Bir küçük adisyon incelemesi

Bu Nusret çok akıllı adam... Yarattığı markayla ilgili eleştirmek yersiz artık onu. Satıyor adam kardeşim, kapış kapış satıyor üstelik. Baksanıza Abu Dhabi’de bir masadan 3 milyon 100 bin lira almış. Adisyon hep ‘golden’ yani altın tozlu yiyeceklerle dolu. Demek adam yarın öbür gün ‘Golden Water’ (altın su) diye bir şey çıkarsa fiyatını da yapsa 5 bin lira o da sorgusuzca satılacak...

Haberin Devamı

Nusret, Abu Dhabi’deki restoranından bir adisyon paylaştı. Hesap 615 bin dirhem... Yani 3 milyon 100 bin lira falan. Hesap yahu bu. Yemek hesabı.
İnsanları ikiye değil üçe beşe bölecek tartışmaları başlatacak türden bir hesap üstelik.
Kimi “normaldir dükkanın gideri çok fazla” diyor, kimi “insanlar zor durumdayken çok ayıp” diyor, kimi de “bana ne insanların parasından” diyor.
Ben adisyondaki her kaleme tek tek baktım.
Mesela, hesapta ‘Golden Ottoman’ diye bir biftek var.
2 tane yemişler. 28 bin lira tutmuş.
Bir biftek 14 bin lira yani.
15 tane baklava gelmiş masaya. Fiyatı 30 bin lira...
2 tane daha et var menüde. Onun da adı ‘Golden İstanbul.’
Fiyatı da 45 bin lira. İçeceklere gelince... Orası işleri karıştırmış...
7 şişe ‘Petrus’ açılmış. Dünyanın en pahalı şaraplarından biri yani.
O pahalı zevkin hesaba yansıması yaklaşık 2 milyon 600 bin lira olmuş.
Masadakiler 9 şişe suya da 2 bin lira ödemişler.
Nereden bakarsanız bakın bravo.
Ama nereden bakarsanız bakın bir de ‘pes’ be kardeşim.
Bravo kısmı Nusret’e... Pes kısmı o hesabı ödeyene. Düşünsenize bir biftek için 14 bin lira ödüyorsunuz.
Şaraplara 3 milyon liraya yakın bir para veriyorsunuz.
E savurganlık bunun adı.
Demek Nusret yarın öbür gün Golden Water (altın su) diye bir şey çıkarsa, fiyatını da 5 bin lira yapsa o bile kapış kapış satılacak...

Haberin Devamı

‘Evlilik’ diye bir kurum vardı!

Boşanma kararı aldığını açıkladıktan sonra sosyal medyada soru cevap yapmış Merve Boluğur. Kendisine sorulan saçma sapan sorulara aynı saçmalıkta yanıt vermiş.
Tüm bunlar, hakkında söylenen ‘şov yapıyor’ sözlerini haklı çıkaran hareketler... Kaldı ki bence de her şey şovdu. Ama planlı değil bilinçsizce yapılan bir şovdu. Evlilik denen bir kurum vardı eskiden bildiniz mi?
Ciddiye alınırdı.
İşte Merve ve onun gibiler yüzünden bu kurumun da değeri azalıyor. Oyun gibi gördü onlar bu işi.
E kendileri rezil oldular tabii.
Merak ediyorum...
Aile büyükleri yok mu bunların?
Varlarsa hiç mi bir şey demiyorlar?
“Bak evladım”la başlayan cümleler kuran anneleri babaları, abileri, ablaları da mı yok?
∆ E haydi her şeyi geçtim, bizlere kullanmamız için verilen bir ‘beyin’ var...
Sahi bunlarda o nerede?

