Kendimle sevgiliydim, ama dün ayrıldık ‘kendisinden’

Ünlü yazar Azra Kohen bir video paylaşmış.

Haberin Devamı

 

Video Twitter’da elden ele (güncel dille “hesaptan hesaba” daha doğru aslında) dolaşırken gördüm.

Kohen diyor ki videosunda: Kendi kendimizin sevgilisi olalım. Bu lafı duyar duymaz ürktüm. “Allahım yeni bir Nilgün Bodur mu geliyor?!” diye.

Kohen şiirsel konuşmaya çabalamıyor Bodur gibi, ama günün sonunda ikisinin de yaptığı aynı kapıya çıkıyor: Guru olma hevesi.

Herkes neden bir noktadan sonra kişisel gelişim uzmanı olma coşkunluğuna kapılıyor anlamak mümkün değil.

Üstelik dönüp dolaşıp hepsinin söylediği aynı, yeni bir şey de yok:

Önce kendimizi sevelim...

Hatta kendi kendimizle sevgili olalım...

Kendimize bakalım, geliştirelim...

Bir zamanlar “enerji” kelimesinin suyu çıkmış, artık anlamı değerini yitirmişti ya. Ben artık biri “kendimiz” diye başlayan bir cümle duyduğumda kaçıyorum.

Haberin Devamı

Hayır “kendimden” değil, onunla başlayan cümleden...

Çünkü hem klişe geliyor hem içi boş.

Hem zaten son yıllarda kendimizi seve seve bir hal olduk, bu sefer de fazla mı kendi içimize düştük ne?

Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? “Kendinizle” 30 saniye kalıp yanıt verin lütfen :)

İleri değil, über

 Sinan Çetin’in oğlu Rafael Cemo Çetin ilk filmi vesilesiyle bizim ekipten Tülay Demir Oktay’a verdiği röportajda şöyle demiş:

“Ülkede babam dışında iyi yönetmen yok.” Bu açıklamayı okuyunca “bir oğulun babaya hayranlığının ileri boyutu” diye sayıklıyordum ki, Rafael Cemo Çetin’in ilk filminin adının -babasının yıllar önce çektiği filme gönderme yapan- “New York in New York” olduğunu öğrenince vazgeçtim.

Bence bu “bir oğulun babaya hayranlığının über boyutu.”

Leş ve taş

 Önceki gün bir arkadaşım “Cumartesi gecesi Palms Number adlı kulüpte bir şarkı çaldı, sözlerini duydum ve hâlâ şoktayım” diyerek dinletti “Bağcılar’ın Kızları Taş”ı.

“Nişantaşı’nın kızları taş, Bağcılar’ın kızları leş” diyen şarkının sözleri cinsiyetçiliğin doruğunda.

Meğer bu şarkı gösterime yeni giren Hep Yek 3 adlı filme aitmiş.

Daha fazla dinleyemeden şarkıyı kapattım. Sinema ve müziğin kol kola leş vaziyetlere sürüklenmesine de üzüldüm.

Haberin Devamı

 Şehir Atlası

 ◊ BENİM İÇİN ÇOK KOKOŞ... Londra’daki EL&N Cafe’nin tıpkısının aynısı olarak Arnavutköy’de açılan F’roses adlı
kafeyi dışardan gördüm, içine girmek içimden gelmedi. Bin doz kokoş pembe beni aşıyor maalesef.

Tamamen gül ve pembe dekorasyonuyla göze çarpan kafe bana pamuk şekerlerini de anımsattı.

Bu arada kafe şimdiden Instagram tutkunlarının gözdesi olmuş, bu hususu da belirtmeden geçmeyeyim...

 ◊ ZIPKIN HEP ZIPKIN... Arnavutköy’de dolanırken epeydir gitmediğim, semtin ‘eski dostlarından’ Zıpkın’a uğradım. Erken saatte, manzaralı bir masa da kapılırsa Zıpkın ve tabii her daim leziz mezeleri çok keyifli oluyor. Kesin bilgi.

BİR DAHA YAPAR MI? Arzu Sabancı’nın cumartesi akşamüstü Fenix’te yaptığı konuk DJ’lik performansını kaçırdım.

Haberin Devamı

Gidenler beğenmiş, hatta devamını isteyen çokmuş. Arzu Sabancı bu hobisini bir süre sonra pekala işe dönüştürebilir.

Yazarın Tüm Yazıları