Hayaller ve gerçekler

Antep’ten başlayıp Ankara, Antalya ve Bodrum’la devam eden 2 haftalık turumu tamamlayıp İstanbul’a dönerken bu haftaki yazımın çerçevesini belirlemiş, yeni açılan ya da gitmeye değer mekanların listesini yapmıştım.

Haberin Devamı

Ama eve gidince beni karşılayan kitaplar, İstanbul’da yeni açılan yerler, etkinlikler ve gündemdeki tartışmalar yazımın başlığını da içeriğini de büyük ölçüde değiştirdi.
Antep, Ankara, Antalya ve Bodrum’daki yeni açılanlardan klasiklere uzanan önerilerimi Kurban Bayramı öncesi yazılarıma saklamaya karar verdim.
Tabii ki ucuz-pahalı ya da fiyat-kalite dengesizliği gibi son günlerde tartışılan konulardaki düşüncelerimi de paylaşacağım.
Şimdiden söyleyebileceğim tek şey sektörün maliyet hesabını yaparken “müşteri” profilini ve beklentisini de dikkate alması gerektiği. Birbirlerine referansla fiyatlamanın sağlıklı olmayabileceği.
İşletmelerin sürdürülebilir olması ne yazık ki tek ziyaretle ve müşteri pişmanlığıyla mümkün değil.
Sektörün sosyal medya çağında yaşandığını ve memnuniyetsizliğin çok çabuk yayıldığını da akılda tutması gerekiyor.
Ben olsam risk almazdım.
Diğer yandan fiyatların yüksekliğine etik açıdan karşı olmadığımı da belirtmem gerek.
Ürün satılabilir olduğu sürece sorun yok. Marka ve ortam yaratmak maliyetli. Zevk aldığımız kalitenin bir bedeli var. Bizleri kimse “oraya ya da buraya gidin” diye zorlamıyor. Bütçemizi de en iyi kendimiz biliyoruz.
Günümüzde birçok mekânın menüsü ve fiyatlarına internetteki sayfalarından ya da sosyal medya hesaplarından ulaşılabiliyor.
Yer ayırtırken ortalama fiyatını sormaktan çekinmeyelim. Maddi koşullarımızı zorlayan yerlere sırf “görünmek” için gitmeyelim.
Hadi bilemedik gittik diyelim, menüye bakınca çıkmak, menü yoksa fiyat sormak da mümkün. Hatta saygı dahilinde eleştirimizi yapıp, fiyat-kalite dengesi hakkında düşüncelerimizi de belli edebiliriz.
Sonuçta bir alışveriş yapıyoruz. İşletme bize ürün sunuyor, biz de alıp almamaya karar veriyoruz.
Sorun bu yüzden etik olmaktan çok arzla talebin kesişmemesinde, fiyat dengesizliği ve beklentilerin karşılanmaması yüzünden işletmelerin sezon bitmeden boş kalma ihtimalinde.
Yine de sektörün zor bir dönemden geçtiğini, herkesin bir çıkış yolu aradığını unutmayalım...

Haberin Devamı

Hayaller ve gerçekler

Haberin Devamı

NOBU İSTANBUL’DA

1994 yılında New York’ta efsanevi oyuncu Robert De Niro ve Japon şef Nobu Matsuhisa işbirliğiyle açılan, 27 yıl içinde farklı ülkelerde ve kentlerde şubeleri oluşan Nobu nihayet İstanbul’a da geldi.
Dünyaca ünlü, saygınlık kazanmış farklı ülkelerin mutfaklarını temsil eden, birer marka olmuş, İstanbul’un gastronomi çıtasını yükseltecek restoranların varlıkları hem biz yerleşikler hem de yeme-içme sever turistler için önemli.
Dileğim Ritz Carlton İstanbul’un içinde ama ayrıca kendine ait bir giriş kapısı da olan, muhteşem Boğaz manzaralı, sade dekorasyonuyla Japon kültürünü yansıtan Nobu’nun İstanbul’da kalıcı olması. Ki zaten ilk izlenimim bu yönde.
İki kata yayılmış restoranda her şey inceden inceye planlanmış. İsteyen alt katta eğlenceye yemeği harmanlayabilir, isteyen üst katta benim yaptığım gibi açık mutfağa ve yemeklere odaklanabilir.
Açılış öncesi gittiğim ve saat kısıtlamaları nedeniyle az kaldığım için menüdeki birçok çeşidi deneme fırsatım olmadı. İzlenimlerimi bir kez daha gittikten sonra yazmak isterim.
Ama artık menülerinin klasiği olan Japon ve Peru mutfağının sentezi New Style Sashimi, Rock Shrimp Tempura özellikle de Cod Miso çok başarılıydı.
Bu arada fiyat-kalite dengesine de özen gösterildiğini, yemek ve içki fiyatlarının abartılı olmadığını söyleyebilirim...