Haberin Devamı

Bu retro hep kadınlara

Ben bu retrolara, gezegen çarpışmalarına falan fazla inanan biri değilim. Bir kaçış gibi geliyor bana bu. Bir yalan dolan hissi yani.
Mesela evde bütün gün yatıyor sonra diyor ki, retro var bu aralar işlerim iyi gitmiyor.
Çevresine son derece hoyrat davranıyor, vefa duygusu yok, kıymet vereni anlamıyor, diyor ki retro var retro!
Bu yüzden doğru kişiyi bulamıyorum.
Ne güzel değil mi?
Bahaneler hep cepte.
Her şeyi gezegenlere bağla, dön devam et.
Ayrıca bir şey soracağım?
Sadece kadınlara mı var bu retro?
Neden sadece kadınlar etkileniyor biri bana açıklayabilir mi?
Nasıl oluyor da bilmem kaç milyar ışık yılı uzaktaki gezegenler gelip kadınları hatta özellikle bizim Türk kadınlarını buluyor?

Haberin Devamı

Sergilerde fotoğraf yasaklandı!

Contemporary İstanbul başta olmak üzere sergilerde fotoğraf çekmek yasaklandı.
Yani artık gittiğiniz sergilerde fotoğraf ve video çektiremeyecek, sosyal medyada paylaşamayacaksınız.
Bilmem kaç santim topuklu ayakkabılarla ‘o’ ünlü ressamın tablosunun önünde 50 kare fotoğraf çekmek yok!
Abartı bir makyajla bir sağa bir sola bakarken video çekmek yok!
Sergiye 2-3 farklı kombinle gitmek yok! Boomerang çektirmek için yanındakini darlamak yok!
Bir sanat eserinin önünde, iki parmağınla yanağına dokunup eser hakkında derin düşüncelere dalmışçasına yalandan pozlar yok!
NE GÜZEL olurdu değil mi bu saydıklarım doğru olsaydı.
Çok eminim sergiye gidenlerin sayısı yarı yarıya düşerdi.
Hakiki sanatseverler de bayılırdı aslında bu duruma. Ama ben maalesef şaka yapıyorum.
Yok öyle bir yasak falan.
Yani paniğe gerek yok siz aynen devam yalandan sergi gezmelere...

Haberin Devamı

E dedik ama çok ahkam kesme diye

Ama ne diyorduk biz...
Çok ahkam kesme ekrandan.
Adalet dağıtmaya çalışma yalandan.
Milleti ailesiyle, çocuklarıyla suçlama.
Yargılama insanları.
Bakın Seren Serengil davalık olmuş. Üstelik annesiyle. Annenin iddiası milyonluk bir daireyi Seren Serengil’in üzerine geçirdiği yönünde.
Üstelik kendisini kandırarak!
Ahhh, ahhh...
Tekrar söyleyelim o zaman.
‘İnsan kendinde ne eksikse en çok ondan bahseder.’
Atalarımız iyi ki varmış ve iyi ki o güzel ve ibretlik sözleri söylemişler.
Seçip beğenip alsın Seren Serengil onlardan birini ve odasının duvarına assın.

Ünlü egosu değil

Davetli olduğu bir mekâna girerken durdurmuşlar Fatih Ürek’i. ‘İsminiz ne?’ diye sormuşlar.
O da ‘Saliha Korkmaz ben’ diye cevap vermiş.
İzledim görüntüleri.
Çok sempatik geldi bana.
∆ Ünlü egosu...
∆ Sen beni nasıl tanımazsın...
∆ Benim kim olduğum bilmiyor musun havaları yok Ürek’in...
∆ Adam sadece haklı olarak şaşırmış ve esprili bir cevap vermiş.
Hakikaten nereden gelmiş acaba aklına ‘Saliha Korkmaz’ ismi.
Ayrıca kusura bakmayın ama işi bu olan, kapıda misafirleri karşılayan bir kişinin davetlileri önceden kontrol etmesi gerekir.
Etmedi mi, üşendi mi?
Tamam da Fatih Ürek’i de tanı be kardeşim.

Yazarın Tüm Yazıları