Komşu'da seçim

Yunanistan’da 7 Temmuz Pazar günü erken Parlamento seçimleri yapıldı. Seçim sonucu Aleksis Çipras’ın SYRIZA (Demokratik Sol Koalisyonu) Partisi iktidarı kaybetti ve Kyriakos Mitsotakis’in Yeni Demokrasi Partisi iktidara geldi.

Haberin Devamı

Yunanistan’da parlamento seçimlerinin bu yılın sonbahar aylarında yapılması gerekiyordu. Ancak, SYRIZA Partisinin Haziran ayı içinde birlikte yapılan Avrupa Parlamentosu ve yerel seçimlerde büyük oranda oy kaybetmesi üzerine Başbakan Çipras parlamento seçimini 4 ay kadar erkene alarak 7 Temmuz’da yapılmasına karar verdi.

Beklendiği gibi 7 Temmuz seçiminin galibi ana muhalefetteki Yeni Demokrasi Partisi oldu. Yeni Demokrasi Partisi oyların %39,85’ini alarak 158 milletvekili çıkardı. İktidardaki SYRIZA Partisi’nin oy oranı ise %31,53’de kaldı ve milletvekili sayısı 86’ya düştü.

Yunanistan Parlamentosu 300 sandalyeden oluşuyor. İktidar olabilmek için 151 milletvekili yeterli. 158 Milletvekili çıkaran Yeni Demokrasi Partisi bu durumda tek başına iktidar oldu. Partinin Başkanlığını yürüten Kyriakos Mitsotakis seçimden bir gün sonra yemin ederek Başbakanlık koltuğuna oturdu ve aynı gün yeni Yunanistan Hükümetini de açıkladı.

Haberin Devamı

7 Temmuz seçim sonuçlarına göre Yunanistan Parlamentosunda 6 parti temsil edilme hakkı elde etti. Bunlar Sosyalist Değişim Hareketi (oy oranı %8,10), Komünist Partisi (oy oranı %5,30), Yunan Seçimi (oy oranı %3,70) ve Mera25 (oy oranı %3,44) Partileri.

Bu Partiler içinde sadece Yunan Seçimi (EL) Partisi aşırı sağ görüşleriyle biliniyor. Diğer 3 Parti ise sol kanatta. Yunanistan Parlamento seçimlerinde % 3 barajı uygulanıyor. Seçime giren 20 partiden 14’ü seçim barajına takılarak, Parlamento’da temsil hakkı elde edemediler. Seçim barajı nedeniyle Parlamento’ya milletvekili gönderemeyen partiler arasında aşırı sağcı, göçmen karşıtı ve Türkiye aleyhtarı Altın Şafak Partisi de bulunuyor. Altın Şafak’ın oy oranının %2,93’te kaldığı açıklandı.

Yunanistan’da seçimlere % 3 barajının getirilmesinin esas sebebinin Batı Trakya Türk Toplumu’nun Parlamento’da kendi kurdukları bir parti ile temsil edilmesinin önünün kesilmesi olduğu anlaşılıyor. Nitekim Batı Trakya Türk Toplumu temsilcilerini ancak Yunan Partileri içinden Parlamento’ya gönderebiliyor. 7 Temmuz seçimlerinden de üç Türk asıllı milletvekili (2’si Sosyalist Değişim Hareketi, 1’i SYRIZA’dan) Yunanistan Parlamentosu’na girdi.

Haberin Devamı

Yunanistan’da seçim esas olarak 250 milletvekili için yapılıyor. En fazla oyu alan ve birinci olarak seçimi tamamlayan Parti’ye 50 milletvekili “bonus” olarak veriliyor. Bu uygulamanın amacının ise tek parti iktidarının teşvik edilmesi ve siyasi istikrarın sağlanması olduğu görülüyor. Bu uygulama sayesinde Yeni Demokrasi Partisi % 40’ın biraz altında oy almasına karşılık 158 milletvekili çıkartabildi ve tek başına iktidar oldu.

