Tomtom’la ikinci randevu

Kendi halinde ama gün geçtikçe büyüyen ve gelişen bir etkinlik Tasarım Tomtom Sokakta (TTS). Öyle ki artık yılda iki kez yapılmaya başlandı.

Haberin Devamı

Kendi halinde ama gün geçtikçe büyüyen ve gelişen bir etkinlik Tasarım Tomtom Sokakta (TTS). Öyle ki artık yılda iki kez yapılmaya başlandı.
Geçen mayıstaki TTS’den sonra 19-22 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek yeni TTS günlerine hazır olun.
Beyoğlu’nun en özel bölgelerinden biri olan Tomtom Mahallesi’nde gerçekleşen etkinlikte neler mi oluyor?
Kısaca anlatayım:
◊ Tasarım Tomtom Sokakta’nın esas amacı Milano’daki Zona Tortona gibi olmak.
İlham kaynakları orası. Bu nedenle TTS’yi hayata geçiren Bahar Korçan, Serra Arıkök ve Hakan Kodal esprili bir şekilde “Bizimki de Zona Tomtoma” diyorlar.
Milano’daki Zona Tortona’ya gidenler bilir.
Hem kafeleri (God Save The Food favorim) hem de tasarım haftasına paralel olarak yapılan etkinlikleri, kalabalığıyla inanılmaz coşkulu bir bölgedir.
Bu nedenle Milano’yu ilham almak şahane ve doğru bir şey.
◊ Peki bizim Zona Tomtoma, yani TTS ne vaat ediyor?
Çok basit: Sanat, tasarım, müzik ve alışveriş.
Ekim etkinliğine mesela 100 tasarımcı, 50 sanatçı ve 50 konuşmacı katılıyormuş.
◊ Tomtom Mahallesi’nin çoğu mekanı etkinliğe dahil oluyor.
Kimisinde sergi yapılıyor kimisinde söyleşi.
◊ Bazı mekanlar gerçekten görülesi. Mesela geçen mayısta hem sergi hem de partilerin gerçekleştiği tarihi ama kullanılmayan bina. Merdivenlerini inip de karşınıza çıkan avlusu sürprizli ve nefis.
◊ TTS için sokağa özel olarak kurulan organik yeme-içme yerlerini, soluklanmak için kaçılacak lounge’ları ve alışveriş noktalarını unutmayalım tabii.
◊ Şunu da eklemem gerekiyor. TTS etkinliğini hevesle bekleyenlerden biri de bölge esnafı.
Çünkü TTS sayesinde bölge inanılmaz kalabalık oluyor ve bu etkinlik onlara da kazandırmış oluyor.
Nitekim az buz değil, mayıstaki etkinliğe 20 binin üzerinde ziyaretçi gelmiş.

 

Haberin Devamı

İstanbul yabancı restoranları öldürüyor mu

Yazık oldu Jamie Oliver’ın mekanına.
Zorlu’daki mekanı (Jamie’s Italian) zaten açıldıktan 1 yıl sonra iflas erteleme için mahkemeye başvurmuştu.
Ve şimdi iflas kararı alındı, mekan kapandı.
Haliyle bu olay bir kez daha, “İstanbul’da ünlü yabancı markaların şubeleri iş yapmıyor” algısını güçlendirdi.
Doğru, böyle bir algı gerçekten var.
Ama Zorlu’daki Morini yahut St. Regis üstündeki Spago mesela, bu algının tam aksine hâlâ ayakta.
Ünlü şef Massimo Bottura’nın Zorlu’daki Eataly katında açılıp hızla kapanan restoranı ise İstanbul için hâlâ utanç kaynağı.
Tamam, öyle gurme bir restoranın AVM’de, üstelik bir marketin içinde açılması sorunluydu.
Ama çuvaldızı kendimize de batıralım.
Yeme-içme hayatına yön veren Türk müşteri hâlâ görme-görülme peşinde. Bu şekilde parlayan yerlerin peşinde koşuyor, oralarda para harcamayı seviyor. Bottura gelip mekan açsa bile oraya bir kez gidiyor, sonra hiç uğramıyor. Hakkasan ve Spice Market örneklerini hatırlayın. Onlar da tutunamadı, kapandı. Tek temenni şu: Umarız kalan sağlar uzun soluklu olur ve yeni yabancı markalar gelmeye devam eder.

 

Haberin Devamı

Türk müşteri neyi seviyor, neyi sevmiyor

◊ Hâlâ kafası karışık menü seviyor. Menüde aynı anda hem pizza hem makarna hem de et/tavuk seçeneği olsun istiyor. Eğer birinden biri yoksa “Neden yok?” diyebiliyor.
◊ Et yemezse kendini doymuş hissetmiyor.
◊ Menüdeki yemekleri kendine göre revize ediyor. Garsonu ya da işletmeciyi kısa süre sonra kafalayıp, “Şu yemeği şöyle yapsanız olur mu?” demeye başlıyor.
◊ Beklemeyi asla sevmiyor. Siparişlerin en fazla 10 dakika sonra masaya gelmesini istiyor. Eğer sipariş gecikirse garsonları daraltmaya başlıyor, “Neden gelmedi?” diye.
◊ Ve yukarıda saydıklarımın hiçbirini yurtdışında yapmıyor. Bırakın yemeğin geç gelmesini, bazen sipariş vermek için bile yarım saat beklemeyi göze alabiliyor!
Dahası, menüyü olduğu gibi kabul edip ne kadar değişik yemek varsa tadabiliyor.
“Makarna ve et yok mu?” diye şımarıklık yapmıyor.

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları