‘Oraya gitme, şuraya uğrama’ dönemi

Mekancılar mutsuz. İnsanların tamamen eve kapanmasından korkuyorlar.

Haberin Devamı

Nitekim üç-dört gündür manzara böyle. Çoğu yerde masalar boş.    
Sadece korkudan değil, ruh hallerine sinen bezginlikten dolayı dışarı çıkmak istemeyen de çok.
Ama tüm bunlar normal. Bir anda her şeyi atlatıp normale dönmek için zamana ihtiyaç var. Bir de galiba şunu kabullenmek: Artık böyle bir ortamda yaşıyoruz!
Yani “dışarı çıkın” gazları güzel, ama samimi olmak gerekirse herkes birbirine “Aman oraya gitme, şu sıra buraya asla uğrama güvenli değil” telkinleri verip duruyor.
Bu da haliyle sinir bozucu...

Karaköy zorda, Colonie kapandı bile 

İşin fenası kötü haberler de gelmeye başladı.
Karaköy’deki çoğu popüler mekan bu hafta kapılarını kapattı, açmadı.
Mitte’si, Madeo’su, Goya’sı, Colonie’si...
Bazıları ya hafta sonu ya da haftaya tekrar açılıyor.
Güvenlik önlemlerini artırmış olarak...
Aralarından sadece Colonie önümüzdeki ekime kadar kapatma kararı aldı.
Mekanın sahipleri Gülin ve Yücel Özalp çifti bu zor kararı aldıkları için üzgün.
Diğer mekanlarına (Escale ve Topaz) yüklenecek, oralara ağırlık verecekler.

Haberin Devamı

Moral geceleri düzenlensin 

Peki mekanlar bu krizi atlatabilecek mi?
Normalde böyle anlarda devlet ya da belediye yardımcı olur, yaşaması için katkı sağlar mekanlara.
Biz pek normal olmadığımıza göre iş mekanların kendisine düşüyor.
Belki de toplu bir kampanya başlatmalılar. Güzel bir slogan bularak...
Ya da moral günleri düzenleyebilirler.
Haftanın belli günleri, tüm mekanlarda aynı anda.
O zaman dışarı çıkmak için daha çok nedeni olur insanların.

Ummadığın yer kalabalık olabiliyor 

Bu arada hiç ummadığın, kendi halindeki saklı mekanlar da dolu olabiliyor.
Misal, önceki gece bir arkadaşımın doğum günü yemeği için Swissotel’in artık bir klasiğe dönüşmüş restoranı Chalet’ye gittim.
Bizim dışımızda kimse olmaz sanıyordum, yanılmışım.
Masalar bayağı doluydu. Üstelik herkes çiftti. Ya sevgili ya evli. Anladım ki romantik yemek ortamı isteyen çiftler için ideal burası.
İsviçre dağlarındaki bir ahşap kulübedeymişsin gibi hissettirdiği için olsa gerek...

‘Genç Papa’nın peşinde

Haberin Devamı

Doğruya doğru.
Kendimizi iyiden yabancı dizi izlemeye vurduk.
Trendse eğer, yeni trend bu.
Neden yabancı dizi?
Çünkü yerli dizilerde fantastik konular pek yok. Sınırları zorlamıyorlar.
Devrimci değiller.
Ayrıca çok uzunlar, izle izle bitmiyor.
Bir de yabancı dizilerin bölümleri artık toplu halde vitrine çıkıyor.
Hap gibi, bir anda ağzına atıyor ve final bölümüne kadar izlemeden duramıyorsun.
Şimdi merak ettiğim bir dizi daha yayında: “The Young Pope”
Amerika’daki yayınından önce Blu TV’de yayınlanmaya başlanan 10 bölümlük bu dizi malum, dinde devrime inanan genç bir Papa’nın hikayesini anlatıyor.
Genç Papa’yı Jude Law
oynuyor.
Tartışma yaratan dizinin şu anahtar cümlesi yeterince kışkırtıcı değil mi zaten:
“Kendine, ondan önceki dini liderler yerine, Daft
Punk gibi müzik grupları ya da Kubrick gibi yönetmenleri örnek alan, yenilikçi ve küstah Amerikalı bir yetimin, yeni Papa seçildiğinde başına gelecek olaylar.”

Yazarın Tüm Yazıları