Yunanistan çok ciddi bir ekonomik krizin içinden yeni çıkıyor. Makro planda ekonominin düzeye çıktığı yönündeki işaretlere rağmen halkın henüz bu düzelmenin sonuçlarından yararlandığını söylemek ise zor. Yunanistan’daki ekonomik kriz 15 seneyi aşkın bir süreden beri devam ediyor ve halkın ekonomik “kemer sıkma” politikalarından son derece “olumsuz” şekilde etkilendiği ortada.

Haberin Devamı

7 Temmuz’da Yunan seçmeninin SYRIZA Partisini “cezalandırdığı” ve Yeni Demokrasi Partisini birinci parti yaparak değişimden yana oy kullandığı anlaşılıyor. Buna rağmen 7 Temmuz’da oluşan Yunanistan Parlamentosu’na dikkatli bir şekilde bakıldığında Ortanın solunda yer alan 4 partinin oy oranlarının % 50’ye yaklaştığı, Ortanın sağındaki 2 partinin ise oy oranlarının bunun altında kaldığı görülüyor.

Yunan halkının önemli bir bölümünün SYRIZA’nın iktidarda olduğu dönemdeki “kemer sıkma politikalarını”, parti inanç ve prensiplerinin dışında hareket ederek, dışarda verilen ekonomik kararları uygulaması olarak değerlendirdiği ortaya çıkıyor. Yunan halkının iktidar değişikliği kararının arkasında SYRIZA iktidarının Avrupa Birliği ve Uluslararası Para Fonu’nun Yunanistan’a milyarlarca Euro kredi aktarmak için Yunanistan’dan istediği koşulları yerine getirmek zorunda kalmasından rahatsız olmasının yattığı anlaşılıyor.

Haberin Devamı

SYRIZA, sol prensipleri ön plana çıkartan bir parti. Oldukça yeni bir parti olması ve 2015’e kadar iktidarda bulunmaması sebebiyle, Yunanistan’daki ekonomik krizde rolü olmadığını da söylemek gerekiyor. Buna rağmen ekonomik krizin ortaya çıkarttığı sonuçlarla mücadele etmek, AB ve Euro Bölgesi içinde kalmak için AB ve Para Fonu’nun “acı reçetelerini” uygulamak zorunda kaldığını söylemek mümkün.

Yunan halkının büyük bir bölümünün Başbakan Çipras’ın, sol söylem ve prensipleri bir tarafa bırakarak, Almanya ve Uluslararası Para Fonu ile istekli bir işbirliğine girmesini “affetmediği” izleniyor. Yeni Başbakan Mitsotakis’in “seçim vaatlerini” ne ölçüde yerine getirebileceği ise ciddi bir soru işareti. Yunanistan’ın

Haberin Devamı

sıkı kemer sıkma politikalarından ayrılması “ihtimalinin” bile Almanya başta olmak üzere Euro Bölgesi ülkelerinde “tedirginlik” yarattığı şimdiden görülüyor.

7 Temmuz seçimlerinde SYRIZA iktidarının Almanya-Fransa ikilisinin Makedonya isim sorununun çözümü için Atina üzerinde yaptıkları baskıya boğun eğmesinin de rol oynadığına işaret ediliyor. Yunan halkının “isim sorununun” Kuzey Makedonya olarak çözümünü esasında benimsemediği, Başbakan Çipras’ın bu konuda dış baskıyı kabul etmesinin SYRIZA’ya belirli oranda oy kaybettirdiği ortaya çıkıyor.

Yunan halkının burada da Kuzey Makedonya “İsim Anlaşmasının” Yunan Parlamentosu’ndan o dönemde ana muhalefette olan Yeni Demokrasi Partisinin desteğiyle geçtiğini dikkate almaması da ilginç. SYRIZA’yı 2015 seçimlerinde iktidara getiren seçmen tabanının bir kısmının “Kuzey Makedonya” formülünün dış baskıyla Yunanistan’a kabul ettirilmesinden Başbakan Çipras’ı “sorumlu tuttuğu” anlaşılıyor.

