Ezber bozan bakış açıları

16 Şubat’ta hurriyet.com.tr’de çok çarpıcı bir yazı yayımlandı. Arkadaşımız Sedef Batı, “Deprem çantası ayağınıza takılan bir prangadır” başlıklı bu yazısında Acil Tıp Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Ferudun Çelikmen ile konuşmuştu. Kendisi de daha önce AKUT bünyesinde hem yurtiçi hem yurtdışında arama-kurtarma faaliyetlerine katılmış olan Çelikmen’in ezber bozan açıklamaları var. Deprem haberleri arasında kaynayıp gitmiş olabilir diye üzerine tartışılması gereken bu görüşleri dikkatinize sunmak isterim. Konunun uzmanları bunları izahlı bir şekilde tartışsa da tam doğrusu nedir, öğrenebilsek.

Haberin Devamı

Ezber bozan bakış açıları
Levent Kulu’nun 5 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta çektiği bir kare. Yıkıntılar arasında gezerken böyle çok sayıda yıkılıp yıkılıp bir buzdolabına, bir kombiye hatta bir kalorifer radyatörüne geldiğinde durmuş beton bloklar gördük.

DEPREM ÇANTASI

Acil Tıp Uzmanı Çelikmen diyor ki: “Deprem çantası dediğiniz şey içine doldurulacaklarla birlikte resmen bavul gibi bir şeye dönüşüyor. Diyelim ki deprem çantanız evde. Bir sallantı hissedildiği anda çoluğu çocuğu bırakıp bu çantaya mı sarılacaksınız?”

- Doğru bir soru. Çünkü biliyoruz ki sarsıntı anında insanlar refleks olarak çocuklarının yanına koşmak istiyor. Kahramanmaraş depreminden sonra korkudan çocuğuyla yatmaya başlayan anneler tanıyorum.

ENKAZ SONRASI

Haberin Devamı

Acil Tıp Uzmanı Çelikmen diyor ki: “Deprem çantası, İkinci Dünya Savaşı’nda metroda sığınakta kalan insanların mama, beslenme, aydınlanma ve battaniye ihtiyacı nedeniyle ortaya çıktı. Enkazdan kurtulanlar en fakir ülkelerde bile bir kuru ekmek, bir tas çorba bulur.”

- Bu da doğru bir tespit. Deprem bölgesinde enkazdan kurtarılan yetişkin ve çocuklar gördüm. Hepsi için saracak bir battaniye veya örtü, verecek bir bardak su ya da bir parça yemek mevcuttu.

SU ŞİŞESİ

Acil Tıp Uzmanı Çelikmen diyor ki: “Bugüne kadar bir tek kişi dahi yanında deprem çantası var diye enkazdan kurtarılmadı. İnsanlar enkaz altında kıpırdayamıyorlar bile. ‘Deprem çantası işe yaramaz’ diyorum. Önemli olan deprem olduğunda enkaz altından bir şekilde cep telefonu ve su ile ezilmeden kurtulmak.”

- Haklı olduğu bir yan var. Kahramanmaraş’ta 202 saat sonra kurtarılan Muharrem ve Hidayet Polat çifti, yanlarındaki 6 aylık Muhammet Alparslan’ı tükürükle beslediler ama beşinci gün öldü. İki gün sonra yeri kazınca kar suyu bulabildiler.

CEP TELEFONU

Acil Tıp Uzmanı Çelikmen diyor ki: “En önemli şey cep telefonlarının ulaşabilir yerde ve şarjının dolu olması. Cep telefonları deprem bavulunda bulunan düdük, fener, radyo gibi özelliklere sahip. Konum atabilir ya da dışarıyla irtibat kurabilirsiniz.”

Haberin Devamı

- Kahramanmaraş’ta kardeşinin cep telefonundan “Beni kurtarın” diye mesaj atan Meteson aklıma geldi. Annesi Esra Ustamazman bu mesajı göstererek ekipleri enkaza yönlendirebilmişti.

