2022’ye mektup

Hoş geldin...Bize biraz normallik getirdin değil mi?

Haberin Devamı

Şöyle dışarı çıkıp, bir turlayıp, arkadaşımızla çay içebilelim.
Ne bileyim, annemlere giderken kırk kez düşünmeyeyim. Sevdiklerime sarılayım, öpeyim mesela.
Her soğuk aldığımda, içimde bir korku olmasın.
Çocuğum arkadaşına oynamaya gitsin. Kalabalıklara karışayım telaşsızca. Korkmadan başkalarından.
Asansörü çağırınca elimi kolonyayı boca etmeden. Dışarda normal nefes alıp verelim, bir şey takmadan. Böyle şeyler. Tamamen normal şeyler.
Bize iyi haberler getir demiştim unutmadın değil mi?
Bu sene hacıyatmaz gibiydik, bir o yana bir bu yana.
Tam ayağa kalkıyorduk, devrildik sonra. İyi haberler bize şart. Kalakalıyoruz çünkü, akmıyor hayat.
Ne bileyim müjdeler olsun işte.
Kadınlarla ilgili, çocuklarla ilgili, özgürlükle ilgili, bulunan yeni bir ilaçla ilgili.
‘Oh be sonunda’ diyebileceğimiz ferahlıklar...
Duyunca içimizin kıpır kıpır olacağı. İyi ki buradayım, iyi ki yaşıyorum diyebileceğimiz.
Başkaları için mutlu olabildiğimiz iyi haberler. Dünya hakkında olur, hayvanlar hakkında olur... Yeter ki iyi olsun.
Bize şifa getirdin değil mi?
Tamam artık iki seneyi geçti, öksürdük tıksırdık, nefes alamadık biliyorsun.
Geçen sene getirdiğin aşı iyi oldu bak. Şimdi olanlar hafif atlatıyor çok şükür.
Bu sene şifayla gel artık. Bu virüsün çaresini bulalım. Sonunu görelim.
Azalışını ve artık o kadar da büyük bir tehdit olmayışını kutlayalım. Hep sabrettik, bekledik ve umduk. Bu şifayı hak ettik.
Bize hayalleri geri getirdin mi?
Rafa kaldırmıştık ne var ne yoksa. Düşler hapishanesi gibi bir şey kuruldu içimizde. Kilit vurduk nice heyecana.
Onları dışarı salalım. Hayalsiz şuradan şuraya gidilmiyor.
Sabah uyanılmıyor hayalsiz. Bir çorba bile pişmiyor onsuz. Kavuşalım hayallerle.
Peşlerinden koşmaya başlayalım yine, kelebek ağlarıyla kırlarda.
Aynı zamanda çocuk olduğumuzu unutuyorduk neredeyse. Lütfen, bu çok mühim bizim için.
Sana söylemiştim, biz hayalleri gerçekleştirme yolunda yeşeriyoruz ancak.
Dünyaya iyi bakmamız için gerekli kılavuzu getirdin mi?
Biz unutmuşuz gitmiş bu hengamede, dünya diye bir şey olduğunu! İklimler bir çıldırdı görmeliydin!
Sibirya 38 derece olmuş. Ne olmuş diyenler var, onlara akıl fikir getirdin değil mi? Yangınlar, seller zordu geçen sene.
Ağlayıp duruyor dünya. ‘Ülkelere ayrıldınız, beni göremez oldunuz’ diyor.
Bize, dünyayı hissetme duyargaları lazım. Isındıkça ısınıyor. Hepsi şu sera gazı yüzünden. Ona alternatif bir şeyler var mı yanında? Hayatlarımız basitleşmeli haklısın. Haklısın çok yiyecek ziyan oluyor. Çöpümüz çok, kimse sormuyor nereye gidiyor bunca çöp. Bize hayat veren, yiyecek veren toprağın sadece üstten bir karışı ekilip biçiliyormuş, o sürekli zarar görüyor, yakında tarım yapılmayacak diye korkuyorum. Kılavuzda bunlar hep yazıyor değil mi?
Kendimize zaman istemiştim senden, getirdin mi onu?
Bak o çok lazım. Biz başkaları olduk, başkalaştık. Telefonlarımızdan kafamız kalkmıyor.
Kendi kendimize kaldığımızda da hep o. Sanki o bizmişiz gibi. Halbuki o bir alet. Elim değil ki benim.
Geçen baktım günde 5 saatim geçmiş onunla. Ben kendimle beş saat geçirsem, hayallerim gerçek olur!
Şaka yapmıyorum, kendi kendimize kalacağımız zamanlar şart bize. Eş, dost, çocuk, ünlü falan olmadan. Takip etmeden. Birisini takip etmeden, kendi yolumuzu hatırlamaya ihtiyacımız var.
Biraz da şükran getirdin değil mi?
Normali kaybedip, hayalleri unutup şifa ararken, hayatta olduğumuzu, birbirimizle olduğumuzu, sevip sevildiğimizi unuttuk gitti.
Üzerine dünyanın çığlıkları, moral bozan haberler, kendimizle hiç baş başa kalmayışlarımız da eklenince, ilk azalan şey şükran oldu.
Ruhumuza en iyi gelen vitamin o bizim. Sabah kalkınca ve gece yatmadan ikişer şükür lazım hepimize. Yanına aldın değil mi onları?
İyi ki geldin. Gözümüz yollarda kaldı.
Sana bütün bunları unutmadığın umuduyla sarılmak istiyorum şimdi.

Yazarın Tüm Yazıları