“Doğum Günün Kutlu Olsun”, KODA…

Siz bakmayın, medyanın,  ülkenin ve dünyanın “kirli halleri” üstüne yaptığı “mecburî mesai”ye…

Haberin Devamı

Dünya hâlâ dönüyorsa, “güzel şeyler” sayesindedir. Hem neticede, Albert Camus’nun yalancısıyım ! Çünkü O diyor, “…Tüm sanatların doruğu… İnsan Don Giovanni'yi dinleyince, bittiğinde, bir dünya ve varlıklar turu yapmış olur…” diye; ben söylemiyorum. İşte, Wolfgang Amedeus Mozart’ın, “Opera Buffa – Gülünçlü Opera”sı sayılan, Don Giovanni’nin Uvertürü’yle açıldı; Cumartesi akşamı, “Karşıyaka Oda Orkestrası”nın (KODA), “Birinci Kuruluş Yıldönümü” Konseri… O “Don Giovanni” ki, izledikten sonra besteciye, eserde “çok fazla nota bulunduğunu” söyleyen İmparator’a, Mozart’ın "ne kadar gerekiyorsa o kadar var majesteleri" yanıtını verdiği rivayet edilen opera…
Şef Prof. Rengim Gökmen yönetimindeki Orkestra, programın ilk bölümünde, Teyfik Rodos’a, (KODA Sanat Koordinatörü ve Hikmet Şimşek Sanat Merkezi Genel Sanat Yönetmeni) eşlik etti. Sanatçıdan, Mozart tarafından bestelenmiş “Bas” için “Konser Aryaları” dinledik. Koyu eflâtun gömleği ve yaka mendiline gizlenmiş estetik, âşina olduğumuz ses performansı yanında, “sahne özeni” adına, emek verilmiş, “sessiz bir ayrıntı”ydı. Rodos, bölümün son eserini, (Per questa bella mano…) Orkestra ve Cemre Burhan Çetin’in  Kontrabas’ı eşliğinde yorumladı. Farklı yaşlardaki bir “Bas” ve bir “yay”ın, sahnede,  “ses” olarak, nasıl da başarıyla el ele tutuştuğunu görmeliydiniz… Bölümün “Bis”i, yine Don Giovanni’nin Zerlina’ya (mandolinle yaptığı) “Serenad” olarak seçilmişti… (Deh, vieni alla finestra) Orkestranın, mandolin yerine “Pizzicato” ile taçlandırdığı eserin son notası, (Beden dilinde -üstelik gülümseyen- Suna Kan tavrını gözlediğimiz) Başkemancı Deniz Toygür Conus’a uzatılan “sarı bir çiçek”le  renklendi…
Ara verilirken, hoş bir anonsla karşılaştık. Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, KODA’nın “Doğum günü Pastası”nı kesmek için sahneye davet edildi. “Bir hayalle yola çıkmıştık… / …Türkiye’de, tam zamanlı olarak yapılanmış ilk ilçe belediyesi orkestrasıdır” dedi Başkan… “Başka hiçbir sponsor olmadan, sadece Karşıyaka Belediyesi’nin himayesinde…” diye devam etti. Birkaç kez olmak üzere, “Kültür üzerine kurulmuş Atatürk Cumhuriyeti”ne yaptığı vurgu ise, her seferinde alkışlarla kesildi elbette.
Gece tümüyle Mozart’a ayrılmıştı ve İkinci bölümde Orkestra, bestecinin “41. Senfonisi”ni, (Jüpiter) seslendirdi. Bulunduğu yerde ayağa kalkıp ve ayağa kalktığında, (efsane New York Filarmoni’nin yaptığı gibi…) “yüzünü seyircisine –tümüyle, tam cepheden- dönebilecek kadar müzikal özgüven sahibi olan genç sanatçılar...” dinledik ve izledik. Cumhuriyet çocuklarıydı onlar… Üzerlerinden kaçmayan sahne kıyafetleriyle, aydınlık, ışıklı, güler yüzlü ve ümit veren… Bazı (?!) orkestralardaki, “bitse de gitsek” resmi veren (bazı) ağabey ve ablaları gibi, artık “müzik işçisi” olmuş ve yaptığı işten bıkmış bir hâl yoktu üzerlerinde. “Ne olur hep böyle kalın ?” diye mırıldandım. Şef Rengim Gökmen, “bu kadar beğeneceğinizi ve alkışlayacağınızı tahmin etmiyorduk…” dedi şaka yollu ve (Molto allegro) “Finale”nin bir bölümünü tekrarlattı sanatçılara. Kendisinden de bir dileğim var: “Maestro, Siz böyle çok geceler görmüş ve yaşamışsınızdır. Bu gençleri yalnız bırakmayacak kadar çok; öyle değil mi ?”
Dinleyiciler arasında, “dantel ve tül” ile sarmalanmış Greta Garbo şapkasıyla, uzun yılların zarafetini hâlâ üzerinden taşıyan bir Hanımefendi’ye takıldı gözümüz. “En az sahnedeki sanatçıların bana gösterdiği saygı kadar, ben de onlara saygı göstermeliyim; çünkü ben klâsik müzik dinleyicisiyim…” diyordu her haliyle. Bunun yanında, çok şükür, eşofman ve fosforlu spor ayakkabısıyla, akşam yürüyüşünden dönerken “uğramış” seyirci de gördük İzmir salonlarında… Çok kalabalık değildi salon ! Ama artık eskisi kadar üzülmüyorum. Mozart’ın dediği gibi; "ne kadar gerekiyorsa o kadar vardı herhalde…” 
Tekrar yazıyorum; “Biri karanlık, diğeri aydınlık ve yan yana duran 2 odanın kapısını açmaya korkmayın ! Açılan kapıdan, hep aydınlık girer içeri; karanlığın öbür tarafı zaptettiği görülmemiştir”. Kapıyı ne kadar açarsanız, o kadar çok ışık sızar… Kapı ardına kadar açıktı Cumartesi gecesi. “Karanlığın gözü kamaşmıştır; alışacak !” dedim içimden. Hikmet Şimşek Sanat Merkezi’nin bütün davet maillerinde yazdığı gibi; “Başka bir dünya sanatla mümkün !”
Biraz da lâtife edelim… Müzikte, bir eserin trafiğini belirlemekte kullanılan işarete, “koda” denir malûm. Genelde, bir koda işareti görüldüğünde, diğer koda işaretinin olduğu yere gidilir, geri dönülür. Bundan böyle, “KODA” gördüğümüz her yere gideceğiz anlaşılan ! Teşekkürlerimle… 

Yazarın Tüm Yazıları