Geçmişten bugüne ‘Diğer taraftaki incir bahçesi’...

Bir arada olmanın güzelliğini hatırlatan dönem dizileri yeniden gündemde. İzlerken kaybedilenlere, ihmal edilenlere üzülsek de geçmişle bağ kurmak ve hatırlamak adına seviniyorum bir hikâyede veya bir dekorda eskinin izlerine rastlayınca. ‘Masumlar Apartmanı’ ve ‘Kulüp’ten sonra ‘Pera Palas’ta Gece Yarısı’ dizisi de gündeme gelince bu hafta istedim ki size şehrin karşısından, Pera’dan bahsedeyim. Eski günlerin zarif izlerini hâlâ taşıyan Meşrutiyet Caddesi boyunca zaman, katman katman açılsın önümüzde...

Haberin Devamı

Asya ve Avrupa’nın kavuştuğu İstanbul, hep cezbetmiş insanları. Merkez, Tarihi Yarımada’ya konumlandırılmış ama karşı taraftaki Galata ve Pera, bu şehrin çekimine kapılanlara ev sahipliği yapmış. Her gelen hem kalbinden hem de kültüründen bir parça bırakmış bu şehre. Sonuçta dün ve bugünün bir arada, zamansızca yarattığı bir mozaik çıkmış ortaya. Pera, bir zamanlar yabancı diplomatların ve Levanten olarak bilinen Avrupa kökenli tüccarların yaşadığı, İstiklal Caddesi’nin çevresindeki bölgeye verilen isimdi.

Bu adlandırmanın Yunanca ‘diğer taraftaki incir bahçesi’ anlamına gelen ‘peran en skai’den türediği sanılıyor. 19’uncu yüzyılda buradaki evler, dayanıklı olsun diye taş malzemeden inşa edilmiş. Böylece son derece tehlikeli yangınların da önüne geçilebilmiş. Cumhuriyet’in ilk yıllarından sonra Pera yerine Beyoğlu ismi kullanılmaya başlamış. İstiklal Caddesi’ne paralel, güney ucunda Şişhane, kuzey ucunda da İngiliz Konsolosluğu olan Meşrutiyet Caddesi bir zamanlar buradaki mezarlıklardan dolayı Le Petit-Champs (Küçük Mezarlık) olarak adlandırılmış. Pera Palas Oteli’nin yanındaki Haliç manzaralı açık alanda, Petit Champs Tiyatrosu varmış. Darülbedayi, 1914’te İstanbul Belediye Başkanı Cemil Topuzlu tarafından bugünkü Şehir Tiyatroları’nın temeli olarak kurulmuş. Petit Champs Tiyatrosu da 1916’da Darülbedayi’ye verilmiş. Şimdi yerinde TRT binası ve bir otopark var.
Geçmişten bugüne ‘Diğer taraftaki incir bahçesi’...
Zengin Avrupalılar oturdu

Geçmişte caddenin iki yanında zengin Avrupalıların oturduğu, muhteşem 19’uncu yüzyıl binaları sıralanırmış. 20’nci yüzyılda bu binalar farklı şekillerde kullanılmaya başlamış; örneğin Casa d’Italia, önce İtalyan Evi, sonra da İtalyan Kültür Merkezi olmuş. Orijinal olarak 1801’de inşa edilen Pera Evi, 1844’teki yangından sonra, William James Smith ve Londra’daki Avam Kamarası’nın mimarı olan Charles Barry tarafından yapılmış. Günümüzde İngiliz Konsolosluğu olarak kullanılan binanın bahçesine girebilen şanslı kişiler, her temmuz ayında verilen partiye ev sahipliği yapan, harika bir İngiliz bahçesiyle karşılaşıyor. Konsolosluğun bahçesindeyse St. Helena Şapeli var. Mösyö Glavany’nin eviyse, Belle Vue Otel (şimdiki Büyük Londra Oteli) olarak 1892’de açılmış.
Geçmişten bugüne ‘Diğer taraftaki incir bahçesi’...
İngiliz Konsolosluğu’nun bahçesindeki geniş çimenlik alanda davetler düzenleniyor.

