Susmak yok devam edelim

Madem kanayan bir yara son dönemde gece hayatı, o zaman biraz daha devam edelim üzerine konuşmaya...

Haberin Devamı


‘Bazı’ yerlerde durum öyle kötü ki...
O ‘bazı’ yerlerin işletmecileri dahi durumdan öyle rahatsız ki...
Üç-dört işletmeciyle sohbet ettim. Duyduklarım nefesimi kesti. Mekânlara gelen müşterilerin yaptığı hareketler tüylerimi diken diken etti.
Mesela bardak fırlatanlar varmış sahneye. Bardak!
Öyle büyük konserlerde falan değil yahu, yemekli ufak restoranlardan bahsediyorum.
Yani bardağı kimin attığının falan kolayca belli olacağı yerler.
Bir de tomarla para atanlar varmış.
Akıllarınca hava atıyorlar. Etraftan “Vayy be adama bak, helal!” dendiğini sanıyorlar.
Oysa en büyük hakareti onlar ediyor, en büyük zorbalığı onlar yapıyor.
Bazıları da sahnedeki müzisyeni ensesinden tutup kendisine çekmeye falan çalışıyormuş.
Pes artık.
E bunlar tımarhanelik...
Şimdi haklı olarak “İzin vermesin o zaman mekânlar” diyeceksiniz.
Çoğu mekân mecburen veriyor izin.
Çünkü parayı bu zorbalığı yapanlar harcıyor maalesef!
Öyle bir zihniyet ki, mekânlardaki garsonların kibarlıklarını, güzel sözlerini, gülüşlerini paralarıyla satın alabileceklerini zannediyorlar.
Mesela son zamanlarda sahneye çıkan kadın sanatçıların eşleri ya da sevgilileri de mekânlara gitmeye başladı.
Evet, daha büyük sorunlara yol açabilir bu durum ama gitme nedenleri de sanırım çok açık!
Bence bir yerden başlamalıyız düzeltmeye...
◊ Eskiden sahneyle masa veya stant arasında mesafe olmaması çok hoşuma giderdi.
Artık gitmiyor.
◊ “Mekânlara girerken üst baş araması yapılmasın” derdim. Artık demiyorum.
◊ “Ne yani erkek erkeğe eğlenemeyecek miyiz”diye düşünürdüm.
Artık düşünmüyorum.

Haberin Devamı

İstanbul’da turist olmak

Pazartesi günü Türkiye Kültür Yolu Festivalleri’nin İstanbul ayağı için Atatürk Kültür Merkezi’ne gittim. Resmen beklemediğim bir şeyi yaşadım.
10 numara keyif aldım.
5-6 saat boyunca resmen İstanbul’da turist oldum.
AKM’de Devrim Erbil’in “Renkler ve Teknikler” sergisini gezerek başladı turum.
Sonra Beyoğlu’ndan yürüyerek Atlas Sineması’ndaki İstanbul Sinema Müzesi’ne gittim.
Festival kapsamında açılan Stanley Kubrick sergisi var mesela. Usta yönetmenin sıra dışı dünyasına yakından tanıklık ettiren sergide yayınlanmamış belgeler, senaryo örnekleri, orijinal film kostümleri yer alıyor.
Serginin Türkiye’ye gelmesinde Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve NuLook Yönetim Kurulu Başkanı Muzaffer Yıldırım’ın önemli rolü var. “Otomatik Portakal”, “Cinnet”, “Gözleri Tamamen Kapalı” filmlerinin hayranıysanız, arka planlarını görmek için uğrayın sinema müzesine.
Bir diğer durağımız Galata Kulesi’ydi... Kulenin terasından tarihi yarımadayı seyrederken, yaşamadığınız ya da yaşayamadığınız bir İstanbul olduğunu hissediyorsunuz.

Haberin Devamı

Müze Kart meselesi

Pazartesi günü bile Galata Kulesi önünde uzun bir kuyruk vardı.
Kuyruktakilerin çoğu turist. Kulenin hemen yanındaki bilet gişesinden biletlerini alıp kule girişi için sıra bekliyorlar.
Gişenin önünde “Giriş 215 lira” tabelası var.
Ama o fiyat sadece yabancılara uygulanıyor.
Ben daha önceden 60 liraya bir Müze Kart almıştım.
O kartla Türkiye’deki 350’ye yakın müze ve ören yerini 1 yıl boyunca bedava gezebiliyorsunuz.
Üstelik her müzeye iki kere giriş hakkınız var.
Ama bunu bilmeyen Türkler de Galata Kulesi önündeki gişeden 215 liraya bilet alıyormuş.
Yapmayın yahu.
60 liraya alacağınız Müze Kart’la Sümela Manastırı’ndan Gaziantep’teki Zeugma Müzesi’ne kadar her yere girebilecekken Galata Kulesi’ne girmek için turistlerin ödediği parayı ödemeyin.

Yazarın Tüm Yazıları