Haberin Devamı

İtalyan şef dokunuşu

Doğuş Grubu D-ream çatısı altında topladığı restoranlarında biraz da pandemi koşullarının dayatmasıyla bir dizi yeni düzenlemeye gidiyor.
Bu amaçla kendi bünyelerindeki Aldrovandi Villa Borghese Oteli’nin Michelin yıldızlı Ristorante Assaje’nin şefi Lorenzo Di Gravio’yu İstanbul’a davet etmişler.
Şef, İstanbul’da geçirdiği 1 ay boyunca “Dream” restoranlarını ziyaret etmiş.
İtalyan restoranları Mezzaluna ve Da Mario’nun, Akdeniz mutfağı ağırlıklı 29 ve Vogue’un menülerini incelemiş.
Gravio, Dream şefleriyle birlikte İtalyan mutfağının geleneksel yemeklerini yenilikçi bir bakış açısıyla yorumlayıp 50’ye yakın yemek çeşidi hazırlayarak yönetime sunmuş.
İçlerinden seçilenler bu dört restoranın menüsüne girmiş.
Eminim seçilen yemeklerin her birinde farklı dokunuşlar vardır. Mezzaluna’da Ceneviz usulü dana etli ve kiraz domatesli rigatoniyi, Da Mario’nun menüsüne giren kabak çiçeği ve tarhunlu ev yapımı fesleğenli erişte ‘sciacateielli’yi ilk fırsatta denemeyi planlıyorum...

Haberin Devamı

Hayaller ve gerçekler

Başka bir tarım mümkün

İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Vakfı Başkanı Tunç Soyer, dijital turizm altyapısı Visitİzmir’in mobil uygulamasını İstanbul Kongre Merkezi’nde tanıttı.
30 ilçeyi kapsayan 11 kategori ve 2 bin 300’den fazla noktaya ilişkin bilgiler veren bu projeyle İzmir Türkiye’de dijital turizm altyapısını tamamlayan ilk şehir olmuş.
Tanıtımdan sonra Başkan Soyer eşi Neptün Soyer’le birlikte yerel, küçük üreticilere dikkat çekmeye yönelik ‘Başka Tarım Mümkün’ temalı bir de yemek daveti verdi.
İzmirli şef ve Balmumu Dükkan’ın kurucusu Ahmet Güzelyağdöken İzmir’le özdeşleşmiş ürünlerle İzmir mutfağına özgü, kabak çiçeği dolması, zeytinyağlı can erik, çalkama, mini kalamar dolma, sütlü dil balığı, gambilya favası, zeytinyağlı Urla sakız enginarı sundu.
Hep söylediğim gibi İzmir gastronomisiyle de Türkiye’nin dünyaca ünlü bir turizm destinasyonu olma yolunda ilerliyor...

Haberin Devamı

Hayaller ve gerçekler

En değerli hazine

Son 10 yıldır coğrafi işaretli ürünlerin gündeme gelmesinde, sayılarının artmasında ‘Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı YÜciTa’nın ve Kurucu Başkanı Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu’nun payı büyük.
2012 yılında kurulan oluşumun misyonu, Yavuz Hoca’nın her zaman dillendirdiği gibi Türkiye’de ideal bir coğrafi işaretler sisteminin kurulabilmesi, yöresel ürünlere değer kazandırılarak sürdürülebilir kırsal kalkınmanın desteklenmesi.
YÜciTa, 2019 yılında kendi derneğini de kurmuş. YÜciDER’in en önemli projesi ise bu ay Metro Türkiye’nin katkılarıyla çıkarmaya başladıkları YÜciDER-Gİ.
Editörlüğünü Prof. Dr. Selim Çağatay’ın üstlendiği hem editoryal ekipte hem de danışma kurulunda ilgili konularda çalışan birbirinden değerli akademisyenlerin yer aldığı dergi aslında 463 sayfalık çok kapsamlı bir kitap.
Tarım ve Orman Bakanlığı Bakan Yardımcısı, uzun yıllar coğrafi işaretli ürünler konusunda çalışan Ayşin Işıkgece’nin derginin önsözünde söylediği gibi:
“Coğrafi işaret bireyin, toplumların, ülkelerin kısacası dünyanın çok değerli bir konusu. Hepimizin bu konuda öğreneceği ve yapacağı çok şey var...”

Hayaller ve gerçekler

Yazarın Tüm Yazıları