‘Gümüş renkli sevgili’nin aklıma düşürdüğü anılar...

Ne yazık ki yazın balık olmaz. Mevsim başında hepsinin eti, kılçığına yapışır. Tatları tuzları kalmaz. Bu zayıf, yağsız balıkların sadece bir türü makbuldür; çiroz...

Haberin Devamı

Şimdiki kuşak çirozu pek bilmez. Kokusundan tiksinir. Közlenmesinden, dövülüp tel tel ayrılmasından, bol sirkeye konmasından habersizdir. Çirozun bir tabağıyla bir şişe rakı içilebileceğini anlatsanız inanmazlar.

Balık lokantalarının çoğu, acemi müşteriye, çiftlik balığını deniz, buzluk balığını olta balığı diye yutturur. Ben temmuzun son günlerine kadar balık yemem. Mezeleri çatal ucuyla didiklerim sadece. Ne de olsa rakı kuru kuruya gitmez! Temmuzun son haftasında ‘sevgilim’ yüzünü gösterir nihayet. Allı pullu, gümüş giysili sardalyedir bu sevgili.

Sardalyenin ızgaradan yayılan kokusu bana rahmetli babamı hatırlatır. Gri duman ve babam! Ortaköy’de oturuyorduk ve babam her mevsimde mangalın ızgarasına koyacak bir balık bulurdu.

‘Gümüş renkli sevgili’nin aklıma düşürdüğü anılar...

Haberin Devamı

Misafir çeken koku

Izgaradan yükselen dumanlar nereye doğru gideceklerini öğrenmişlerdi. Bugünün e-mail’i gibiydi bu balık kokulu dumanlar. Kokuyu duyan, bizim bahçeye damlardı. En çok misafiri de sardalye kokusu çekerdi nedense!

Sardalyeyle birlikte aklıma üşüşen anılardan bir kısmı da Lizbon’dan... Bu güzelim şehirde mangallardan yükselen dumanlar insanı kâşiflerin peşine düşürür. Portekiz sardalyeleri, bizimkiler gibi parmak kadar değildir. Büyüklükleri uskumru kadardır. Temizlenmeden ızgaranın üstüne dizilirler. Biz buna ‘b.klu kebap’ deriz. Onlar ne der bilemiyorum.

Mangalın üstünde kızaran sardalye, kalınca bir dilim somun ekmeğin üstüne konur. Çatalın tersiyle bastırınca ekmek balığın yağını emer. Üstüne birkaç damla limonla bol karabiber ekilen sardalyeli ekmek, bir ziyafet yiyeceğine dönüşür.

Denizin kraliçesidir

Sardalyeyle ilgili bir anı da Sicilya’dan, köhne bir lokantadan... Balık halinin hemen yanındaki bu lokantada yediğim yemeğin tadı hâlâ damağımdadır. Yemek, sardalye kafalarından yapılmıştı. Tarifini garsondan almıştım: Gövdesinden ayrılmış sardalye kafaları, içinde sarmısak, kekik, kırmızı pulbiber bulunan sızma zeytinyağında bir güzel çevrilir. Kıtır hale gelince üstüne bol limon sıkılır. Sözün özü; ağustostan itibaren denizin kraliçesi sardalyedir. Hele Tokat’ın ince damarlı, ekşili yaprağına sarılıp pişirilirse, insanın aklını başından alır.

Yazarın Tüm Yazıları