Otel, asansör ve banyo küveti gibi döneminin en son teknolojisiyle donatılmış. Ernest Hemingway ünlü misafirlerinden biri. Hemen yanındaki Kallavi Sokak’ın adı da Glavany isminin Türkçeleştirilmesinden kaynaklanıyor. Meşrutiyet Caddesi’nin sonundaki Şişhane Meydanı’nda, yoğun trafiğin arasında muhteşem süslemeleriyle Sarkuysan binasını gözden kaçırmayın. Bu bina 1906’da Frej Apartmanı olarak Yunan mimar Constantinos Kyriakidis (1881- 1942) tarafından Frej ailesi için yapılmış. Binanın ön yüzü art nouveau üslubundayken çatısı Fransız Mansard stilinde. Dışını çıplak kadın heykelleri süslüyor. Hemen ilerisinde, Haliç’e doğru bakan art nouveau tarzı bina 1920’de Yorgo Kulutros tarafından apartman olarak inşa edilmiş ve ilk betonarme binalardan biri.

Günümüzde, şehirde birçok festival düzenleyen İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’na (İKSV) ev sahipliği yapıyor. Farklı etkinliklerin düzenlendiği binanın çatısındaki restoranda muhteşem bir İstanbul manzarası sizi bekliyor. Pera Müzesi, Meşrutiyet Caddesi’ndeki görkemli bir binada, Büyük Londra Oteli’nden birkaç adım ötede. Eskiden Bristol Oteli olan ve Tepebaşı’nın tarihi atmosferini çok iyi yansıtan bina, Suna ve İnan Kıraç Vakfı tarafından şehre müze olarak armağan edildi. İlk katlardaki özel koleksiyonun yanı sıra diğer üç katında da sergiler düzenleniyor.

Maria Callas'ın piyanosu

Maria Callas’ın piyanosu Pera Müzesi’nin giriş katında kitaplar ve sergilenen eserlerin reprodüksiyonlarını satan bir hediyelik eşya dükkânı var. Ayrıca bu katta, özellikle 20’nci yüzyıl başı Avrupa’sını ve Viyana’yı hatırlatan tarzda döşenmiş şık bir kafe var. Buradaki en önemli obje ise Maria Callas’a babası tarafından hediye edilen piyano. Callas piyanoyu müzik öğretmenine vermiş, ondan da Galatasaray Lisesi öğretmenlerinden yazar Mordo Dinar’a geçmiş piyano. Son durağı müze olmuş...

Orient Ekspres’in son durağı

Yataklı ve yemekli vagonları olan Fransız demiryolu işletmesi Compagnie Internationale des Wagons-Lits’i kuran Belçikalı Georges Nackelmackers, Pera Palas’ı, kendisine ait Orient Ekspres treniyle İstanbul’a gelen yolcuların kalması için yaptırmış. 1895’te mimar Alexandre Vallury’nin inşa ettiği otelin ilk yıllarında tanıtım için ‘tamamen sağlıklı bir ortamda, dört bir yandan izole edilmiş’ ifadeleri kullanılmış. Ünlü konukları arasında ‘Şark Ekspresi’nde Cinayet’ kitabının yazarı, 411 No’lu odada kalan Agatha Christie, Hollywood yıldızı Greta Garbo, casus Mata Hari, Yugoslavya Başkanı Tito ve İngiltere Kralı 8. Edward’ın da olduğu otelde Atatürk 101 No’lu odada konaklamış. Girişte kafede oturup kahvenizi içerken kendinizi bir film platosunda gibi hissedebilirsiniz.

Corpi ailesinin sarayıydı...

Pera Palas Oteli’nin yanındaki Palazzo Corpi, 1873’te İtalyan mimar Giacomo Leoni tarafından dönemin önemli Cenevizli bankerlerinden Ignazzio Corpi için konut olarak tasarlanmış. Bina klasik bir dış görünüme, freskler ve resimlerle süslenmiş geniş merdivenli girişlere sahip. Yüksek tavanlı Büyük Salon, Diana, Neptün, İlham Perileri ve Üç Güzeller gibi mitolojik kahramanların tasvirleriyle süslenmiş. Binayı, 2003’e kadar ABD Konsolosluğu kullandı. Günümüzde Soho House olarak hizmet veriyor.

Yazarın Tüm Yazıları