SYRIZA iktidarı sırasında Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin, çok önemli bir kriz yaşanmadan, belirli düzeyde sürdürüldüğünü söylemek mümkündür. Başbakan Çipras’ın da Türkiye ile ilişkilerin önemini algıladığı, özellikle Türkiye ile artan ekonomik işbirliğinin Yunanistan’ın da çıkarına olduğunu gördüğü izlenmiştir. Bununla birlikte SYRIZA iktidarı sırasında ne Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların ne de Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ciddi bir adım atılmadığı, buna karşılık Atina’nın Doğu Akdeniz’deki durumun (Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından) giderek tırmandırılmasına da yardımcı olduğu ortadadır.

Ankara’dan bakıldığında komşudaki iktidar değişikliğinin Türkiye-Yunanistan ilişkilerine nasıl etki yapacağı önem kazanmaktadır. Son yıllarda Yeni Demokrasi Partisi’nin iktidarda olduğu dönemlerde Ankara ile Atina arasındaki ilişkilerde olumlu süreçlere girilebildiği müşahede edilmektedir. Bu nedenle Ankara’nın Atina’daki iktidar değişikliğinden rahatsızlık duymadığı, yeni Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis’i ilk tebrik eden yabancı liderin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğu görülmektedir. Yeni Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ı da (yeni görevi sebebiyle) ilk tebrik edenler arasında Türk meslektaşı Mevlüt Çavuşoğlu bulunmaktadır.

Atina’da Mitsotakis ailesinin tekrar karar alıcı durumuna gelmesi Ankara’da Yunanistan ile “olumlu” ve “sonuç getirici” bir işbirliğinin başlayabileceği ümidini doğurmuştur. Yunanistan’ın yeni Başbakanı Kriakos Mitsotakis’in babası

Kostantinos Mitsotakis Ankara ve Türk kamuoyunca tanınmakta ve Türkiye ile ilişkilere önem veren biri olarak bilinmektedir.

Yunanistan’da iktidar değişimi Türk kamuoyu tarafından Atina “İkinci Mitsotakis” dönemi olarak görülmektedir. Baba Mitsotakis’in adı bu çerçevede Türkiye’de yapılan yorumlarda sıklıkla dile getirilmiştir. Ancak Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde çok kısa zaman önceye kadar çok önemli bir rol oynayan başka bir Mitsotakis daha bulunmaktadır.

2009 yılı sonuna kadar Yeni Demokrasi Partisi iktidarı döneminde Dışişleri Bakanlığı görevinde bulunan Dora Bakoyannis, Kostantinos Mitsotakis’in kızı ve şimdiki Başbakan Kriakos Mitsotakis’ın kız kardeşidir. Dora Bakoyannis Dışişleri Bakanı olduğu dönemde Türkiye’yi birçok kez ziyaret etmiş, Türkiye ile ilişkilere ve Ankara ile Atina arasındaki sorunların “krize” dönüşmemesine önem veren biri olarak tanınmaktadır. Dora Bakoyannis’in oğlu Kostas Bakoyannis (Kriakos Mitsotakis’in yeğeni) Haziran ayında yapılan yerel seçimlerde Yeni Demokrasi Partisi’nin adayı olarak Atina Belediye Başkanlığı seçimini kazanmıştır.

Atina’da Büyükelçi olarak görev gördüğüm dönemde Yeni Demokrasi Partisi iktidardaydı. Görevde bulunan Kostas Karamanlis Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı ise Dora Bakoyannis’ti. O dönemde Dışişleri Bakanı olarak Dora Bakoyannis ile rahat sayılabilecek bir diplomatik diyalog sürdürebilmiş, tecrübeli bir Yunan siyaset adamı olan baba (Kostantinos) Mitsotakis ile de görüşmüştüm.

Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi’nin paylaşımı konusunda ciddi ve çözümü çok zor (birbirinin içine girmiş) bir seri sorun yaşanmaktadır. Şimdi bu sorunlar Ege Denizi’nden Doğu Akdeniz’e de yayılmıştır. Türkiye’nin ne Ege Denizi ne de Doğu Akdeniz’de “oldu-bittiyi” kabul etmeyeceğinin hem Yunanistan hem de Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından anlaşılması büyük bir önem arz etmektedir.

