Güle güle Tosun Hoca...

EKİM ayının başlarıydı; yazdan kalma sıcak bir günde Çanakkale’de pek az kişinin bildiği Alexandria Troas veya Osmanlı’nın verdiği isimle ‘Eski Stampol’ şehrinin batık limanına bakıyorduk bir grup arkadaşımla deniz kenarında.

Haberin Devamı

Telefonum çaldı; Tosun Terzioğlu arıyordu. Aziz Sancar’ın Nobel ödülünü kazandığını ondan öğrendim. Nasıl heyecanlı ve sevinçliydi o gün telefonda.


Tosun Hoca, günün veya gecenin tuhaf bir saatinde arıyorsa eğer, mutlaka önemli bir şey vardı, onu söylemek, onu paylaşmak için arıyordu.


Ondan aldığım son bu çeşit telefon, TÜBİTAK’ın kendi bastığı bazı kitapları geri toplama ve imha kararıyla ilgiliydi. “Gerçekten var mı böyle bir şey, inanamıyorum” demişti. Ben araştırıp soruşturmuş ve haberi doğrulayınca onu aramıştım. Hayal kırıklığı, öfkesi ama daha çok da şaşkınlığı sesine vuruyordu. Evet, TÜBİTAK bir zamanlar kendi bastığı kitapları ‘sakıncalı’ bulmuştu ve imha edecekti!


Prof. Dr. Tosun Terzioğlu ile TÜBİTAK Başkanı olmasından çok kısa süre sonra tanıştım. Onun o göreve gelmesini Prof. Dr. Erdal İnönü sağlamıştı, beni Tosun Bey’le de Erdal Bey tanıştırdı. Demek 20 yılı geçmiş tanışıklığımız.

Haberin Devamı


Bugün Türkiye’nin ordusu ve Dışişleri ile MİT başta olmak üzere devlet kurumları görüşmelerini ‘milli’ bir şifre ile şifreliyorsa bu Tosun Bey’in başlattığı çalışmalar sayesinde oldu. O TÜBİTAK’a gelene kadar Türkiye’nin bütün hassas iletişimi Amerika’dan satın alınan kripto cihazlarıyla yapılmıştı.


Bu duruma ne kadar şaşırdığını anlattığı sohbetlerimizi hatırlıyorum; devleti yönetenlerin çok ayrıntılı olmasa da bir ‘bilim okuryazarlığı’na sahip olmasının ne kadar kritik olduğunda karar kılmıştık.


Sadece devlet de değil, şirketler dünyası dahil, yönetici pozisyondaki herkesin bir seviyede ‘bilim okuryazarlığı’na sahip olması çok önemli: Türkiye’de bilim var, ama devlet de, şirketler de o bilimden neyi talep edecekleri hakkında bir fikre sahip değiller, çünkü bilim okuryazarı değiller. Türkiye’nin matematikçileri milli şifreyi çok daha erken bir tarihte de gerçekleştirebilirdi aslında; onlara sormak devletin aklına gelmemişti.


Kurucu rektörü olduğu Sabancı Üniversitesi, bilmiyorum son kaç yıldır, Bilim Bakanlığı’nın ‘Girişimci Üniversite’ ödülünü alıyor. Bu durduk yerde olan bir şey değil; daha ortada bir Bilim Bakanlığı ve onun ‘Girişimci Üniversite’ ödülü bile yokken Tosun Terzioğlu o üniversiteyi öyle kurdu; Türkiye’nin bir sürü ileri bilim araştırma enstitüsü ilgili sanayiyle işbirliği içinde Sabancı Üniversitesi bünyesinde kuruldu ilk olarak.

Haberin Devamı


Bu girişimler ve geliştirmeler sayesinde, on yıllar sonra Sabancı ailesinin desteği azalsa veya yok olsa dahi kendi başına ayakta duracak iyi bir bilim kurumu olarak kalacak Sabancı Üniversitesi. Çünkü temeli çok sağlam atıldı.


Türkiye’de matematik camiası, o yıllarda minicik bir gruptu. Bugünle kıyaslayacak olursanız bütün akademya minicikti. Üç aşağı beş yukarı herkes birbirini tanırdı; hele aynı alanda çalışanlar iyice tanışık olurdu.


Tosun Terzioğlu, akademyadaki hayatının önemli bölümünü yöneticilik yaparak geçirdi ama matematiği de hiç bırakmadı. Geçen yaz sonunda, Prof. Dr. Ali Nesin’in Şirince’deki Matematik Köyü’nde öğrendim, Tosun Hoca söz vermişti, bu yaz gelip bir seminer yapacaktı.

Haberin Devamı


Dünyanın en mütevazı ve en yumuşak insanıydı herhalde. En azından benim tanıdıklarım içinde öyleydi.


Özgürlüklerin, sadece düşünce ve ifade özgürlüğü değil, kategorik olarak bütün özgürlüklerin yanındaydı.


Büyük hayali, YÖK diye bir kurumun olmadığı, üniversitelerin kısacık bir ‘çerçeve yasa’ya dayandığı ve kendi kendini yönettiği bir bilim ortamıydı, “En fazla” derdi, “Bir akreditasyon kurulu olur çok isteniyorsa, o kurum üniversitelerin üniversite olup olmadığını akredite eder”.


Ona kalsa öyle bir kuruma bile ihtiyaç yoktu; bir bireyin kıymeti hakkında duvarda asılı diploma ancak bir ‘ilk izlenim’ verebilirdi ama o birey çalışmaya başladığında gerçek kıymeti er veya geç ortaya çıkar, diplomanın kendisinin önemi kalmazdı.

Haberin Devamı


Türkiye, bence yeterince değerini bilip yararlanamadığı çok önemli bir bilim insanını, eğitimcisini, eğitim yöneticisini kaybetti.


Eşi, kızları, hayatına dokunduğu onca insan, bunca yıldır yetiştirdiği on binlerce öğrencisi için yeri doldurulamaz büyük bir kayıp.


Dün toprağa verdik Tosun Bey’i... Onu çok özleyeceğim.

Yazarın Tüm Yazıları