CENİN POZİSYONU

Acil Tıp Uzmanı Çelikmen diyor ki: “Bugüne kadar yıkılan bir binada çök-kapan-tutun yöntemiyle kurtulan bir tek vaka yok. Kişi bu pozisyondayken bina yıkılırsa en ölümcül darbe baş-boyun-omurgaya gelir.”

- Mesela bu da sahada sık denk geldiğimiz bir şeydi. Bazen çöken kirişlerin arasında o kadar az boşluk vardı ki çömelmiş halde sığmak imkânsız. Ancak yatay pozisyonda olursanız orada hayatta kalabilirdiniz.

SAĞLAM EŞYALAR

Acil Tıp Uzmanı Çelikmen diyor ki: “Ezilse bile yok olmayan eşyaların yanında cenin pozisyonunu daha koruyucu. İçi dolu çeyiz sandığı da yine sizi koruyabilecek sağlam bir eşya. Buzdolabı, çamaşır makinesi gibi eşyalar sactan yapıldığı için incedir, bu nedenle onlara güvenemeyiz.”

Haberin Devamı

- Çelikmen böyle diyor ama fotoğrafçı Levent Kulu’yla afet bölgesinde dolaşırken buzdolabı, kombi hatta kalorifer radyatörünün bile durdurduğu koca koca beton kirişler görmüştük.

Ezber bozan bakış açıları

Gaziantep İslahiye’de, Fatih Caddesi’ndeki bir enkaz.

YENİ KONUTLAR DAĞLARA

Yeni yapılacak yerleşimlerde şehir merkezlerini ovalardan dağlara kaydırma planı var. Bu o kadar önemli bir nokta ki. Konunun uzmanı olmanıza falan gerek yok, afet bölgesinde kendi gözünüzle net bir şekilde görebiliyorsunuz.

En çarpıcı örnekleri, her iki depremin merkez üssü olan Kahramanmaraş ve ilçesi Elbistan.

Mesela Elbistan’ın girişinde pek hasarlı bina yok. Çünkü ilçeye giriş, görece yüksekten, dağ tarafından geliyor ve burada yapılmış binalar kaya zemin üzerinde.

Haberin Devamı

Felaketin boyutu düze inip yumuşak zemindeki Hacı Esat Efendi gibi caddelerde ilerlediğinizde anlaşılıyor.

Hakeza Kahramanmaraş il merkezi... Kente Kayseri yönünden girip merkeze doğru ilerlerken, tepelik alanda yeni kurulmuş Necip Fazıl, İstiklal gibi mahallelerde hafif zarar görmüş yapılar görüyorsunuz ama bunlar kayalık zemine inşa edilmiş yeni binalar.

Hasar var ama çoğu ayakta. Tek bir tabağın kırılmadığı meşhur züccaciye dükkânı da şehrin bu yüksek ve kaya zemin bölgesinde.

İşin rengi aşağıya, mesela Vadi Mahallesi’ne inince değişiyor. Şekerdere Bulvarı boyunca her üç-dört binadan biri çökmüş.

Ezber bozan bakış açıları

Vadi Mahallesi’nde durum böyle içler acısı ama beterin beteri var:

Haberin Devamı

Daha aşağı devam edip Dulkadiroğlu, Kurtuluş ve Yusuflar mahallelerine inince yani Arasa Camisi ve civarına, artık taş üstünde taş kalmamış...

Elbetteki yerleşimlerin ovalık, sulak yerlere kurulması mantıklıymış eskiden. Gelmişsin, verimli araziye tek katlı evini yapmışsın, etrafı da tarla. Dereye, göle yakınsın, değilsen bile kuyu açsan su yüzeye yakın.

Ama sonradan evin etrafındaki tarlalar da bina dolmuş, zaten o tek katlı köy evi de yıkılıp apartman olmuş. Şimdi deprem olduğunda da kâsedeki muhallebi gibi sallanıyor zemin.

Üstelik yüksek yerlere konut yapacak teknolojimiz de var artık.

Oralara su pompalayacak hidroforlar, iniş-çıkışı kolaylaştıracak binek araçlarımız... Hem aşağıdaki verimli alanlar da tarıma kalmış olur böylece. 

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları