Paylaş
Hesap uzmanı, başarılı iş insanı Soner Gedik, sürpriz yaparak bir romanla çıktı karşımıza.
Kitap, ilk sayfasından itibaren insanı içine alan, sarmalayan, akıcı bir dille, kötülük, iyilik, ütopya kavramları üzerinde duruyor. İyi hisseden insanların auraları genişler derler ya, kitabı okudukça olan tam da bu.
“Kızıl Aura”yı mutlaka okuyun derim, o sırada ileride dizi ya da filme konu olacak bir romanı okuyor da olabilirsiniz.
“Kızıl Aura” demişken, Soner Gedik’in sosyal medyasında kitabıyla ilgili “Romanımı ister okuyun, ister dinleyin” paylaşımlarına da dikkat çekmekte fayda var.
Yeni nesil kitap tanıtımlarında artık sesli kitaplar da basılılar kadar öne çıkıyor çünkü.
Kitabın yyıncısı bunu “Yolda, yürüyüşte, evde ya da uykudan önce, spor ya da ütü yaparken” diye özetliyor.
Sesli kitaplar, başta Amerika olmak üzere dünyada ve Türkiye’de hayli yaygınlaştı.
Akıllı telefonların ve dijital kitap uygulamalarının gelişmesi, stüdyo ortamında sanatçılar tarafından seslendirilen dijitalleşen kitaplara ilgiyi artırdı.
Böylelikle yolda, sporda ya da ev işleriyle geçen zamanı kitap dinleyerek değerlendirmek ya da uykudan önce sesli kitap dinlemek keyifli bir alışkanlığa dönüşmeye başladı.
Audio Publishers Association (APA) 2023 araştırma sonuçlarına göre, Amerika’da 18 yaş üstü nüfusun yarısından fazlası sesli kitap dinlemiş ve sektör son 10 yıldır her yıl iki haneli büyümüş.
Müthiş, öyle değil mi?
Sesli kitaplara Türkiye’de Audioteka, Dinlebi, Storytel platformlarından, yurtdışında ise Apple Books, Bookbeat, Google Play Audio, Spotify, Thalia gibi dijital abonelik ya da satış platformundan ulaşmak mümkün.
Siz yeter ki kitaplarla buluşmak isteyin.
İngiltere’deki yasağa alkış
“Et sorununu daha fazla etle çözüyoruz” diyen bir kampanya gündemde bu aralar.
Üstelik bunu yapan vegan yiyecekler satan bir marka; Impossible Foods.
Bu şirket, et kullanılan tüm popüler fast food yiyecekleri, hamburgeri, köfteleri, hotdog’ları sebzelerden üretiyor.
Üstelik aynı lezzeti de yakalıyor.
Laboratuvar üretimi et yoldayken, ara, hatta bence ana çözüm olarak, et sorununu sebzeden ete geçişle çözen şahane bir girişim.
Neden şahane biliyor musunuz?
Aslında biliyorsunuz ama ben yine de anlatayım.
Dünyada en büyük işkenceyi, sömürüyü, haksızlığı çiftlik hayvanlarına yapıyoruz.
Bunun kulak arkası yapılmasının nedeni tabaklarına gelen etleri yemekten vazgeçmeyenlerin çoğunlukta olması.
“Hayvanları seviyorum, bu nedenle et tüketmiyorum” noktasına gelinemiyor bir türlü.
Bir koyunun bir köpekten, bir kedinin tavşandan, bir hindinin bir muhabbet kuşundan farklı olmadığını anlamak istemiyor kimse.
Size tavsiyem et yemeyi bırakmanız, hadi hemen yapamadınız diyelim, mutlaka azaltmanız.
Hem kendi sağlığınız hem de hayvanların refahı için bu çok önemli.
Dünya genelinde hayvan hakları dernekleri, sömürülen çiftlik hayvanlarını bir nebze de olsa koruyabilmek için ciddi çalışmalar ve devletler üzerinde baskılar yapıyor.
Bunların iyi sonuçlar verdiğini duymak ve buraya yazmak beni öyle mutlu ediyor ki.
İşte size bir son dakika güzel haberi...
Çftlik hayvanlarının gemilerle İngiltere’ye getirilmesinin yasaklanması konusundaki yasa tasarısında İngiliz parlamentosu son noktaya geldi.
Ve yakında bu madde yasallaşacak.
Kesime giden hayvanların son yolculuklarında bir de bu zorlu, eziyet dolu gemi yolculuğunu yapması böylelikle engellenmiş olacak.
Keşke tüm dünyaya yayılsa bu yasaklar.
Biraz empatiyle doğumdan ölüme bu hayvanlara yaşattıklarımızı anlayabilir ve siz de bunun bir parçası olmaktan rahatsız olarak bir şeyleri değiştirebilirsiniz.
Paul McCartney’nin şu sözlerini hatırlayalım:
“Mezbahaların duvarları camdan olsaydı herkes vejetaryen olurdu.”
Paylaş