinde.

Yazarın Tüm Yazıları