Paylaş
Nükhet Duru kadınların tayt giymemesi gerektiği görüşünü 2 yıl sonra tekrar ısıtıp önümüze koyunca “85 milyonluk memleketin başka derdi yok sanki” diye yazdım.
Bir okurumuz “Nükhet Hanım tayta karşı değil, kiloluların tayt giymesine karşı” minvalinde itirazını iletti.
Mesele bence kişinin kilolu olması ya da cılız olması değil.
Zaten kim belirleyecek kaç kiloya kadar tayt giyilip kaç kilodan sonra tayt giyilemeyeceğini?
Türk Standartları Enstitüsü mü?
Burada asıl mesele, ülkemizde kadınların nasıl görünüp, ne giyeceklerine dair herkesin ahkâm kesmesi.
Bırakalım kim, kendine neyi yakıştırıyorsa, daha mı ciddi, daha mı spor, daha mı muhafazakâr, daha mı klasik, daha mı renkli, daha mı olgun, daha mı genç işi her nasıl görünmek istiyorsa öyle giyinsin.
Biz makul çoğunluk da bunun teminatı olalım.
Hiçbir kadın “Acaba ne derler, acaba beni ötekileştirirler mi, acaba dışlarlar mı, okula almazlar mı, hastaneye sokmazlar mı, kulübe kabul etmezler mi” kaygısı olmadan bu ülkenin sokaklarında, kamusal ve sivil alanlarında var olabilsin.
Parkında da oturabilsin, sahilinde de yürüyebilsin, metroya, otobüse, metrobüse de binebilsin.
Hatırlarsınız, muhafazakâr giyindiği için toplu taşımada saygısızlık edilmişti kadınlara.
Hatırlarsınız, bir genç hanıma şort giydiği için tekme atılmıştı bu şehirde.
Bu tür “Kadınlar şunu giysin, bunu giymesin” türü açıklamalar, bu tür hareketleri cesaretlendiriyor diye korkuyorum.
Böyle bir sorunumuz var ve bunu aşmamız, artık bir rahatlamamız lazım.
Çünkü uğraşmamız gereken hakikaten başka ciddi sorunlarımız var.
Elbette ki böyle bir yerden konuşmuyor ama hassasiyetleriyle tanıdığımız Nükhet Duru’nun bütün bunları da gözeterek konuşmasını beklemek de bizim hakkımız.
Geçmiş olsun
Ocak ayında beyin kanaması geçiren oyuncu Settar Tanrıöğen sağlığına kavuştuktan sonra ilk kez görüntülendi.
Allah nazardan saklasın, dizideki halinden bile daha iyi duruyor.
Geçmiş bitmiş kalsın, sevdikleriyle güzel, uzun yılları olsun.
Sortaç’ın aşk acısı
“Ben eski eşten dolayı bitecek adam mıyım” diye kükredi Serdar Ortaç: “Adı üstünde eski eş” dedi Chloe Loughnan için.
“Boşandım, daha iyisi geldi. Aşk acısı diye bir şey yok” diye de ekledi iyice bellememiz için Hanya’yı Konya’yı.
İyi, güzel de... Boşandığı 2019’dan beri gece gece, TikTok TikTok, şehir şehir, sahne sahne takıntılı şekilde, ezbere bağlamış gibi eski eşini anlatan kendisi değil miydi?
Hatta Chloe Hanım yüzünden bütün sarışınları zan altında bırakmış, “Annem ‘Sarışın alma’ derdi, lafını dinlemedim” dememiş miydi?
Bundan büyük aşk acısı mı olur?
Ha, aşk acısıyla kuyruk acısını gelgitli kombin yapmış olabilir ama bari hafızamızla dalga geçme. Hafızadan geçtik, toptan kafamızı ütüleme.
Bu arada yeni sevgili de sarışın, siper alın, geliyor gelmekte olan.
Bayılıyorum böyle kafalara
Liseden sonra senelerdir birbirimizi görmediğimiz İclal Arcak adında bir arkadaşım Instagram’dan ulaştı bana.
Aradan geçen yıllarda kafayı zeytinle bozmuş.
Gidip İspanya’da zeytincilik eğitimi almış.
Milas’ın Göldere Köyü’nde bir zeytinlik sahibi olmuş, köylü kadınlarla el ele vermiş, Funoli adında kendi butik zeytinyağı markasını kurmuş.
Sadece 200 adet ürettiği bu yağ ile New York’ta yapılan uluslararası zeytinyağı yarışması NYIOOC’de bu yıl altın madalya kazanmış.
Bizim Saint Joseph’in kızları böyledir işte. Bir şeyi kafaya koydukları zaman en iyisini yaparlar.
Çünkü asırlık erkek okuluna sonradan girip o katı geleneklere karşı var olmayı başardılar.
İşin en güzel yanı da büyükşehir dışında başka bir hayatın mümkün olduğu fikrini aşılaması İclal’in.
Benim de kendi kendime bile itiraf edemediğim, “sulak bir yerde Pekin ördeği yetiştirme hayalim” var.
Bizim gibi insanlara örnek olduğun için sana kocaman bir aferin Petite! (Fransızca ‘küçük’ demek. Üst sınıflar alt sınıfları böyle ezikler, gıkını da çıkaramazsın.)
Paylaş