Yeni Yunan Hükümeti’nin Doğu Akdeniz’deki durumu (Türkiye’nin haklarını arama faaliyetlerini) doğru olarak değerlendirmesi, Doğu Akdeniz’deki gerginliğin tırmanarak “krize” dönüşmesine izin vermemesi Ankara-Atina ilişkilerinde iyi bir başlangıç olacaktır.

Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Doğu Akdeniz’de hem Türk hem de Kıbrıs Türklerinin haklarını görmezlikten gelerek giriştiği “tek yanlı” faaliyetler sonuçta Türkiye’yi de harekete geçirmiştir. Türkiye’nin Kıbrıs adasının batı ve doğusunda başladığı sondaj çalışmaları esasen Kıbrıs Rum Yönetimi’nin bir müddetten beri sürdürdüğü benzer faaliyetlere bir cevap niteliği taşımaktadır.

Halen Türkiye’nin iki sondaj gemisi bölgededir. “Fatih” sondaj gemisi Kıbrıs Adası’nın batı, “Yavuz” sondaj gemisi de Ada’nın doğu bölgelerinde çalışmalarını sürdürmektedir. Türk sismik araştırma gemisi Barbaros Hayrettin’in de Kıbrıs’ın güneyinde bulunduğu bildirilmektedir. Türkiye’nin yaptığı Doğu Akdeniz’de hem kendi hem de Kıbrıs Türklerinin haklarına sahip çıkmak; bölgede Türkiye olmadan yürürlüğe sokulmaya çalışılan kısa, orta ve uzun dönemli “oyunları” ve Türkiyesiz yapılan “senaryoları” engellemektir.

Yeni Yunanistan Hükümeti kadar Avrupa Birliği’nin (AB) de Doğu Akdeniz’de sahneye konulmaya çalışılan bu “oyun” ve “senaryoların” parçası olmaması önemlidir. Türkiye, Ege Denizi’nde kendi karasularına sıkıştırılmayı kabul etmediği gibi şimdi de Akdeniz’e karasularına ve Antalya Körfezine “hapsedilmeyi” kabul etmeyeceğini, Akdeniz’de kendi haklarını olduğu kadar Kıbrıs Türklerinin haklarını da korumada kararlı olduğunu her vesileyle ilan etmektedir.

Avrupa Birliği’nin Almanya-Fransa ikilisinin kararları çerçevesinde bölünmüş ve iç savaş yaşayan bir Kıbrıs’ı Birliğe tam üye olarak kabul etmesinin, bugün Kıbrıs sorununun Ada’nın birleştirilerek görüşmeler yoluyla çözümlenmesini ne kadar zorlaştırdığı ve Kıbrıs Rum Toplumunu daha da “uzlaşmazlığa” ittiği açıkça ortadadır. Birleşmiş Milletler ve AB tarafından desteklenen Annan Planı’nın Rum kesiminde reddedilmesine rağmen Kıbrıs’ın (Berlin ve Paris’in kararları doğrultusunda) AB’ye tam üye olarak alınması ciddi bir hatadır.

Avrupa Birliği’nin şimdi Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Doğu Akdeniz’de giriştiği oyunların arkasında olması, Birlik dayanışması adı altında Kıbrıs Rumlarının Kıbrıs Türklerinin haklarını gasp etme girişimlerine destek çıkması AB’nin hatalarında ısrar etmesi anlamına gelecek, Doğu Akdeniz’de tansiyonun daha da artmasına neden olacaktır.

Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Ada’nın Doğu Akdeniz politikasını Kıbrıs Türklerini dışlayarak oluşturma ve Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarından (Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin haklarını göz etmeden) faydalanma politikaları kadar Doğu Akdeniz’deki sorunlara dış güçleri karıştırma politikaları da yanlıştır ve sadece Doğu Akdeniz’de tansiyonun artmasına sebebiyet vermektedir.

Yazarın Tüm Yazıları