Alaçatı’ya bir haller olmuş

Bir süre önce kapanan, Alaçatı’nın sembol restoranlarından olmayı başarmış Tuval’in masalarının sokağa taştığı yıllar.

Haberin Devamı

Yıllar dediğim de çok değil, beş-altı yıl önce filan.
O dönemler Alaçatı müdavimlerinin yavaş yavaş şikayet etmeye başladığı şeylerden
biriydi: Tuval’in de bulunduğu Kemalpaşa Caddesi’nden yürüyenlerin yarattığı
insan trafiği. Çünkü masalarda yemek yiyen ünlü isimlere bakına bakına yürüyordu insanlar. Haliyle öyle bir trafik oluşuyordu.
Meğer o dönem aslında çok güzelmiş!
Eminim Alaçatı müdavimi/içinde yaşayanı şimdi o günleri bile özlüyordur.
Çünkü cumartesi gecesi gördüğüm Alaçatı bambaşka bir Alaçatı’ydı.
Hayli değişmişti.
Bahsettiğim aynı caddede (Kemalpaşa) birbirinin benzeri, yan yana sıralanmış meyhaneler, ocakbaşılar...
Hepsinden ayrı ayrı yükselen, sokağın ortasında buluşunca birbirine karışan bir müzik...
Daha doğrusu gürültü...
Hatta öyle ki, bir tanesinde sahte bir
efkar tonlamasıyla şiir okuyan solist vardı, kulaklarımı tıkamak istedim.
Aslında bu değişim son yıllarda İstanbul sosyal hayatında da olan bir değişimin Alaçatı’ya
yansımış hali.
Artık modern meyhane diye bir şey var.
Birkaç tane
meze, üstüne biraz et, fonda efkarlı Türkçe müzik...
Bu formülü layıkıyla yapan olduğu kadar hayli ucuz yapan da var.
Alaçatı da bu son dönemin “kurtarıcı” popüler formülüne teslim olmuş işte.
En azından Kemalpaşa tarafı diyelim.
Hacımemiş şimdilik eski Alaçatı tadını koruyor.
Bir taraf hızlı
hızlı yemek yiyip tez elden efkarlanmak ya da göbek atmak arasında gidip gelenlerin dünyası olmuş.
Diğer taraf yavaş yavaş yemeğini yiyip sohbet ederek geceyi tamamlamak isteyenin dünyası.
Yani bu küçücük köy ikiye ayrılmış durumda.
Ve iki tarafın aslında gizli bir çekişmesi var.
Kelimelere dökülmeyen o hali hissetmemek mümkün değil.

Haberin Devamı

Alaçatı’daki yeni nesil nargileci

Modern meyhane ve ocakbaşılar gibi son yıllarda popüler olan bir başka şey daha var:
Yeni nesil nargileciler.
Onlar nasıl mı oluyor?
Şöyle ki:
İlla ki şaşaalı bir dekorasyon.
Arkadaş grupları bir arada nargile içsin diye yapılmış özel “lounge” alanları.
Ve tüm bunların ortasında kafasına göre çalıp duran bir DJ...
Bu tarz bir nargileciye cumartesi gecesi Alaçatı’da rastladım.
Öyle şıkırtılı bir dekorasyonu vardı ki, önünden geçerken bakmadan duramıyorsun. Üstelik sokağa da yayılmışlar.
O kadife koltuklara yazın sıcakta kim oturur/oturmak ister, pek anlayamadım.
Ama en çok kıpkırmızı, tüller içindeki kabinin içindeki “hipster” imajlı DJ’in Buddha Bar’da çalıyormuş
gibi takındığı o ciddi edanın hayranı oldum.

Aslında

Haberin Devamı

Değişen sadece Alaçatı değil aslında.
Yeni bir eğlence yeni bir sosyalleşme anlayışı...
Ruh hallerinin sürekli türbülansa girip durduğu bir ülkede anlayışların da hep sallantıda olması tuhaf olmasa gerek...
Sözün özü: Alaçatı’lardan, Bodrum’lardan gözlemlere, filtresiz manzaralara devam.

 

Yazarın Tüm Yazıları